MUTLU SON

1.3K 55 3
                                    

Fotoğrafta çiftimiz ve hazırlanan sürpriz.

Yiğit'in gözünden:

Balon sürprizini bulalı iki gün oldu ve hala mal gibi dolanıyorum ortalıkta. Bu süre içinde Helin'i 4-5 kez aradım ama açmadı. Attığım mesajları söylemiyorum bile.... Sanırım onda tamir edilemeyecek bir hasar bıraktım. Neden yaptım bilmiyorum elimde olmadan oldu her şey. Hiç istemediğim halde kalbini kırdım ve şuanda evde ağladığını biliyorum ama ne kadar beni yanında istese de karşılık vermeyecek kadar inatçı bir insanmış bunu anlamış oldum. Bir dahaki sefere kavga ederken bile iki üç kere düşüneceğim..

Duygu ile sürekli gittikleri cafenin yanında bir ev kiraladım çünkü Duygu'nun Helin'e çaktırmadan onu getirebilmesinin tek yolu buydu. Evi güzelce hazırladım. Salona bir sürü uçan balon koydum, gerçekten çoklar tavanı kaplayacak kadar.. iplerin ucuna ise kalpli çikolatalar bağladım. Her şeyi bizzat kendim yaptım, bunun için elbette bir adam tutabilirdim ama her şeyin kendi emeğimle olmasını istiyorum. Pembe ve kırmızı güller alarak yapraklarını girişten salona kadar yaydım. Onlarda baya çoklar adım atacak yer kalmadı yani. Balonlar tüm tavanı kapladığı için zaten ister istemez loş bir ortam oluştu çünkü ışığı da kapatıyorlar. Akşam yemeği faslına girmek istemedim.. belki mum ışığında bir yemek hoşuna gidebilirdi ama bu işi daha da klasik bir hale getireceği içi yanaşmadım açıkçası. Şu halime bak allahım. Büyük konuşmamak gerekiyormuş son 1-2 ayda bunu çok iyi anladım, Helin için ne işim olur o kızla gibi şeyler söylerken şimdi hayatımın neredeyse tamamını kaplaması hayatın bana ''göt oldun'' deme şekli olsa da böyle göt olacaksam başıma gelecek her şeye razıyım.. evet vakit yaklaştı Duygu birazdan getirir Helin'i. Gözlerini özlediğim sevgilim... kim bilir nasıl solmuştur o güzel teni, beni görünce nasıl tepki verecek acaba? Nefret dolu mu bakacak yoksa hemen gelip boynuma mı atlayacak? Lütfen ikinci seçenek olsun allahım lütfen!! Telefonumun titremesi ile hızla cebimden çıkardım. Mesaj Duygudan. – geldik sayılır, tüm hazırlıklar tamam mı?- her şey tamam da içimdeki bu inanılmaz heyecan normal mi acaba??? –Herşey hazır bir an önce gelin yalvarırım- yazıp gönderdim.

Bu mesajlaşmadan yaklaşık 10 dakika sonra zil çaldı. Açtığımda sanki Helin'i karşımda görmeyi beklemiyormuşum gibi kalbimin yerini belli etmesine ne demeli peki? Helin şaşkın bir tavırla yüzüme bakıp Duyguya döndü 'Aferim duygu' diyip tam arkasını dönecekken kolunu tuttum. 'lütfen izin ver Helin, lütfen konuşmama izin ver' dedim sakinleştirici bir ton kullanmaya gayret ederek. Duygu o sırada 'Hadi pıtırcıklar öpüşün barışın ben kaçtım' diyerek hızla merdivenleri inmeye başladı. Bende Helin'i içeri çektim ve kapıyı kapattım.

Helin'in gözünden:

