Friday Peace

5.4K 235 73
                                    

Hello!

Seven'ın beşinci gününe geldik. Kaldı geriye iki gün ve iki bölüm.

Bu bölümü baldan daha tatlı, güzel yazarım, @bunbunnys'e ithaf ediyorum. Seni seviyorum bir tanemm

Love me again, Rainy days Stream!!

Umarım beğenirsinizz

Keyifli Okumalar...

***











Cuma Barışı

Akıl almaz biriydim ben. Bu yaşıma kadar bir çok uçarılık yapmıştım. Arkadaşlarımın her zaman çılgın diye adlandırdığı hatta daha da ötesi manyak biriydim. Maceraperest ruhum tek düze ve sıkıcı bir yaşamı kaldıramazdı. Aynı şey aşk hayatım içinde son derece geçerliydi.

Aşıkken çıldıran bir sevgiliydim ben. Aşkımı da deli dolu yaşamayı severdim. Hayatımdaki insanı severken uçurabilir ona yıldızları gösterebilirdim. Kısacası deliydim, manyaktım ve şu an yaptığım şey de yeni bir delilikti.

Evet, tam anlamıyla delilikti.

Taehyung'dan okkalı bir tokat yiyeceğimi kestirebiliyordum ama canım sevgilimin ilgisi ve beni affetmesi için yapmayacağım, yapamayacağım şey yoktu.

"Şşş, Jungkook o havasız tabutun içinde gerçekten ölmedin değil mi?" Dışarıdan fısıltıyla konuşan Namjoon'a karşılık gözlerimi devirdim.

"Ben ölmedim ama sen birazdan ölecek gibisin Namjoon." Ellerim sıkıntıyla boynumdaki kravata gitti ve gömleğin bir düğmesini açıp kravatı gevşettim.

"Taehyung geldi!" Jimin'in telaşlı sesini duyduğumda derin bir nefes aldım. "Sakın sesini çıkarma Jungkook!"

"Zaten ses çıkarmıyorum Jimin!" diyerek tabutun içinden sesimi yükselttim.

Jimin tabutun kapağını birazcık kaldırdı ve eğilerek içerideki halime bakarak kıkırdadı. "Bu oyunun sonunda Taehyung seni gerçekten öldürmezse görüşürüz dostum." dedi ve kapağı yeniden kapattı.

Evet, böyle bir ihtimal de vardı. Ancak canım sevgilim, güzelim bana kıyamazdı.

Anlaşıldığı üzere sahte bir cenaze töreni planlamıştım. Son sevişmemizden sonra arkadaşlarıma durumu anlatmış ve onların da yardımıyla böyle bir işe girişmiştik. Küçük bir kilise de sanki ölmüşüm gibi bir cenaze düzenleyecektik. Yalnızca birkaç kişinin katılacağı bir cenaze töreni olacaktı. Bizimkiler her şeyi ayarlamışlardı ve Jimin'in söylediğine göre de Taehyung'um gelmişti.

İşte şimdi de beyaz bir tabutun içinde, üzerimdeki takım elbiseyle birlikte ses çıkarmadan ve planı batırmadan uzanıyordum. Amacım Taehyung'u üzmek değildi. Sadece beni kaybettiğinde nasıl olacağını, nasıl hissedeceğini görmek, öğrenmek istiyordum. Benim onu kaybetmekten korktuğum kadar o beni kaybetmekten korkuyor muydu görmek istiyordum. Bunun için biraz saçma ve üzücü bir yol seçmiştim belki ama sonuna kadar da gidecektim.

Bu sabah evden Taehyung uyanmadan çıkmıştım ve normalde günlerdir peşinden ayrılmadığım sevgilimle asla konuşmamış, karşısına çıkmamıştım. Taehyung beni tüm gün görmediği için bir terslik olduğunu anlamış olmalıydı. Ardından Seokjin hyung sevgilimi aramış ve bir kaza geçirdiğimi ve ağır yaralanıp oracıkta öldüğümü söylemişti. Cenazemin ise akşam saatlerinde yapılacağını söylemişti.

Seokjin hyung, Taehyung'umla konuşurken tam yanındaydım ve onları dinliyordum. Taehyung hyungun söylediklerini duyduğunda ilk başta konuşmamış, ardından orada olacağını söyleyerek kapatmıştı. Plan güzel işliyordu. Her şey yolunda görünüyordu. Öldüğüme gerçekten inanmış mıydı onu telefondaki donuk sesinden anlayamamıştım ama sonuçta cenazeme gelecekti.

Seven | TaekookWhere stories live. Discover now