24

6.2K 419 132
                                    

"Pardon?"

Kadın bana bakmak yerine gözlerini Taha'ya dikmişti. Taha ise bunu bildiğinden kadının suratına bakmak istemiyordu. Resmen duymamış gibi davranıyordu.

Tekrar soruyorum. Kim ula bu kadın?

"Komutanım? Yüzüme bile bakmayacak mısınız?"

KOMUTAN MI? BAKMAYACAK ULA! BAKMAYACAK! NE OLUYOR BU AŞAĞILIK YERDE?!

"Ben yardımcı olayım? Onun aksine ben rahatsız edici görüntülere bakabiliyorum." Diyerek gülümsedim. Kısa bir kahkahanın ardından hafifçe yere eğildi. İyi yaptı. Sabahtır yukarı bakmaktan gözüm yorulmuştu. "Kendinizi tanıtmayacak kadar saygısız olmadığınızı umuyorum." Diye de ekledim. Yine bana bakmak yerine Taha'ya bakıyordu.

AZ KALDI OYACAĞIM O GÖZLERİNİ!

"Niye Taha Bey'e sormuyoruz?" Kaşlarımı çattım. "Siz varken neden soralım?" Rahatsız olmuş bir tavırla yüzünü bana döndü. Evet, işte bu yüzleri görmek istiyoruz.

"Onca yılın ardından beni hatırlamıyor mu dersiniz?" İş daha fazla uzayacaktı. Sorusunu havada bırakarak Hasan'a döndüm. "Ağabeyini biraz daha ödünç almam lazım. Tekrar geleceğiz inşallah." Diyerek ayağa kalktım. Çiçekleri de mezarın yanına güzelce yerleştirdim.

Taha hala Hasan'ın mezarına bakıyordu. Muhtemelen içinden onunla konuşuyordu. Birkaç dakika bekledikten sonra sakince ayağa kalktı. Gülümseyerek "bir yerde oturalım olur mu?" Diye sordum. Hiç bekletmeden onayladı. "Ama biraz daha yalnız kalsam olur mu?" Hasan'la beraber kalmak istiyordu. Elbette yalnız kalmaya hakkı vardı. Elimi koluna koyarak sıvazladım. "İstediğin kadar" diyerek destekledim.

Arkamı döndüğümde bize garip bakışlar atan kadına yalandan gülümseyerek baktım. "Düşün önüme. Beraber gidelim." Diyerek onu da peşime taktım. Biz şehitlikten çıkarken Taha da Hasan'la vedalaşıyordu.

"Kimsin sen?" Vov! Vov! Vov! Bu nasıl bir konuşma tarzı? "Bu soruyu sana sormalı." Girişten biraz uzaktaki duvara yaslandım. O da önümde durmuştu. "Askerim ben." Kaşlarımı çattım. Yani ex olayı gibi bir şey miydi? Olsaydı Taha bahsetmez miydi bana?

"İsmin?" Başını çevirip uzaklara baktı. "İrem." AHAHAAHAHAHA! Şaka midur?! Hayatım boyunca hiçbir İrem'le iyi anlaşamamıştım. Bir an okul anılarım geçti gözümün önünden. Sesli bir iç çektim.

"Sen?" Gözleriyle işaret etti. "Neyi oluyorsun?" Taha'nın yanını mı kolluyordu? Ona bu hakkı kim veriyordu? Ayrıca önce ismimi sorması gerekmez miydi? "Nişanlısıyım." Uzaktaki bakışlarını doğrudan yüzüme çevirdi. "İlginç." Yalan söylediğimi mi düşünüyordu? "Ne kadardır birliktesiniz?" Kollarımı kavuşturdum. "Sizi alakadar eder mi?" Gülümsedi. "Dört yıl" dedi kendini savunarak. "Toplamda dört yıl aynı yerde görev yaptık." İyi de ben sormamıştım ki? Ayrıca eski sevgilisiyim diyemiyordu. Demek ki aralarında öyle bir şey yoktu. O zaman tek taraflıydı.

Bu kadın dört yıl boyunca Taham'ı rahatsız mı etmişti?! Bana geliyorlardı! Bak ateşe bak! Şeytan diyordu... neyse.

"Doğrusu çok şaşırdım." Diyerek konuya girdi. "Benimle ilgilenmesi için çok uğraşmıştım. Her defasında beni reddetmişti." Bu bir itiraftı. Yenilgiyi kabul ediyordu. Baştan aşağı bir süzdü beni. "Senin gibi birinin nesine tutulmuş olabilir?" Görmek ister miydi? Taha'nın birkaç saat önce şehvetle bana bakan gözlerini görseydi anlar mıydı? Onun gibi yersiz bir kadının hiç şansı olmadığını anlar mıydı?

Olduğum yerden doğrularak kulağına eğildim. "Görmek ister misin?" Yandan bir bakış attı. Anlamamıştı. "Muhtemelen bir otelde kalacağız." Gözleri kocaman açıldı. "Gece iki gibi uğramak ister misin?" Sesimi biraz daha kıstım. "Ama sessiz olman şartıyla..." Hızlı bir geri adımla uzaklaştı benden. Hazımsız bir yutkunmayla suratıma baktı. "Buraya kavga çıkarmaya gelmedim. Sadece... sadece oradan geçiyordum. Taha'yı bir kadınla görünce şaşırdım. Hepsi bu! Ayrıca bu olmayacak bir iş değil. Siz olmasanız başka bir kadın olacaktı." Gülümsedim. "Elbette öyle olacaktı. Ben olduğum için başka bir kadın yok ya!"

ER BAHTI ~yarı texting~ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now