Duygu'nun ısrarlarına dayanamayıp dışarı çıkmayı kabul ettim ama hazırlanacak halim bile yoktu. Duygu ise mal mal bir telaş içinde beni süslemeye çalıştı. Zoraki bir göz makyajından sonra nedense üzerime salaş bir şeyler giymeme izin vermedi ama bu konuda onu dinlemeye hiç niyetim yok. Kendi istediğim gibi giyindim ve evden çıktık. Her zamanki cafemize gittiğimizi söylediği için sesimi çıkarmadım. Duygu bir taksi çevirdi ve bindik. Neden şoför götürmüyor ki? 'Neden taksiyle gidiyoruz?' diye sorduğumda 'Ne bileyim o adamdan sıkıldım her yerde neden yanımızdaki' diye karşılık verince fazla umursamadan konuyu kapattım. Dışarı çıkıyoruz da ne oluyor sanki. Dağıtacak bir kafam mı var? Kafam varsa içinde akıl mı var? Olsa kaç yazar? Ben aklımı o gün yiğit'in arabasında bıraktım ve eve girdim.. birkaç gündür sürekli arayıp mesaj atsa da nedense biraz daha uğraşmasını istiyorum. Ona karşı içimde nefrete dair hiçbir şey yok elbette hatta çok seviyorum ama bir o kadar da kırgınım... zaten böyle değil midir hep? Ne kadar çok severseniz o kadar çok kırılırsınız. Söylenen sözler o kadar kırar sizi, tamir edilmesi de bir o kadar zor olur... tüm yol boyunca etrafı izleyip Yiğit'i düşünürken araba durdu ve Duygu parayı uzatınca indik. Ben adımlarımı cafeye çevirmişken Duygu bir anda kolumdan tutup beni yan taraftaki apartmana soktu. 'Ne yapıyorsun ya?' diye carladığım sırada 'bu saçmalığa bir son veriyorum' diyerek zorla merdivenleri çıkmamı sağladı. En sonunda bir kapıda durup zili çaldığında kapıyı açan kişi ile nefesimi tutup. Biraz bitkin mi görünüyor o? Çok mu üzülmüş yoksa? Aman ben ona kızgınım bir kere! 'Aferin Duygu!' diyerek arkamı dönmüştüm ki kolumda hissettiğim el ile durdum. 'Lütfen izin ver Helin, lütfen konuşmama izin ver.' diyen Yiğit'e bir süre boş boş baktım ve Duygu 'Hadi pıtırcıklar öpüşün barışın ben kaçtım.' diyerek hızla merdivenleri inmeye başladı. Yiğit ise beni içeriye çekip kapıyı kapattı. 'konuşmak istemiyo—' derken birde yerdeki gülleri fark ettim. Çenemden tutup gözlerine bakmamı sağladı Yiğit. 'Lütfen bir şans daha ver.' diyerek elimden tuttu ve beni salona götürdü. İçeriye girdiğimde tüm odayı kaplamış olan balonlar içimi ısıtırken balonların ucuna bağlanmış olan kalp şeklindeki en sevdiğim çikolataları görünce koşup Yiğit'e sarılmak istedim, hoş bunu o kapıyı açtığından beri istiyorum zaten. 'Beğendin mi?' diye sorması üzerine bakışlarımı ona çevirdim 'Zahmet etmişsin.' dedim soğuk bir sesle. Canım istediğinde dünyanın en gıcık insanına dönüşebiliyorum gerçekten. Yiğit sakinliğini korumaya çalışarak tekrar ellerimi tuttu. 'Helin, biliyorum, seni çok üzdüm ama inan o günden beri gözüme uyku girmedi.' Bunu söylemesi bu bitkin halini çok iyi açıklıyordu.. kıyamam ki aşkıma.. 'Ben ilk kez böyle oluyorum Helin. İlk defa aşık oluyorum sanırım ve inan şuan ne söyleyeceğimi bile tam olarak bilmiyorum. Aklımda dolaşan binlerce kelime varken ben hiçbiriyle anlamlı bir cümle kurmayı başaramıyorum. Sen bana bir hediye gibisin Helin. Hiçbir şey için büyük konuşmamam gerektiğini öğreten şeysin.. asla yapmam dediklerimi yaptırdın, asla hissetmem sandığım şeyleri hissettirdin bana.. Duygu'ya kızma sakın seni getirmesi için ben çok ısrar ettim. Görüyorum ki o güzel gözlerin ağlamaktan kızarmış, ne kadar makyaj yapsan da ben bunu görebiliyorum ve inan bana senin gözlerinde o yaşlar akacağına ben denizlerde boğulsam ölsem daha iyi.. kalbime girdin Helin Kahya ve ordan çıkışın yok. Lütfen bana arkanı dönme ve bu küslük bitsin. Bak ayrılık demiyorum bu sadece bir küslük!' cümlelerini sonlandırıp derin bir nefes aldı ve ellerimi bıraktı. Yüzümü avuçları arasına alıp 'Bu hödük adamı sevindireceksin dimi?' demesiyle hafifçe gülümsedim. Tıpkı ilk zamanlardaki gibi hissettirdi bu kelime ''Hödük'' bana bakmadığı için çocuğa hödük diyordum. Oysa şimdi geldiğimiz noktaya bak.. 'Bir hödük için fazla ince düşünmüşsün ve o hödüğün aklında dolaşan kelimeler fazla anlamlı.' dediğimde o da biraz önce benim gülümsediğim gibi gülümsedi.. sanırım hiçbiri değil de bu gülümsemeydi bana iyi hissettiren şey. O belki benden onun söylediklerine karşılık birkaç cümle bekliyor olabilir ama şuanda tek yapmak istediğim şey ona sarılmak olduğu tek bir kelime etmeden başımı göğsüne dayadım ve sıkıca sarıldım. 'Teşekkür ederim.' diye fısıldaması üzerine kollarımı daha da sıkılaştırdım. 'Helin' allahım ağzına ne kadar yakışıyor bir ömür sen seslen bana... 'efendim' diyerek ondan ayrıldığımda tam gözlerimin içine baktı 'Seni çok seviyorum.' diyerek bu defa ellerini belime dolayarak sarıldı. Bende biraz parmak ucuna kalkıp kollarımı boynuna sardım. Kokusunun içime dolmasına izin verdim. 'Beni sakın bir daha bundan mahrum bırakm.a' diyince 'Neyden?' diye sordum ve saniyesine 'kokundan.' cevabını almış olmam içimi mutlulukla doldurdu.

HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin