Sunday Eternity

5.2K 222 45
                                    

Merhabalar!

Sonunda Seven'ın sonuna geldik. Haftanın sonuna ve son bölümümüze hoş geldiniz. Bolca yorum bekliyorum. Bunu her zaman yazıyorum ama asla olmuyor. Neyse.

Ben Seven Taekook'umu çok sevdim umarım sizde sevişsinizdir. Artık onlara veda vakti.

Umarım severek okuyacağınız bir bölüm olur. Hepinizi çok seviyorum.

Keyifli Okumalar...

***







Pazar Sonsuzluğu

Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, durmadan esen soğuk rüzgarlar ve benden uzaklaşan sevgilim...

Sonsuz bir aşk yaşamak istemiştim her zaman. Birini yarınlar yokmuşçasına, canın gibi sevmek, o kişiyle mükemmel bir aşk yaşayıp, birlikte bir ömrü tüketmek ve birlikte sonsuzluğa ulaşmak. Onunla sonsuz olmak...

Benim sonum da sonsuzluğum da Taehyung'du.

Vazgeçilmezim, canım, ömrüm, her şeyim...

Sevmeyi de sevilmeyi de Taehyung öğretmişti bana, bu gözler ilk onu görmüş ve yüreğim onun için atmıştı. Benim sonsuzum olacak olan tek kişiydi Taehyung... İçimde ateşten bir rüzgar gibi dolaşırdı ve varlığını tüm güzelliğiyle hissettirirdi.

Yalnızca yedi gün değil her gün, her saat, her dakika, her saniye seveceğim o kişi...

Bugün yedi günün sonuydu. Sona gelmişti ama bu bir son değil aşkımız için attığımız adımların başlangıcıydı.

Pazar bizim için sonsuzdu. Sonsuzluktu.

"Taehyung nereye gidiyorsun?!" Az önce arabada ettiğimiz kavgadan sonra dışarıda fırtına olmasını umursamadan hışımla inmişti. Ben de arkasından inmiştim ve yüzümüze doğru esen rüzgar ve yağmura karşı gidiyordum peşinden. Bugün şehirde büyük bir fırtına vardı. Gök delinmişcesine yağmur yağıyordu.

Uzun saçlarım ıslanmış ve yüzüme yapışmıştı. Üzerimde bir ceket ve içimde de beyaz bir tişört vardı. Baştan aşağı sırılsıklam olmuştum. Taehyung'da aynı şekilde sırılsıklam olmuştu. Üzerindeki oldukça bol olan ceketine sarınmış bir şekilde yürümeye çalışıyordu. Sarı saçları ıslanmış ve bir ton koyulaşmıştı. Bu haliyle bile büyüleyiciydi.

Fırtına gittikçe şiddetini arttırırken önümü görmek bile zordu. Akşam vakitlerindeydik ve hava da karanlıktı. Fırtınadan dolayı ilerleyemeyen araçlar yollarda kalmıştı. Tam bir kaos ortamıydı ve benim savaşım tam o an başlamıştı. Sanki bu fırtına ve tüm gücüyle esen rüzgar beni uçuracakmış gibi hissediyordum. Bir direğe tutunmaya çalıştığımda Taehyung'da bir çamaşır makinesinin arkasına sığınmıştı. Tutunduğum direği daha fazla tutamayıp uçacaktım sanki. Rüzgar beni uçurup sevdiğimden uzaklara savuracaktı.

Ancak yenilmezdim. Kimse beni sevgilimden ayıramazdı. Durmaz ve pes etmezdim. Bu yedi gün boyunca da pes etmemiştim ve bugün son günümdü. Elimde kalan son gün. Pazar.

Bugün ya sonum olacaktı ya da sonsuzluğum.

"Taehyung beni dinler misin?!" diye bağırıp hala önden ilerleyen sevgilime sesimi duyurmaya çalıştım.

"Söyleyeceğin hiçbir şeyle ilgilenmiyorum Jungkook! Rahat bırak beni! Kendimi affettirmeye çalışırken yeni bir tartışma yaratmıştım ama üstesinden gelecektim.

Taehyung'a iyice yaklaştığımda görüşümü engelleyen saçlarımı tek elime geriye savurdum. "Senin için bir hafta boyunca çırpınmışken beni bırakıp gidemezsin Taehyung!" diye bağırdım yeniden. Onun da beni sevdiğini ve bensiz yapamayacağını, devam edemeyeceğini biliyordum.

Seven | TaekookWhere stories live. Discover now