1.7

131 16 7
                                    


Hızlı ve sertçe tıklatılan kapıyı duyduğum gibi girişe yöneldim seri adımlarla. Tahmin ettiğimden de çabuk gelmişti.

Ki gelmesini de ummuyordum ya.

Benden ölesiye nefret ettiğini her fırsatta dile getirirken şimdi ölmeyeyim diye kapıma koşuyordu.

Ne yapıyordu amına koyayım? Gerçekten annemi düşündüğü için miydi sadece? Ya da annem bahane miydi?

Yine kafamda kendi kendime kurmaya başlamıştım işte.

Sadece insanlık görevini yapıyordu. Bir insanın kendini öldürmesine mani oluyordu.

Hele de bu insanın intihar sebebiysen, çok normal değil miydi?

Düşüncelerimde boğulup giderken kapıyı açtığımda tam karşımdaydı işte.

Bütün gün üstünde, iki düğmesi açık beyaz gömleğiyle.

Ne çok yakışıyordu.

Ben onda eriyip gitmişken, o bileklerimden tutup kaldırdı hemen.

Her yöne çeviriyor, kontrol ediyordu.

Gözlerindeki korku yerini tekrardan donuk bakışlarına bırakırken kaldırdı kafasını.

"İyisin."

"Bir şeyim mi vardı ki?"

Ellerimi bırakmıştı ben bunları söylerken.

Üşüyordu yine ellerim. Her yerimi sıcak falan basmıyordu, üşüyordum.

Buz gibi bakışları arasında donmamak mümkün müydü?

"Dalga mı geçiyorsun benle Atakan? İntihar edecektin lan!"

Sesi yükselmişti az. Telaşla elimi ağzına götürdüm.

"Sus, annem duyacak."

Az önce kırılacakmış gibi nazikçe tuttuğu elimi sertçe itmişti bu sefer ona dokunmamı istemediğini belli edercesine.

Gerçekten beni düşündüğü falan yoktu. Adamlığına gelmişti buraya. Sırf vicdan azabı çekmemek için.

"Ne halin varsa gör ama sakın intihara kalkışma."

"O zaman ne halim varsa görmüş olmuyorum Albay."

Hafiften alayla sırıtarak söylediğim şeye sinirle soluyarak cevap verdi:

"Biraz daha konuşursan işin sonu dayağa gidecek Atakan."

"Sustum."

Birkaç saniye daha bileklerime baktıktan sonra döndü arkasını.

Merdivenlerden aşağı inerken tutamayıp söyledim içimdekini.

Yalancı olmak istemiyordum.

"İntihar falan etmeyecektim."

Dediğim şeyle arkasını dönmesi bir olmuştu.

"Sen öyle anlayınca ben de eşlik ettim işte. Eşşeklik ettim."

İndiği birkaç merdiveni bir çırpıda çıkmış ve yanıma ulaştığı gibi yakama sarılmıştı sol eli. Diğeri ise bana doğru yöneltilmiş bir yumruk biçimini almıştı.

"Ne saçmalıyorsun lan sen? Belanı mı aradın gece gece Atakan? Yok yok, ciddi ciddi dayak istiyorsun belli ki."

O hiddetle bunları söylerken benim odağım çok başkaydı.

Çok yakınımdaydı. Dudakları.. Nefesimdeydi nefesi. Aklım başımdan gidiyordu.

"Cevap ver bana."

"Verecek bir cevap mı bıraktın?"

Gözlerimin dudaklarının üzerinde olduğunu farkettiğinde çekti ellerini yakamdan. Geri gitti iki adım.

"Vurdumduymaz herifin tekisin lan sen! Bencilsin deyince kızıyorsun bi de. Şerefsiz."

"Çok mu korktun?"

"Bu vicdan azabıyla yaşayamazdım oğlum. Başka yere hiç çekme diye söylüyorum. Yine boşa kurma kendi kendine. Vaktine yazık."

"Vaktime yazık."

Son cümleyi onunla beraber söylediğimde afallamış gibi yüzüme baktı.

"E ezberledik artık."

"İyi bok yapıyorsun."

"Özür dilerim."

Sabır dilercesine kapattı gözlerini.

O gözleri kapalı, kafasını hafif yukarı kaldırmış derin bir nefes alırken bense içim giderek izliyordum karşımdaki bedeni.

Ne çok özlemiştim.

Kendimi sıkmayı bıraktığım gibi ağlayacaktım. Biliyordum.

"Siktir git Atakan."

Dediği şeyle beraber hızla arkasını dönmüş ve bu sefer çabucak inmişti merdivenleri.

Arkasında birkaç damla göz yaşıyla yüzünü yıkamaya başlamış beni kaçarcasına bırakıp gitmişti yine.


×××××××××××

  🚬 ...

senin Allah'ın yok mu ᵇˣᵇWhere stories live. Discover now