Yorgunum ve Ağrılar

4.7K 306 23
                                    

Can'dan gelen "Geldim inebilirsin" mesajını alınca ayakkabılarını giydi.Aynada kendine anlık bir bakış bile atmıştı hatta çıkmadan önce. Anahtarını kontrol ederek sokak kapısını çekti.

Evde sizi karşılayacak kimse olmayınca anahtarınız bir uzvunuz gibi olmalıydı bu hayatta.

Haftalardır okul dışında dışarı çıkmıyordu. Adına hazırlanmak denen bir şey olduğunu bugün hatırlamıştı sanki biraz.

Eline ilk gelen temiz kıyafeti üzerine geçirip saçlarını elinle düzeltmekten biraz daha zaman alıyordu galiba bu hazırlanma dedikleri şey.

Hediye olmayan ya da beraber seçilmemiş ya da malum kişinin favorisi olmayan 3-5 seçenek arasından en iyilerini seçmişti işte.

Kıyafetlerin velayeti olsaydı Işık'a yollardı bunları şimdi. Giyemecek kadar acı verici; ama atamayacak kadar değerli... Boşanma düşüncesine güldü, gerçekten de evli gibi hissetmişti yıllardır.

Şimdi yine lisenin başlarına dönmüş gibiydi.Arkadaşlara sahip olduğu,dışarıda vakit geçirdiği, mutluluğu sahil kenarında gün batımını izleyip yürümekte bile bulabildiği o döneme yani. Birazdan ise yine arkadaş diyebileceği biriyle yine o deniz kenarında olacaktı.

Bir ara kanlı bıçaklı olduğu çocukla sosyal hayatının açılışını yapacaktı resmen. Bu durumu komik boldu.Malum mesajlar hariç Can eğlenceli birine bekliyordu aslında normalde de arkadaş olmak isterdi böyle biriyle.

Can analizine devam etti. Biraz kibirliydi sanki bu çocuk; ama ateşkes imzalamalarının ardından konuştukları süre içinde Doruk'u rahatsız edecek bir davranışta bulunmamıştı. Aksine onu toparlamayı görev edinmiş gibiydi.

Ya da hayat felsefesinin doğruluğunu ispatlayacak denekler arıyordu kendine. Doruk da gönüllü olmuştu işte.

Ufak bir detay olacaktı ama çok da yakışıklıydı Can. Güzelliğin hiçbir şey ifade etmediğini son zamanlarda acı tecrübeyle anlayan Doruk için birisinin dış görünüşü gerçekten önemsiz bir detaydı ama aklından da geçti bi an için.

Apartmandan seri adımlarla çıktı. Bekletmeyi sevmezdi, beklemekten ise nefret ederdi. Can tam zamanında gelmişti neyse ki.

Binanın dışına çıkar çıkmaz da siyah arabasının kapısına sırtını yaslamış esmer uzun boylu çocukla göz göze geldi.İlk kez gördüğü birinden bile sıcak gülüşünü esirgemiyordu çocuk. "Merhaba" dedi neşeli bir sesle."Merhaba favori müşterimiz Doruk Belen"

Yapısı gereği bu sıcaklığın tam karşılığını veremezdi ;ama elinden geleni yaptı Doruk.O da gülümsedi "merhaba Can" dedi. Soyadını bile bilmediği esmer çocuğun arabasına binmişti şimdi.

Can arabayı hareket ettirdi,anlaştıkları gibi sahil kenarına doğru yola çıktılar.

"Sahile gitmeden önce sevdiğim bir kahveci var oradan bir şeyler alalım, olur mu? Tam yol üstünde zaten"

Başıyla onayladı Doruk. "Olur".

Can beklediğinden daha insancıl daha mütevazıydı.Çalan şarkıya kısık sesle eşlik ediyor parmaklarıyla direksiyona vurup tempo tutuyordu. Hayatın tadını çıkarmayı bilir gibi bir hali vardı.

Can ise Doruk'un fotoğrafındakinden bile güzel olduğunu düşünüyordu aynı sıralarda.
Arada sırada yan koltuğa kaçamak bakışlar atmaktan alıkoyamadı kendini.Güneş ışığı vurdukça parlayan mavi gözlere gözü takılıyordu işte ne yapsındı.

"Işık doruğa vuruyor" diye kötü bir espri yaptı içinden sonra kendine kızdı. Bu anların hepsi kendi içinde yaşandı ve bitti.

Doruk'un kendisinin bile inkar edemeyeceği çekingenliğini ise çok sevimli bulmuştu. Stratejik savaşlarında kendisini ağır yenilgiye uğratmış bu çocuğu bu kadar uysal ve çekingen beklemiyordu sanırım.

" Belki de hâlâ üzgün"diye düşündü.Sonra bu gerçekle yüzü düşer gibi oldu. "Bu ikinci" dedi iç sesi, "yavaş ol. "

İç sesinden özür diledi. Gülümsemeye ve bir şeyler anlatmaya geri döndü. Doruk'a havadan sudan,kendinden, her şeyden bahsetmeye başladı.Bilmese de iyi geliyordu öyle iyi geliyordu ki bu kumral çocuğa.

Peri Tozu (BxB)Where stories live. Discover now