8.Bölüm

114 15 12
                                    

James nihayet hastahane kanadından çıkmıştı. O oradayken Sirius'un ağzını arayabildiği kadarıyla Regulus konusunda ki tek sıkıntı çökmüş olmasıydı. Hırpalanmamıştı.

Tehtid mi ediliyordu? James 'bilinmeyene' fazla mi güvenmişti? Kafası çok karışıktı. Anlayamıyordu genç oğlan.

Hastahaneden çıkmış, ilk yemeğine gidiyordu şuan. Arkadaşları sanki kaçacak gibi etrafında resmen daire çizmişlerdi. Odadan çıkmadan Remus başında durmuş ona iksirlerini içirmiş ve kusmadığından emin olmuştu. Nefret ediyordu bundan. O kırılgan değildi, o güçlü bir insandı. Nefes alamıyordu etrafında bu kadar insan varken.

Regulus'da nefes alamıyordu.

Nefret ediyordu kendinden. Telefonu alıp James'e yazamıyor, ona bakamıyordu bile. Onun eridiğini görmek zaten mahvediyordu onu, buna sebep olan kişinin kendisi olduğunu öğrenmek? Ölmek istiyordu.

Ölmek için mükkemel yolu bulmuştu.

"Bella bekle!"

Hızlıca kuzenine doğru koştu. Nefes nefese kalmıştı.

"İlgilenirim. Önceden konuştuğun konuyla ilgili."

Onun ölme yolu buydu. Ölmek hakkında o kadar düşünmemeyi deneseydi Sirius'un o koridorda olduğunu fark ederdi.

"Reggie, dur bekle! Neyle ilgilenirsin?"

Yavaşça döndü ona. O küstah maskesi gene yüzünde yer almıştı.

"Seni ilgilendiren bir mesele değil Sirius."

Onu nasıl sinirlendireceğini biliyordu. Regulus öldüğünde ardında onu seven bir insan bırakmayacaktı.

"Sen benim kardeşimisin Regulus. Beni ilgilendirir."

"Neden? Aile meselesi. Sen ailemden değilsin."

Regulus insanları kırmaktan hoşlanmazdı. İnsanları severdi. Sosyal ve neşeli birisiydi aslında. Black olmasaydı nasıl biri olacağını merak ederdi hep.

Lanet soyadı ondan mutluluğunu alıyordu. Abisi kadar cesur değildi o. Soyadını önemsememeyi beceremezdi.

"Ben senin ailenin Regulus." Sirius öfkeyle bir nefes verdi ve devam etti. "O sürtükten daha çok hemde."

"Sözlerine dikkat et Sirius." Çok haklısın abicim.

"Neden? Doğruları söylüyorum."

Regulus'un cevap vermeye takati yoktu. James ile konuşmaya başlamışken bu lanet şeyi öğrenmekte neden ısrar etmişti ki?

Aklına harika bir fikir geldi. Koşarak uzaklaştı Sirius'un yanından.

"Hey, Clanry!"

"Ne var Black."

"Hiç doğduğun yeri gördün mü? Ben gördüm." Kaşlarını hızlıca kaldırip indirdi. Canına susamıştı. Evet.

"Ve yeterince saf değildi."

7. sınıf Slytherin öğerencisi olan Henry Clanry üstüne gelirken kıpırdayabilirdi. Kıpırdamadı. Kaçmadı.

Regulus James'in çapulcular haritasına sahip olduğunu bilmiyordu.

James Henry Clarny tarafından Regulus'un dayak yediğini öğrendiğinde şok geçirmişti. Bilinmeyeni o muydu? Başka bir olayı olmasını umdu. Başka bir olay.

Hızla onları gördüğü koridora koştu. Koridorun başında duraksadı. Clarny Regulus'un üstünde ona asasını doğrultuyordu, sinirden asası titrediği için asayı fırlatıp yumruklarıyla girişti.

Tamam, James'in aklı bir kaç yumruktan sonra yerine gelmişti. Koridorun sonuna koştu ve hızlıca Clanry'yi Regulus'un üzerinden aldı.

"Dostum derdin ne, gücün sadece kendinden küçüklere mi yetiyor?"

Clarny hızlıca kendini kurtarıp öfkeli bir bakış attı.

"Karışma Potter."

James onun gitmesini bekledikten sonra Regulus'a döndü.

"Ayaklan."

"Seni ilgilendirmez. Git işine."

"Ayaklan önüme düş."

Regulus ayağı kalkıp Slytherin ortak salonuna ilerlemeye başlamıştı ki James kolundan tuttu.

"Ayaklan önüme düş dedim Reg."

İnto the Stars- Jegulus Where stories live. Discover now