12 🐿️

1.2K 169 293
                                    

"Shin-yeol, Shin-yeol! Buraya!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Shin-yeol, Shin-yeol! Buraya!"

Heyecanla bana seslenen Hikaru'ya doğru koştum. O ve Ningning'e sarılıp geri çekildim, üçümüz de heyecandan yerimizde duramıyorduk.

Hikaru, "Aynı otobüste gidebileceğimize inanamıyorum! Chris'e teşekkür etmeliyiz."

Ningning, "Aynen öyle. Kulüp hocası Bay Jeon, her sınıfın ayrı minibüslerde olmasını önermiş ama Chris karma olmanın daha mantıklı olacağını öne sürmüş. Eğer öyle olmasaydı kafayı yerdim!"

"Ya ben? Kendi sınıfımdakilerle aynı otobüste gitme fikri hiç hoş değil. Gerçi bizim sınıftan sadece altı kişi geliyor ama..."

Hikaru bana yalandan kızarak, "Hey, Hyunjin'i çaldıktan sonra böyle konuşamazsın."

Güldüm ve ona dil çıkardım. Yanımıza gelen Hyunjin ile Felix'e döndük. İkisi de sivil kıyafetleri ile çok hoş görünüyorlardı. Felix açık mavi bir gömlek ve siyah kot pantolon giyerken Hyunjin de beyaz gömlek içine siyah tişört ve siyah pantolon giymişti. Ayrıca ikisinin de küpelerine bayılmıştım, bir ara ödünç almalıyım!

"Kızlar, sabah sabah ne bu enerji?" diye soran Hyunjin'e sessizce gülümsedim.

Ningning, "Hep birlikte geziye gidiyoruz farkındaysan, tabii ki enerjik olacağız!"

Felix etrafa baktı, "Min Ho ile Changbin nerede?"

Hyunjin, "Otobüse binmişlerdir."

Birkaç dakika sonra gitmeye hazırdık. Öğretmenlerin yönlendirmesi ile otobüslere bindik. Bizim sınıftan ben, Felix ve Hyunjin haricinde; sınıfına yeni gelen iki öğrenci Choi Jisu ve Kim Seungmin katılıyordu geziye.

Otobüse bindiğimizde Min Ho ile Changbin'in bizim için yer ayırttığını gördük. Hemen oraya ilerleyip koltuklara yerleştik. Otobüs geniş ve ferahtı. Yanıma Hyunjin oturmuştu. Felix ile Ningning bir önümüzde, arkamızda ise Min Ho ile Changbin vardı. Chris de yoklama aldıktan sonra gelmişti, bizimle aynı sıradaki diğer koltuğa geçti.

Otobüs ne zaman kalkacak diye etrafa bakarken göz göze geldiğim kişi ile yutkundum.

Jisung'ın burada ne işi vardı?

Onun katıldığını bilmiyordum. İlerledi, en arka koltuğa oturdu. Onu izlemeyi bırakıp önüme döndüm. Aklım hala orada kalırken bu gezi şimdiden can sıkıcı olmaya başlamıştı. Aslında burada olmasını umursamamam gerekir fakat Jisung gözümün önünde olduğu sürece bu imkansız hale geliyor.

Dizimin üstünde bir baskı hissedince Hyunjin'e döndüm, elini dizime koymuştu ve o bunu yapana kadar stresten dizimi salladığımın farkında değildim.

"Sen kendi yoluna bak."

Anlamıştı, biliyordu.

Sadece Jisung'a bakışlarımın bile ne anlama geldiğini hemen çözen Hyunjin, benim onu geride bırakabileceğime inanmıştı. Bu, bana da güç veriyordu. Han Jisung beni defalarca reddettikten sonra ben de kendi yoluma bakmalıydım.

Brave and Nerd | Han JisungWhere stories live. Discover now