41

122 13 1
                                    

"5.000 won"

Kasiyerin istediği kadar para çıkartıp verdikten sonra birayı alıp bakkaldan çıktım. Bir kenarda oturup içkimi yudumlamaya başlamıştım. Jinho'nun tuzla buz yaptığı telefonumu açmaya çalışırken bizim dairenin ışıklarının söndüğü fark ettim. Beni çöp gibi dışarı bırakıp uyuyacaklar mıydı gerçekten?

İç çekip telefonuma baktığımda bir hayır gelmeyeceğini fark ettim. Belki yapılır umuduyla çantama atıp birayı neredeyse bitirmiştim. Biraz daha düşünüp biranın son yudumunu da içip ayağa kalktıktan sonra şişeyi çöpe atmış ve hatırladığım kadarıyla yola koyulmuştum. Kapşonlumu takıp yürürken ilerde nereye gideceğimi düşünüyordum.

Bir kaç dakika sonra apartmanı bulunca merdivenleri çıkıp içeri girdim. Çelik kapıyı kapatıp asansörü çağırınca apartmanın içinde saat aramıştım. Asansör gelince saatin olmadığını anlayıp asansöre girdim. 7. Kata basıp beklerken asansörde saat olduğunu fark ettim. 00.54'tü. İç çekip asansörün yukarı çıkmasını bekledim. Sonunda asansör durduğunda asansörden sol daireye yönelmiştim. Kapıyı tereddütle çaldıktan sonra evde olması için dua ederken kapı açıldı. Kafamı kaldırdığımda Hoseok bana anlamaz bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. Gözlerine bakarken kendi gözlerimin dolmasına engel olmamıştım. Elimdeki çantayı bırakıp Hoseok'un boynuna sarıldığımda Hoseok da aynı şekilde sarılmıştı. Gözyaşlarım gözlerimden birer birer akarken Hoseok ellerini saçıma yönlendirmişti. Çok narin bir şekilde dokunuyordu bana. Göz yaşlarım bile yüzümdeki yaraları acıtırken o canımı acıtmamaya çalışıyordu.

"içeri geçelim orda sarılalım olur mu?"

Sorduğu soruya karşılık başımı salladım. Ardından geri çekilip çantamı aldım. Ayakkabılarımı da çıkartıp içeri geçince Hoseok elini omzuma atıp beni salona yönlendirmişti. İkimizde oturduğumuzda Hoseok ilk yardım kiti çıkartıp yüzümdeki yaraları temizlerken ben olanları anlatmaya başlamıştım. Açık yaralara pansuman yapmaya baslayınca anlattıklarım bitmişti. Hoseok kendi fikrini belirtip benim yanımda olduğunu söyleyince gülümsedim.

"burda kalabilir miyim?"

"bu da soru mu? Tabiki de kalabilirsin"

"teşekkür ederim..."

"bişey değil... Hadi gidip üstünü değiştir de yatalım. Hasta olacaksın"

Söylediği şeyle başımı sallayıp ayaklandım. Çantamı odaya götürüp içinden birkaç şey almış ve giyinmiştim. Ardından yatağa yatıp Hoseok'u beklerken telefonumun olmadığı aklıma geldi. Hoseok bir şişe su ile gelip yanıma yattığında ona döndüm.

"Hoseok benim telefonum bozuldu da alarmını kurabilir misin?"

"bakayım telefonuna düzelebilir mi"

Ayağa kalkıp çantamdan telefonumu çıkarınca hurdaya dönüşen telefonu Hoseok'a verdim. Burukça gülümseyip bana bakınca iç çektim. Tabi ki de düzelmezdi. Hoseok ayağa kalkıp dolabının çekmecelerini karıştırırken yatağa oturmuş onu bekliyordum. Elinde bi telefonla yanıma gelince "bu benim yedek telefonum. Şimdilik bunu kullan" diyince utançla gülümseyip telefonu aldım. Telefonu açıp alarmı kuracakken haftasonunda olduğumuzu fark ettim. Haftalık alarmımı kurduktan sonra telefonu komidinin üstüne koydum. Hoseok ışıkları kapatınca hemen yanıma yatmış ve beni kolları arasına almıştı.

"iyi geceler sevgilim"

"iyi geceler hoba"

Kıkırdayıp saçımı öptükten sonra gülümseyip onun kokusuyla uykuya daldım...

Son ili bölüm dayanın 💪💪

Tatto On Hip | YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin