Araba yolculuğumuz bir bungalovda son bulmuştu. Aslında tüm yolculuğumuzun yollarda geçeceğini düşünmüştüm fakat gece sularında buraya gelmiştik. Tamamen şehirden uzak, oldukça tatlı ve huzur dolu bir yerdi burası. Hoş, Sisi yanımda olduğu sürece dünyanın en berbat yerine bile gitsem huzur dolu olurdum.
"Beğendin mi?"
Yüzündeki o kocaman gülümsemeyle bana bakarken öyle güzel görünüyordu ki dayanamıyordum. Gecenin bir yarısı buraya geldiğimiz için ikimizin de inceleme fırsatı olmamıştı yatıp uyumuştuk. Sabah uyandığımızda ancak inceleme fırsatı bulabiliyorduk. Fakat henüz yeni uyanmış olmasına rağmen nefes kesici bir güzelliği olduğu için gözümü ondan asla alamıyordum. Ağzımın içinde "Beğendim," diye geveledim fakat burasının güzelliği umurumda değildi. Etrafa bakmıyordum bile. Odak noktamda sadece o vardı.
Ona doğru yaklaşarak kendi bedenime oranla küçücük kalan bedenini hiç zorlanmadan kucağıma aldım. Düşmemek adına kollarını boynuma sararken kafamı göğsüne doğru yerleştirip gözlerimi yumdum. Parmakları anında saçlarımı bulurken zaman dursun istedim. Zaman dursun ve ben sonsuza kadar böyle kalayım.
"Ama etrafa bakmadın bile."
Sesi bozulmuş gibiydi. Çenesini saçlarımın üzerine yerleştirdi. Bir elimle bel boşluğunu okşuyordum yavaşça.
"Çok güzel," dedim yine mırıldarcasına. Etrafta gerçek anlamda kuşların cıvıltısından başka ses olmadığı için beni rahatlıkla duyabiliyordu.
Sesli bir şekilde nefes verişini duyduğumda kafamı kaldırdım. Yüzlerimiz arasında sadece birkaç santim varken zorlanmadan dudaklarına ulaşabildim. Aç bir kurt gibi öptüm onu durmadan. Öptüm, öptüm ve yine öptüm. Doymak bilmiyordum. Doymakta istemiyordum zaten. O bu kadar nefes keserken ancak onun dudaklarında nefes alabiliyordum.
"Kahvaltı yapalım."
Benden ayrılır ayrılmaz mırıldandı fakat bu haldeyken bırakın kahvaltı yapmayı ayakta bile duramazdım. Önce onu yatırdım yatağa. Sonra üzerinde yerimi aldım. Sabah sabah bunu yapmak istiyor muydu bilmiyordum ancak gözleri resmen beni çağırıyordu. Kendimi ona bastırdım. Dayanamadığım bir raddedeydim. Benim kahvaltım sanırım o olacaktı.
-
"Gelmiyor musun?" diye seslendim, üzerindeki pareo ile güneşlenmek için inat etmiş kıza. Kafasında hasır şapkası ve kucağındaki kitabıyla suya girmemek için ant içmiş gibiydi.
"Suya giresim yok hiç," dedi kitabından bir sayfayı daha arkada bırakırken. Suyun içinde onsuz durmak istemediğim için merdivenlere tırmanıp sudan çıktım. Sırılsıklam olmuş saçlarımı birkaç kez sağa sola sallayıp elimle arkaya doğru savurduğumda "Oha!" diye bir ses duydum. Sisi elindeki kitabı sertçe kapatıp uzandığı şezlongda oturur pozisyonunu aldı.
Baştan aşağı beni süzüp dudaklarının arasında olumsuz sesler çıkarırken şaşkınlıkla bakıyordum ona. "Ne oldu-" diye soracakken bir anda konuşmaya başladı:
"Hiç utanmıyorsun demi bu kadar ateşli olmaya! Hem sen ne ara böyle vücut yaptın?"
"Sisi, ne diyorsun-"
"Sus!" dedi bana bakarak. Dalga geçtiğini anladığımda kendimi tutamadım fakat gülmemeye çalıştım.
"Buraya gel bakayım." İki parmağı ile yanına gelmemi işaret ettiğinde gülerek yanına doğru yaklaştım ve şezlongdaki boş yere oturdum.
"Galiba sen sabahki halimizi çok çabuk unuttun?" Muzip bir şekilde sırıtarak baktım ona. Bacak bacak üstüne atıp bana yandan bir bakış attı.
"Hayır unutmadım ancak o sırada senin vücuduna değil gözlerine bakıyordum. Ama tabii sen sadece vücuda odaklanıyorsan bilemem."
Güldüm tekrardan kafamı öne eğerek. Dizlerimin üzerindeki elimi onun dizine yerleştirip yumuşacık bacağını yavaşça okşayarak yukarı doğru tırmanmaya başladım. "Tabii bakacağım," dedim sesim sakin çıkarken. "Senin vücudun, saçların, gözlerin, dudakların..."
Yavaşça ona doğru yaklaşıp yüzümü boyun girintisine doğru uzattım ve kulağına yaklaşarak sessizce fısıldadım:
"Sen her şeyinle bana aitsin. Ben de sana... Her şeyimle."
Kulağına ufak bir öpücük bırakıp diğer duraklarıma doğru yol aldım. Önce boynuna, sonra çenesine ve ondan sonra yanaklarına. Onu öpmüyordum fakat dudaklarımı teninde gezdiriyordum. Bacağındaki elim sayesinde vücudunun ne kadar gerildiğini hissedebiliyordum. Ellerim de uslu durmuyordu tabii. Bacaklarındaki elim yavaşça yukarı tırmanmaya devam etti ve iki bacağı da birbirinden ayırdı. Kendim için yer açarken diğer elimle belini okşuyordum sakince.
Onunla günlerce ve saatlerce sevişebilirdim. Onunla haftalarca aynı odada zaman geçirebilir, yıllarca gülüp eğlenebilirdim. Onunla hayatımın geri kalanını tamamen bambaşka geçirebilirdim. Sisi benim için her şeyi yapardı. Tıpkı benim de onun için yapabileceğim gibi.
¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
