-𝐗-

121 14 2
                                    

Merhabalar, iyi okumalar 🤍

Çalan alarmın sesi ile acı içinde yatakta kıvrandım. Başım dün geceden dolayı çok ağrıyordu, iyiki daha fazla içmemişim. Hala çalmakta olan alarmı kapatıp yatağıma geri yattım.

Bir kaç dakika yatakta öylece tavanı izledikten sonra artık kalkmam gerektiğini anlayıp çantamı bulmaya çalıştım.
"Nerde bu siktiğimin çantası" diye söylenirken dün çıkarttığım siyah elbisemin altında bulmuştum.

Dün marc, charles ve beni eve bıraktıktan sonra kendisi tek başına evine dönmüştü, onun eve sağ salim gidip gitmediğini öğrenmek için onu arayacaktım.

"Ee telefonum nerde" dedim çantamın içine bakarken, acaba annem yine telefonumu mu almıştı diye düşündüm. Genellikle ya oda hapsi verirdi bazende telefonuma el koyardı.

Daha sonra aklıma gelen şey ile gözlerim büyüdü, ya dün gece telefonumu düşürdüysem?
"Umarım annem almıştır" diye geçirdim içimden.

Hızla merdivenleri inip mutfağa ve oturma odasına baktım fakat annem yoktu. Bu sefer mutfaktaki bangonun üstüne bakmak aklıma geldi, annem işe erken saatte gittiği zamanlar bana önemli bir şey olduğunu not yazarak söylerdi.
Mutfağa girdiğimde bangonun üstündeki sarı renkli küçük kağıdı gördüm,
"annem telefonumu el koyduğunu yazmıştır kesin" dedim kağıdı elime alırken.

Fakat gördüğüm şey koca bir ünlem idi.
Annem kağıda, eve geldiğinde dün gece hakkında konuşacağını ve okuldan sonra direkt eve gelmemi yazmıştı. Tabii bir de bol bol ünlem işaretleri vardı.

Şuan dün geceki azarı pek umursamıyordum. Çünkü telefonum annemde değildi. Eğer onda olsaydı kağıda yazardı. Peki telefonum onda değilse neredeydi?

----------

Büyük binaya giriş yaptıktan sonra marc ve Charles'ın nerede olabileceklerini düşündüm. Telefonumu bulamadığım için evden çıkarken onlara arayamamıştım.
Şimdi ise kocaman okulda onları bulmaya umut ediyordum.

Aklıma dün gece ikisininde benim kadar içtiğini hatırlarldım. Yani büyük ihtimalle onlarda tam ayılmamışlardı, ayılmak içinde bol kahveye ihtiyaçları vardı.

Onların kafeterya'da olduğunu düşünerek kafeterya'ya doğru gittim.

Ve haklıydım. İkiside orada oturmuş kahve içiyorlardı.

Onların yanlarına doğru yaklaştıkça gerçekten charles yakından daha kötü görünüyordu.

Charles'ın yanına otururken karşımda oturan marc'a baktım şaşkındı.

"Günaydın gençler" dedim kafamı ellerimin arasına alırken

Marc, ben konuştuktan hemen sonra sinirli gözlerle bana baktı

"Anais sen şaka falan mı yapıyorsun? Seni kaç defa aradım niye açmıyorsun? Başına bir şey geldi sandım. Dün seni bıraktıktan sonra geç saatte geldiğin için annenle kavga ettiğinizi düşündüm, sen açmadığın için neler olup bittiğini öğrenemedim bile"

Karşımda telaşla uzun cümleler kuran marc'a göz devirip yanımdaki yeni ayılan Charles'a baktım

"Günaydın" diyip kahvesini yudumladı.

"Öncelikle charles iğrenç korkuyorsun, dün geceden kalma olduğunu en fazla bu kadar belli edebilirdin bravo. Ayrıca marc beni merak ettiğin için sağol dün gece eve geldikten sonra annem zaten uyuyordu o yüzden bir şey konuşmadık, aramalarını açamadım çünkü telefonumu kaybettim"

𝐋ü𝐭𝐮𝐟 -𝐭𝐨𝐦 𝐡𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞𝐬𝐭𝐨𝐧-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin