𝟔

3.1K 343 390
                                    

"Aptal! Ben senin neyinim ha burada?! Dış kapının mandalı mıyım ben?!"

"Minho valla haber vericektim ama yurt dışında kullanamıyordum telefonumu, sadece wifi bulunca yazabildim, ama sen o zamana kadar beni gruptan atmıştın. Bende Instagramdan yazı verdim diğerlerine. Sana yazmaya korkmuş olabilirim." dedi Wooyoung gülümseyerek. Ama bu gülümseme daha çok sıçma ağzıma der gibiydi.

"Gel lan!" dedi aniden Minho. Sıkı sıkı sarıldı Wooyoung'a. Onu böyle gördüğümüz nadir anlardandı çünkü kendisi sevgisini böyle değil, daha sert gösterirdi. Ağzınıza peçete sokmak gibi... Çok seviyor bizi.

Şaka bi yana, sevgi sözcüğü kullanarak değilde tam tersi konuştuğunda hissederdik sevgisini. Yapısı böyleydi ve hepimizde seviyorduk onun bu halini.

"Gelin kantine gidelim bari, tüm sınıf uzaylıymışız gibi bakıyor." dedim.

"Onlar hep öyle bakıyor."

"Jisung'a katılıyorum." dedi Changbin. Hep beraber kantine gittik.

Bulduğumuz ilk boş masaya oturduğumuzda Minho Jisung'u hemen yanındaki koltuğa oturttu. Changbin de Jisung'un diğer tarafına geçti. Minho'nun yanına da benle Wooyoung oturduk ve yuvarlak masanın etrafını sarmış olduk.

"Bugünün şerefine okul çıkışı kafeye gidelim mi?" dedim.

"Çok iyi olur lan. Bayadır gitmiyorduk." Ellerini abartılı şekilde uzattı Changbin. Herhalde bayadır gitmiyoduk cümlesinin uzunluğunu anlatmaya çalışıyordu.

"Ben gelemem ya." dedi Wooyoung.

"Nedenmiş o Woo hazretleri?" Minho tavırlı ses tonuyla konuştu. Wooyoung'un yerinde olsam bir hafta boyunca Minho'yle ters düşmemeye çalışırdım.

"Babamın yeni çalışacağı iş yerine gidiceğim. Öğrencilerinden biri gelip beni alıcak." dedi.

"İyi o zaman, yarın gideriz." dedim. Bu sefer onaylamışlardı beni.

Jisung kendine bir şeyler alıcağını söyleyip kalktı masadan. Bu sırada ona garson muamelesi yapıp bizde sipariş vermiştik. İstekler çok olunca "Lino Hyung"unu da yardım etmesi için yanına çağırmıştı.

Onların arasındaki mükemmel çalkantılı ve adı olmayan şey beni de Changbin'i de yoruyordu. Minho açık açık yürürken Jisung saf anlamaya çalışıyordu. Jisung yürüyünce bu sefer hırsından Minho saf anlıyormuş gibi yapıyordu. Hiçbir şeyi ilerletemiyorlardı bu yüzden.

"Ee anlat bakalım. Japonya nasıldı?" dedi Changbin.

"Güzeldi. Babam yeni bir yerde antrenörlük yapıyor. Oradaki öğrencilerden biri baya iyi. Onun maçı vardı. Eski de olsa antrenörü babam olunca onunla gitti işte. Babam eğitmişti aslında ama sonradan para sıkıntısından dolayı öğrencisi gençlik merkezinde ders almaya gitmiş. Babamda çok seviyordu onu, bu yüzden orada işe başladı." Wooyoung'un babası ne iyi insanmış. Bir öğrenci için iş yerimi değiştirmezdim.

"Vay, şanslı öğrenciymiş." dedim.

"Öyle. Aslında biraz soğuk bir tip ama bence konuştukça açılır. Yani benimle en başta öyleydi. Orada birbirimizden başka kimse olmadığı için konuşup kaynaşmıştık. Fazla soğuk hala ama ben bir şeyleri aştığımıza inanıyorum, sonuçta kim daha iki saatlik tanıdığı bir insana burcunu söyler ki?" dedi Wooyoung. Ancak son cümledeki saçmalığı bilerek söylemişti. Bu sırada kullandığını beden dili ve mimiklerinden anlaşılıyordu.

"Şuan iyiyseniz sorun yok. Adı ney-"dememe kalmadan Jisungla Minho geldi.

"Lan tutun şunları düşücekler elimizden!" diye bağırdı aniden Minho. Yani gereksiz gereksiz şeyler istemiştik aslında. Birkaç çikolatadan fazla fazla ve içecek falan ama gereksizdi işte. Ve bunları yemek zor olucaktı. Çikolatadan dolayı komaya girmesek iyiydi

Taekwondo · HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin