•1

1.8K 53 2
                                    

'Karar verilmiştir.'

Duruşma salonunda bulunan herkes gibi bakışlarımı hakimeye çevirmek yerine, davalıya bakmaya devam ettim. Gözlerimi asla üstünden çekmiyor olmam kendisini geriyordu, aşikardı. Gerildiğini anlamamam için o da benden gözlerini çekmiyordu.

'Türk Ceza Kanunu Kişiye Karşı İşlenen Suçlar kısmında, Hayata Karşı Suçlar bölümünde 85. madde gereğince, davalıya 6 yıl hapis cezası verilmiştir. Adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.'

Saniyelik de olsa gözlerimizi birbirimizden ayırmadığımız davalı ile aynı anda ayağa kalktık. Gülen yüzüme ve gevşeyen bedenime ters olan hal ve hareketleri mutluluk hormonlarımın beni ele geçirmesini sağladı.

Salonda, kimisinden gelen itiraz, kimisinden gelen -cezanın yetersiz bulunması sebebiyle- haykırışlar kendini yokluğa bırakırken, karardan dönülmeyeceği apaçık ortadaydı.

Herkes çıktıktan sonra arkadaşım olan, Hakime Halime Nur Yaldız ile odalarımıza ilerlerken dava hakkında konuşmak aklımızın ucundan bile geçmedi.

Karar verilmiş ve davalı mapuslara düşmüştü.

'Canım öyle bir iskender çekiyor ki.'

Dudaklarımı ıslatıp kafamı aşağı yukarı salladım. 'Sen deyince benimde canım çekmeye başladı. Üstümüzü değiştirip çıkalım madem.'

Bana omuz attı ve koşarak üst kattaki odasına gitti. Ben de koridorun sonundaki odama seri adımlarla ilerleyip, önlüğümü çıkardım ve gök mavisi blazer ceketimi omuzlarıma attım. Masamın üzerindeki dosyaları elime alıp alfabetik sıraya göre kitaplığıma yerleştirdim ve ceketimin kollarını giymeye çalışarak odadan çıktım.

Halime'nin aşağıda beklediğini varsayarak, merdivenlere yöneldim. İşte o sırada da karşıma çıkan -formasından anladığım kadarıyla- Binbaşı rütbesine sahip askerle çarpışmaktan son anda kurtuldum.

'Kusuruma bakmayın Sayın Savcım.' Yüzünü yere eğdi ve kafasını kaldırmadan devam etti. 'Acil bir işim olduğundan hızlı davranmaya çalışıyordum.' Tebessüm edip bir iki adım uzaklaştım ve aradaki mesafeyi arttırdım. 'Hiç önemli değil asıl siz kusura bakmayın lütfen. İyi günler.' Karşılık verdi ve aynı anda ters istikametlere doğru ilerledik.

•••

'Allahu ekber! Bu tat ne böyle!' Milletin içinde abarta abarta tepki verip yemek yiyen, daha doğrusu üzerine ve masaya yediren kişi güya Hakime'ydi. 'Ay bayılacağım galiba.' Kendini koltuğun yan tarafına bıraktı ve kafasını duvara çarptı. 'Afedersin ama salak mısın sen?' Kafasını tutarak bir nevi yattığı yerden kalktı ve bitirmiş olduğu tabağına bakarak dudaklarını büzdü. 'Bana bir tane daha söylesene.' Evet. Hakime olmasına rağmen restoranlarda ya da mağazalarda istediği şeyi söyleyemiyor, sipariş veremiyordu. Ciddiyim.

'Bir mi iki mi?' Cevabını bildiğim soruyu sorduğumda bana kınayan bir bakış attı. 'Yarım.' Elimde olmadan güldüğümde oda güldü ve son ses ayarlamış olduğu zil sesi sayesinde restorandaki insanların dikkatini daha da fazla üzerimize çekti.

Çalan telefonunu yanıtlayıp masadan kalktı ve arka bahçeye ilerledi. Ben de o sırada garsonun nerede olduğunu kestirmeye çalışıyordum.

En sonunda gördüğümde, elimi kaldırdım. 'Pardon, bakar mısınız?' Elindeki kalemi defterin arasına sokup bana doğru gelen adamı durduran şey silah sesleriydi.

Hızla belimdeki silahlardan birini sağ elimle çıkartıp, pantolunumun gizli ceplerinden birine koymuş olduğum şarjörlerden bir kaç tanesini sol elime aldım. Aynı anda da insanları sakinleştirmem gerekiyordu.

'Lütfen herkes yere çömelsin ve ses çıkarmasın! Mümkünse masaların altına girin.'

Kafamı ve omuzlarımı masanın hizasına getirip, oturduğum masadan kalçamı sola doğru kaydırarak iyice aşağı çömeldim.

Arka kapıda Halime olduğu için, ön kapıya doğru ördek gibi ilerlemeye başladım. Ciddiyetinizi bozmayın lütfen ಠ⁠_⁠ಠ.

Herkesin kapıdan uzaklaştığına ve kapının şeridinde olmadığına emin olduktan sonra, kapıya elimi uzattım ve ittirip hızlıca elimi çektim. Kurşunların asıl hedefi olan camlar bir müddetliğine rahatladığında ve kapıya ardı arkası kesilmeden gelen kurşunların en az 7-8 saniye daha devam edeceğini bildiğimden, parçalanmış olan camlardan birine ilerledim ve gördüğüm herkese sıkmaya başladım. Hiç ıskalamıyordum ama sayıları o kadar fazlaydı ki hiç bir işe yaramıyordu.

•••

Önümde diz çökmüş olan yaklaşık 6 terör mensubu vardı. Ve her birinin arkasında birer er bulunuyordu. Bütün müşteriler ve çalışanlar restoranı terk etmiş, etraftaki esnaflar emniyet şeridinin arkasından olanları kavramaya çalışıyordu. Restoran sahibi Şahin Kafkas sorgu amacıyla adliyeye götürülürken, askerler terör mensuplarına karşı herhangi bir harekette bulunabilmek için benden emir bekliyorlardı.

Yanımda durmadan konuşan, kedisinin kurşun seslerinden çok korktuğunu söyleyip, bize dava açmakla tehdit eden kadını susturmak amaçlı artık araya girmem gerektiğini hissettim. Dakikalardır özel harekat ve jandarma polislerimizi, hakimeyi ve beni resmen azarlıyordu.

'Bakın hanımefendi bu saldırının olmasını biz mi planladık zannediyorsunuz anlayamıyorum sizi doğrusu. Kediniz korkmuş olabilir, çok doğal bu. Buradaki diğer insanlar ve hayvanların da korktuğu gibi. Ama kimse affedersiniz sizin kadar duyarsız davranmıyor. Çökertmeye çalıştığımız bir şebeke var ve biraz kibar olup alttan alabilirsiniz diye düşünüyorum.' Kadının tekrar konuşmasına izin vermedim ve arkada bekleyen polislerden birine işaret vererek kadını uzaklaştırmasını istedim.

'Bırak beni be! Dava edeceğim hepinizi! Buradaki herkesi! Görürsünüz!' Sesini asla alçaltmadan konuşmaya devam ediyordu. Kendisini kibarca tutup uzaklaştırmaya çalışan polise hakaret ederek, kollarında duran ellerini itmiş ve seri adımlarla emniyet şeridinin altından geçerek alandan uzaklaşmıştı.

BaşsavcımWhere stories live. Discover now