~5~

1.1K 77 1
                                    

Park ailesindeki değişim engellenemeyecek bir şekilde başlamıştı.

Aera , içinden çıkan bambaşka bir güçle genç bir kızdan , olgun bir kadına dönüşerek herkesi şaşırtmaya devam etmişti. Bağırmadan, çağırmadan yapmıştı bunu Aera. Öylesine dingin, öylesine kendinden emin, huzurlu davranıyordu ki Park Jung Woo ilk defa ne yapacağını bilmiyordu. Yenilmişti ! Büyük dramatik sahneler beklenmedik şekilde ondan geliyordu.

"Seni reddederim!" Diye defalarca avaz avaz bağırmıştı.

" Beş parasız bırakırım sürünürsün!"

"Açlıktan nefesin kokarak bu kapıya geleceksin ! Ama bir daha açılmaz bu kapı sana.

Aera ise bu histerik gövde gösterilerini, o gece yemek masasında yüzüne yerleştirdiği solgun gülümsemenin aynısıyla, sadece seyretmeye devam etmiş , kararından asla dönmemişti. Park Jung Woo aklını tamamen kaybetmiş gibi evde ordan oraya yürüyüp bitmeksizin konuşurken, genç kadın nikah için gerekli evrakları hazırlıyor, eşyalarını topluyordu.

Bir keresinde Jimin, kapı arkasından Noona'nın babasıyla konuşma çabasını duymuştu. "Efendim, bir inat uğruna evlat kaybetmeye değer mi? Mühim olan çocuğun mutluluğu... yapma gözünü seveyim," diye adeta yalvarmıştı.

"Üstüne vazife olmayan işlere karışma Noona..." diye sertce kadının sözünü kesmişti Park Jung Woo "Bana bir kahve yap." demişti.

Jimin babasıyla bu konuyu konuşmayı aklından bile geçirmemiş ti ama adamın Noona'ya olan tavrını gördükten sonra, bir ihtimal kırıntısı varsa bile oda yok olmuştu.

Adam içten içe kızının mutluluğunu kıskanıyor olabilir miydi?

Jimin her defasında aklına gelen bu düşünceyle sarsılıyor, sonra da bunu aklından geçirdiği için bile utanıyordu. Ama kalbinin en derin, kimselere açmadığı yerinde bunun doğru olduğunu biliyordu. Park Jung Woo tüm ihtişamının altında hasta ve zavallı bir adamdı. Sadece bunu açık açık konuşmaya kimsenin gücü yetmiyordu..

Bir gece Aera sessizce yanına girdiğinde, jimin uykuya belki de yeni dalmıştı. Genç kadın başlarına çektikleri yatak örtüsünün altında kardeşine sımsıkı sarılmıştı. "Bütün belgeler tamam Jimin..." diye vısıldamıştı. Alex'in dr tüm işlemleri bitti. İki gün sonra evleniyoruz. Nikaha geleceksin değil mi? Jimin'in endişeli suskunluğu üzerine, Merak etme Babamın kızgınlığı geçer,göreceksin. Hem kendisi nikaha gelmeyecek olsa bile senin gelmene engel olmaz," demişti. Kendinden emin tavrıyla. Jimin, "Peki nikahtan sonra ne olacak?" Diye fısıldamıştı. "Burada mı kalacaksınız yoksa Türkiye'ye mi gideceksiniz?"

"Önce Türkiye'ye gidip bir süre orada kalacağız. Onun ailesi ile tanışacağım. Onlarında çok sıcak baktığı söylenemez evliliğimize. Ama yine de Alex tanıştırmak istiyor beni. Sonra da buraya döneceğiz.

On üç yaşındaki Jimin için hayat yeterince karmaşık ve zordu. Bu aşk işleri, istenmeyen evlilikler, gitmeler falan onun boyunu fazlasıyla aşan işlerdi. Ablasına iyice sokulan çocuğun gözleri dolmuş, dudakları titremeye başlamış. Gözlerinden incecik yaşlar süzülürken, Peki ya biz? diye sessiz bir hıçkırıkla sormuştu "Ben seni nasıl göreceğim bundan sonra? Bu evde sensiz hayat benim için çok daha zor olacak...?

Kolları arasında tuttuğu kardeşinin saçlarına yüzünü gömen Aera, bir süre cevap vermeden kalmıştı. En doğru kelimeleri bulmaya çalışıyor gibiydi. Sonra sahte bir neşeyle "Merak etme sen, biz seninle hiç ayrılmayacağız..." demişti. "Ben seni hiç bırakmayacağım."

Jimin dosyanın tamamını gözden geçirmiş, küçük not defterine gerekli adresleri yazmış, telefonuna ise Jeon Jungkook'un numarasını kaydetmişti. Saate baktığında gece yarısını çoktan geride bırakmıştı, uyuşan bacaklarını gerdi, kadehin dibinde kalan son bir damlayı içip kalktı. Zor bir gün olmuştu.

Bir gün içinde bunca hayaletlerle uğraşmak yorucuydu.

Gümüş renklerin hakim olduğu geniş yatak odasına gidip yatağa girdiğinde en yoğun Duygu kızgınlığı. Herşeye ve herkese çok kızgındı. Ölü veya diri, hepsine!

 Ölü veya diri, hepsine!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Alex'e kızgındı. Ablasını çalmıştı!

O aptal kamyon şoförüne kızgındı. En azından bir yerlerde nefes aldığını bildiği Ablasi'ni yok etmişti.

Park Jung Woo'ya kızgın olmaksa zaten her zaman kolaydı, adam hepsinin hayatını mahvetmişti!

Aera'ya kızgındı. Onu burada Park Jung Woo ile birlikte bırakıp gitmisti. Onu yalnız bırakmayacağına, hele beraber olacağına söz vermişti... Ama yalan söylemişti Aera!

Ve kendisine kızgındı Park jimin. Baştan savma verilen bir sözün ardından bir çırpıda kendisini terk eden ablasini bunca özlemeye , sevmeye, onun için kaygılanmaya hep devam ettiği için... Üstelik bu sadece kendisinin bildiği bir sırdı !

Jimin gözlerini kapatmadan önce aklından geçen son şey buydu.


Okuduğunuz için teşekkür ederim 🦋💙

JASMINE  《Jikook》Where stories live. Discover now