Bölüm 3 - KUTLAMA VE KATLİAM

229 64 43
                                    

Yıldızımızı parlatmayı unutmayalım lütfen! İyi ve keyifli okumalar dilerim

~

"Tashaaa! Buradayım." Nefesim yetene kadar bağırdım. Çok fazla yaralanmıştım, çok fazla yorulmuştum. Bitkindim, halsizdim.

"Adisaa! seni göremiyorum." Etraf zifiri karanlıktı. Beni görememesi de normaldi. Bitkin sesimle yeniden nefesim yetene kadar bağırdım. Artık nefesim yetmiyordu. Sesim kısılmıştı. Son kez tekrar bağırmayı denedim.

"Tam önündeyim!" Zar zor yarı kısık sesimi duyup duymadığını bilmiyordum. Umarım duymuştur. Daha fazla bağıracak halim kalmamıştı çünkü.

Elim kolum bağlı öylece yerde yatıyordum. Ayakta durmaya bile halim yoktu. Çok fazla olay yaşadım. Yani benim için çok fazlaydı.

Birilerinin bana o lanet olası yere gitmem için oyun oynamıştı. Önce kaldığım yeri bulup, buraya kadar gelip cama taş atarak benim dışarı çıkmamı sağladı. Sonra da gizli boyut kapısını açmayı başardı. Sonra da beni oraya mahkum etmek istedi. Ya da istediler.

"İşte buradasın. şükürler olsun!" Tasha'nın elinde tuttuğu el feneriyle bana doğru koştuğunu fark ettim. Sonunda beni fark edebilmişti. Kalın halatlarla bağlı olduğumu fark ettikten sonra ağlamaya başladı.

"Kim yaptı? bir yerine birşey oldumu? Eğer biri sana birşey yaptıysa bunu ona ödeteceğimi biliyorsun dimi? Neredeydin? Nasıl bu hâle geldin?

"Bunları sormak yerine keşke önce beni çözseydin de sorularını beni çözdükten sonra yine sorardın. " Ağlamaktan neredeyse boğulacak gibiydi. Ve ben onun ağlamasına dayanamıyordum.

"Çok üzgünüm Adisa, bende peşinden gelmeliydim." Bir yandan ağlıyor bir yandan da ipleri çözmeye çalışıyordu.

"Bazen abla sözü dinlemek en iyisidir kardeşim." Gözlerini fal taşı gibi açıp merak dolu ifadelerle beni izlemeye başladı. Her yerimi inceledikten sonra hüzün dolu bir ifade yerleşti yüzüne.

Sonunda iplerden kurtulmuştum. Kardeşimin huzurlu kollarına atladım. Burada hiç şikayet etmeden saatlerce kalabilirdim. Tamam biraz abarttım. Ama gerçekten kendimi güvenli kollarda hissetmiştim bir an.

"Sana birşey olmadı değil mi Tasha?"
Hayır dercesine kafa salladı. Bu beni oldukça rahatlatmıştı. Bir sevdiğimi daha kaybetmekten çok korkuyordum. Kardeşim bu dünyanın en masumuydu. Ona bir şey olmasına izin veremezdim. Bir kere daha o acıyı yaşayamazdım.

"Yaralanmışsın." Tasha ellerini karın boşluğuma getirmeden önce o acıyı hissetmemiştim. Ama şimdi fazlasıyla hissediyordum. Karadul'dan sağlam bir darbe yemiştim. Hatta cümlemi düzeltmeliyim ki bir değil iki darbe yemiştim.

"Abartılacak bir şey yok kardeşim. Merak etme daha kötülerini de gördüm."
O daha fazla üzülmesin diye zordan da olsa gülümsemeye çalıştım. Ama acıdan her an ölebilirdim. Kanamam durmuştu ama acısı daha çok tazeydi.

"Nasıl abartılacak bir şey yok. Görmüyor musun her yerin yara bere içinde. Şimdi bu lanet olası yerden gidiyoruz ve sana pansuman yapıyoruz." Hiç itiraz etmeden başımla onayladım. Haklıydı o da ailesinden birine artık bir şey olsun istemiyordu. Korkmuş gözleri etrafta gezindi bir süre.

İkimizde babamızı kaybetmiştik. Burada en masumumuz Tasha'ydı. Bunların hepsi benim yüzümden olmuştu. O olaylar, tanrıların beni cezalandırmak istemeleri...

Bu cezanın sonuçlarını tek başıma ödemiyordum. Bu cezayı hepimiz en ağır şekilde ödüyorduk.

Tüm ağırlığımı kardeşimin üzerine vermek istemediğim için kendim kalkmayı denedim. Tasha'nın bana müdahale edeceğini bildiğim için ona ters bir bakış attım.

Ölümsüzün ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin