1.0

138 17 14
                                    


Sokağın başına geldiğimde gözüm penceresine kaydı hemen.

Dün gece olanlar aklıma doluştuğunda sırıtmadan edemiyordum. Az çok hatırlıyordum bir şeyleri.

Beni kapıda gördüğü zaman yüzündeki öfke ve şaşkınlık dolu bakışları kaçınılmazdı.

Aşığım ulan diye bağırıp çağırınca içeri almıştı telaşla.

Ayakta durmaya çalışırken ona tutununca koltuğa itti çöp fırlatır gibi. Zaten hemen ardından da kusmuştum.

Üstüm de yer de mahvolmuştu.

Küfürler ede ede odasından benim için tişört getirdiğinde yanında bir kova su ve bezle de gelmiş, kustuğum yeri temizlememi istemişti şerefsiz.

Ayakta duramıyordum lan. Kuşlar uçuyordu kafamda.

Bir bok beceremeyeceğimi anlayınca tabi, elimden alıp kendisi devam etmişti temizlemeye. O sırada ben de verdiği tişörtü giymeye çalışıyordum.

"Albay, kafamı çıkaramıyorum ben burdan. İmdat boğuluyorum lan!"

Ne yaptığımı bilmez bir halde bağırdığımda yine gelmişime geçmişime sayıp söverek hareket edip arkasını döndüğünde kol kısmını kafamdan geçirmeye çalıştığım tişörtü bir çırpıda çıkarıp giydirmişti hemen.

"Safi zararsın amına koduğum. Ne işin var burda? Siktir git hemen." derken ben yalnızca dudaklarını izliyordum.

Alkolün verdiği cesaretten miydi bilmem ama kalkıp öpmek istiyordum. Olabilecek her türlü eylemi onun dudakları üstünde gerçekleştirmek istiyordum.

O benim yüzümü görmek istemezken ben bunları istiyordum işte.

Zaten düşüncelerden sonrası da yoktu ya. Büyük ihtimalle sızıp kalmıştım.

En son hatırladığım şey Albay'ın "Kafamı karıştırmaktan başka bir bok yaptığın yok." dediğiydi.

O da benim kafamı karıştırıp duruyordu. Ben bir şey diyor muydum?

Dün gece olanlar gözümün önünden geçip giderken sokağa girdim yavaş adımlarla.

Her gece olduğu gibi ağzımdan çıkan sözlerle camlara doluştu bazıları.

Herkesi en az bir kaç defa görmüş olsam da onun bir kere çıkıp baktığını görmemiştim. Belki sadece ilk gün perde arkasından bakmıştı ama o da belirsizdi işte.

Kimse sevdiceğimi bilmezdi de. Bir sır misaliydi mahallede. Bu yüzden oturduğu binanın önüne yaklaştıkça sesimi biraz daha yükseltir, tek tük kaçamak bakışlar atardım.

" Seyret perişan hâlimi, bende akşam olmakta

İlk cümleden sonra benle söylemeye başlayanların sesiyle karışmıştı bile sesim.

Dostlar seyrelmiş, beyhude lafla vakit dolmakta

Sesler yükseldikçe anlıyordum benim halimde olan insanların çokluğunu. Ne çok aşık vardı aşkına karşılık bulamayan.

Avare oldum, serseri oldum terk-i diyarda

Sesimizin tınısından aşk acısı fışkırıyordu amına koyayım.

senin Allah'ın yok mu ᵇˣᵇWhere stories live. Discover now