Under The Stars

441 61 14
                                    

"Hadi ama Frankie, biraz daha rahat davran bunda çekinecek bir şey yok."

O her ne kadar çekinecek bir şey yok dese de kalbim yerinden çıkacakmışçasına hızlı bir şekilde atıyordu. Gerard'ın evine gitmeyeli ve ailesiyle konuşmayalı seneler olmuştu ve eskiden yanlarında en rahat hissettiğin insanlardan şuan acayip derecede utanıyordum.

"Çıktığımızı söylemek şuan uygun mu sence, ne bileyim pat diye söylemek olmaz sanki. Biraz daha beklese miydik? Önce gider Mikey'ye söylerdin ve sonra da..."

Yere bakarak gülmeye başladı, hatta bu söylediklerim o kadar komiğine gitmiş olmalıydı ki gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Komik bir şey söylemedim ki!"

"Evet komik bir şey söylememiş olabilirsin ama bunları söylerken ki yüz ifaden kesinlikle görülmeye değerdi."

Gerard hala çarpık bir şekilde sırıtırken o anki yüz ifademi gözümün önüne getirip dayanamayarak kendim de gülmeye başladım. Kıkırdayarak bütün yolu yürüdük ve sonunda Gerard'ın evine vardık. Onunla garajda buluşmamızda olduğu gibi yine ellerim terlemişti ve yüzümden kan çekilmişti. Elimi tuttu ve gülümseyerek yüzüme baktı.

"Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok."

Her zaman beni rahatlatmayı başarıyordu. Gözüyle zile baktı ve bana döndü, ben de başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım ve zile bastı.

"Anne, benim Gerard! Yanımda Frank'i de getirdim!"

Annesi gelip kapıyı açtı, tanrım aynı küçüklüğümdeki gibi görünüyordu. Benim ailemin aksine yüzünde hiçbir kırışıklık yoktu ve hiçbir yaşlılık belirtisi vermiyordu. Ayrıca oldukça güler yüzlüydü.

"Tanrım, Frank! Bu sen olamazsın, ne kadar da büyümüşsün! Şaka bir yana zaman çabuk geçiyor, sizler büyüyorsunuz bizler ise yaşlanıyoruz..."

"Hayır Bayan Way, aynı eski zamanlardaki gibi görünüyorsunuz, hala güzel ve zarifsiniz!"

Gerard annesine "bizi içeri almayacak mısın?" gibisinden bir bakış attı ve annesi bizi içeri davet etti. Gerard beni kolumdan çekerek sürükledi ve hızlıca merdivenleri çıkıp odasına vardık.

"Ve işte burası da benim çöplüğüm!"

Çöplük mü? Odası benim odamın yanında saray gibi duruyordu. Okul kitapları, plakları ve cdleri, boyaları, kısacası her şey aşırı derecede düzenli bir şekilde yerleştirilmişti. Odasının 4 duvarı da farklı renklerdeydi. Sarı renkli duvarda yaptığı tuvaller ve çizimler asılıydı, mavi renkli duvarlara en sevdiği grupların cd kapaklarını yapıştırmıştı, yeşil renkli duvarda okulda ve yarışmalarda yaptığı dereceler sonucu verilen başarı belgeleri vardı ve kırmızı duvarda ise... Kırmızı duvarda ne olduğunu uzaktan pek anlayamamıştım ve iyice incelemek için ona doğru yürümeye başladım. Arkadan ise Gerard'ın kıkırtıları geliyordu. Kırmızı duvarda neler asılı olabili...

"İnanmıyorum!" diye ağzım açık bir şekilde bağırdım. Kırmızı duvarda Gerard'la küçüklüğümüzden şuanki halimize kadar olan zaman diliminde çekindiğimiz bütün fotoğraflar duvarda kronolojik sıralamayla sıralanmış bir şekilde duruyordu. Fotoğraflara iyice yaklaştım, her fotoğrafın arkasında tarih ve küçük notlar olduğunu fark ettim. Gerard benim hakkımdaki bütün düşüncelerini, bana karşı olan bütün hislerini bu fotoğrafların arkasına yazmıştı ve hiç beklemediğim bir anda bunları görmek gözlerimin dolması için yeterli olmuştu.

"Sadece bu kadarıyla ağlamaya mı başlıyorsun? Sana göstermek istediğim bir fotoğraf daha var." Benle sadece fotoğraflara göz gezdirmekle ağladığım için dalga geçiyordu ama kendi sesinin birkaç saniye sonra hüngür hüngür ağlamaya başlayacak olan çocuklar gibi çıktığının farkında bile değildi. Gerard bana göstermek istediği fotoğrafı ararken acaba hangi fotoğrafı arıyor diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Odasındaki her şey bu kadar düzenliyken sadece bir fotoğrafı dakikalardır arıyor olması çok saçmaydı.

Down We GoWhere stories live. Discover now