•8

467 19 0
                                    

Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı unutmayın (⁠◍⁠•⁠ᴗ⁠•⁠◍⁠)⁠❤

İyi okumalar!

•••

Hafsa ve Binbaşı Ertuğrul;

Kahve makinesinden gelen değişik cızırtıya benzer ses ile en başta ne olduğuna anlam veremedim. Sonrasında bozulmuş olma imkanını düşündüm ve moralim iyice yerle bir oldu.

Binbaşı'ya olayı anlattıktan sonra zaten gözyaşlarım dinmemişti, şimdi kahve de içemeyecek olunca daha da kötü hissedip, yine yenisi gelen yaşları göndermeye çalışmadım.

Sağ elimle gözlerimi kapattım, bir müddet beklemek istedim. Ama sol omzuma dokunan elle bu isteğim de gerçekleşmemiş oldu. Kim olduğuna bakmak için arkamı döndüğümde, ne yalan söyleyeyim Binbaşı'yı bekliyordum.

Bana dolu gözlerle bakan Binbaşı Ertuğrul'u değil.

Olayı kavradıktan hemen sonra beklemeden, sağ elimle elini tuttum. Tuttuğum kolunun altından sol tarafına geçtim ve elini bükerek sırtına yasladım. Bedenini ufakça kendime çektim.

'Ne cürretle bana yaklaşıyorsun sen?' Nefes alış verişleri hızlandı, ağzının içinden sessiz bir şekilde mırıldandı.

'Süt kardeşim değil misin?' Büktüğüm elini biraz daha çevirdim ve kendisine daha çok bastırdım.

Asker adamdı. Canının yanmasını beklemiyordum zaten. Ama fiziksel acı ne kadar az çekse de, psikolojisinin içine edebilirim diye düşünüyordum.

'Aramızda sadece süt bağı var Binbaşı. Seninle olan iletişimimiz, sen ailelerimizin katili olmadan önceydi.' Nefes sesleri yok oldu. Sessizce söylemiş olduğum cümleler, çıkacak olan sesini alıp götürdü. Memnun bir ifade ile, elini daha fazla çevirdim ve çıkan kemik kırılma sesi ile kendime geldiğimi hissettim.

Kendisiyle olan yakınlığımızı kestim. Etrafımızda oluşan ufak kalabalığa dönerek elimle işlerine dönmelerini işaret ettim. Daha fazla oyalanmadan da seri adımlarla odama ilerledim.

•••

'Ben bu kafayla, işin içinden nasıl sıyrılacağım?' Masamın üzerinde bulunan aynaya değdirdim bakışlarımı. Neredeyse kan çanağına dönmüş gözlerle karşılaşmak tahmin dışı değildi. O kadar yanıyorlardı ki, bir anlığına alev topuna dönüşecekler diye bile düşünmüştüm.

Kapım tıktıklandığında kendimi olabilecek en kötü tartışmaya hazırlamaya çalıştım. Malum kişilerin geleceğini düşünüyordum.

'Gir.' Yüksek düzeyde tuttuğum sesim ve kapı açılırken tuttuğum nefesim.

'Sen hayırdır güzellik? Otoriter sesini bize de mi kullanıyorsun artık?' Kaşlarımı çattım. Sesimi, ayarladığımın aksine sakin bir şekilde çıkardım.

'Ne işin var senin burada?' Kanalizasyon çukuru gibi olan gamzelerini, gözüme sokmaktan çekinmeyip gülümsedi.

'Biliyorsun her yerde kuşum vardır benim.' Göz kırptı ve masadaki suyumu tek dikişte bitirdi.

'Evet Hafsa.' zlerimin içine baktı. 'Dökül aşkım.' Kafamı iki yana salladım. 'Hayır,' Onu taklit ederek, ettiğimi de belli ederek, 'Aşkım.'

BaşsavcımWhere stories live. Discover now