Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
3.BÖLÜM: Bazı Kaçışlar Kaçınılmazdır
Işıklar.
Sahne, topuklu ayakkabılarım, insan çığlıkları, hoparlör cızırtıları ve parlak elbisem...
Konser alanı tıklım tıklım doluydu. Mekan tahmin ettiğimden çok daha büyüktü, insan kalabalığı onları karıncalar gibi görmeme sebep oluyordu. Mikrofonumu elime almadan birkaç dakika önce son kez aşağı baktım, korumalar çektikleri seti düzenliyor, bana doğru koşmaya çalışan insanların önünde iri vücutlarıyla dikiliyorlardı.
"Efendim, konser sonunda şoförünüz sizin için arka kapıda bekliyor. Röportaj talebiniz olursa Çevik Beye ileteceğiz, aracı ön kapıya getirecek."
Görevlilerden biri yanıma gelip bilgilendirme yaparken bir başkası kulağımdaki kulaklığın yamukluğunu düzeltiyordu.
Onaylarcasına başımı salladım ve baş parmağımı kaldırıp bir problem olmadığını gösterir şekilde işaret verdim.
Sahne ışıkları hareket etmeye ve insanları çıldırtacak bir hızla yanıp sönmeye başladı. Eş zamanlı olarak mikrofonu dudaklarıma yaklaştırdım ve topuklularımın üzerinde büyük sahnede koştum.
Işıklar tam üzerimde durduğunda başımı yukarı kaldırıp çığlık attım.
"Hazır mısın? Duymak istiyoruuum!"
Yüzlerini göremediğim yüzlerce insan boğazları yırtılırcasına bağırıp ellerindeki ışıkları havaya kaldırdığında içerisi inliyordu. Hoparlörden duyulan yüksek sesim, müziğin hareketli ritmi, arkamdaki bateristin davula birkaç kez art arda indirdiği sert darbeler izleyenler için yetip arttı.
Yeniden mikrofona bağırırken başımı geriye atmış haykırıyordum, uzun kıvırcık saçlarım ayarlandığı şekilde ileriden gelen hava akımıyla uçuşuyor, görüntüme daha da ihtişamlı bir hava katıyordu. Elbisemin eteği saçlarım gibi havalanırken aylardır her sahne gösterimde ezberlemiş olduğum dans figürlerini uygulamaya başladım, çığlıklar yükselmeye devam etti.
Gitarist yanıma kadar geldi, tam dibimde durdu ve elektrogitarın tellerini adeta parçalarcasına çekiştirdi, bunu yaparken gözlerini gözlerime kenetledi ve yüzlerimiz bir nefeslik mesafede birbirine değdi.
Gösterinin bir parçası olarak ona göz kırptım ve dudağına işaret parmağımla şöyle bir dokunup geçtim. İzleyenler bu hareketimle her zamanki gibi daha da hararetlendi ve çığlıklar tüm mekanı yeniden inletti, sesim, müziğin ritmi ve kalabalığın uğultusu bütünleşti.
Taylan gitarıyla beraber sahnedeki eski yerine yürürken yüzü seyircilere ve bana dönüktü. Çapkın gülüşü dudaklarında peyda olduğunda bunun kızları ne kadar çıldırttığını çok iyi biliyordu, akşam konser sonrası profiline yığılacak yüzlerce mesajı şimdiden görebiliyordum. Sahne bir şov işiydi ve burada her şey planlıydı.