30. Bölüm

324 32 130
                                    

Avustralya-Sidney

Hyunjin

Hayatta her zaman ikilemler arasında kalırsınız. Kırmızı mı mavi mi? Uzun olanı mı giysem yoksa kısa olanı mı? Anneni mi daha çok seversin yoksa babanı mı? Çilek mi çikolata mı?

Ama sadece tek bir yerde tek bir kararı verirsiniz. Tanrı insanları yaratırken onlara iki göz, iki kol, iki bacak, iki kulak verir. Onlarla kimseye ihtiyacınız olmadan kendi ayaklarınız üstünde durup yaşamak için. Ama sadece yarım bir kalp vermiştir. Daha önce sembolik kalple kendi kan pompalayan kalbinizin neden hiç benzemediğini gördünüz mü? Belki de Tanrı tam bir kalp için onun diğer yarısını başka birine vermiştir.

Beyin çok kişiyi önünüze koyup seçiminizi bekler. Ama kalp sadece tek bir kişi seçer. Kaderin kırmızı iplerini bilir misiniz? Bir japon efsanesine göre her bir insan ruh eşiyle serçe parmağından görünmez bir iple bağlıymış. Her ne olursa olsun bir birlerini bulurlarmış. Başka kişilerle birlikte olsalar bile bir gün bir araya gelirlermiş.

Beden çok fazla kişiye ait ola bilir. Ama kalp sadece bir kişiye ait olur.

Kadere ya da kehanete inanan biri değilimdir. Öte yandan kalbimi hızlandıran kişinin babaannesi bir falcıydı ve gelecekler, kaderler ve kehanetler gördüğünü iddia edermiş. Haliyle oda böyle şeylere az da olsa inanıyor. Bana kendisi söylemişti. Aşk gerçekse eğer kader o iki insanı bir araya muhakkak getirir. Bu dünyada ya da başka dünyada.

Bazı şeyleri kabullenmek zaman alır. Hem de o kadar zaman alır ki bir de bakmışsınız artık çok geçtir.

Ben Shakespeare değilim ben bir suçluyum. Ama daha önce bende herkes gibi masum ve saf bir çocuktum. Yoksa değil miydim? Sevmeyi ve sevilmeyi hak etmiyor muydum?

Ben yapamazdım ki. Elime yüzüme bulaştırırdım sevmeyi. Üstelik oda bana yaklaşmazdı. Tanrı aşkına! O benden bile beter bir suçlu. Aşk onun umurunda mıydı ki!?

Kimin umurunda. Evet bu onun sözüydü. Belkide onu sevmeme bir çok şey engel oluyordu. Onun da beni sevmesi için bir sebebi yoktu. Ama gülü seven dikenine katlanır ve onun en sevdiği çiçekti gül...

Çapkınlığıda dikenleriydi işte. Ama sadece bana batsın istiyorum o dikenler. Sadece beni kanatsınlar...

Sabah olduğunda o iğrenç parfüm kokusuna rağmen uyuya kaldığımı anlamıştım. Uyandığımda yanımda yoktu. Ama dünden kalan koku yastıklara sinmişti. Gittikce miğdemi bulandıran kokuya daha fazla dayanamamış ve kalkıp banyoya gitmiştim. Banyo odada değildi. Koridordaydı.

Uzun koridorun sonundaki banyoya gittiğimde mutfak tarafından gelen seslerler orda olduğunu anlamıştım.

Banyoda işlerimi halledip mutfağa gittim. Siyah saçları arkadan bağlanmıştı. Ama dağınıktı saçları. Tezgaha yaslanmış yere bakarak kahve içiyordu. Üzerinde beyaz bir sıfırkol ve siyah dar kot vardı. Beni görünce odağı bana dönmüştü.

"Günaydın uyuyan güzel"

Göz devirdim.

"Göz devirmeee" bıkkınlıkla söyleyip kupayı tekrar dudaklarına götürdü.

Üstündeki sıfırkol hareket ettikçe kol kısmındaki uzun yırtık daha da açılıyor ve vücudunu belli ediyordu. Dikkatimi ordan çekip yüzüne baktım. Sormak istediğim soruyu sormamak için kendimi tuttum.

"Kahvaltını yap ve hazırlan. Bu gün soyguna gidicez"

Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Buraya gelme sebebimiz buydu" yüz ifademe karşılık ben konuşmadan cevaplamıştı beni.

Criminal • HyunlixWhere stories live. Discover now