Leblebici

178 26 58
                                    



Fiko & Azer

🌹



"Hoop, Leblebici!!"

Fikret karşıdaki otoparktan kendisine seslenildiğini anlar anlamaz az evvel yaktığı sigaradan zar zor bi' nefes çekip "Gene ne var lan, it!" diye bağırdı karşıya. Bi sigara keyfi vardı ona da musallat oluyordu bu Değnekçi.

"Gözüm bize oradan üç çay, bi de yarım karışık! Leblebisi bol olsun!"

Oldu paşam, başka isteğin?

"Allah Allah!! Yok bizde adrese teslim! Çok istiyorsan gelir kendin alırsın!"

Askerden döner dönmez -sanki başka otopark yokmuş gibi- karşıdaki otoparka ortak olan ve her Allah'ın günü kendisiyle uğraşan Azer puştuna tahammülü kalmamıştı artık Fiko'nun. Herif o kadar uyuz o kadar iticiydi ki, onunla paylaştığı nefesi bile kusası geliyordu bazen. Bir de aile mesleklerinden (kuruyemişçilik) mütevellit ona ikide bir dalga geçer gibi "leblebici" demesi yok muydu? Fikret elinde olsa bir kaşık suda boğacaktı o kara oğlanı.

"Aaa... Senin elinden olsun istiyorum ama ben!"

Sigarasından ikinci nefesini alırken Azer'in aynı laubalilikle ona seslenmesiyle öfke saçan gözlerini tekrar ona çiviledi Fiko. Bakışlarında çocukluktan kalma katıksız bir nefret vardı.

"Tipini siktiğim... Ölümün elimden olacak, haberin yok."

Fiko'nun homurdana homurdana ettiği küfürleri duyamayacak kadar uzağında olan Azer, otoparkın girişindeki küçük beyaz nöbet kulübesinden pişkin pişkin el sallıyordu şimdi.

"Hadi gözüm, hadi naz yapma getir bekliyorum!"

"Yaa sabııır..."

Fiko başını önce sola, sonra sağa yatırıp gerim gerim gerilen boynunu kütürdetti rahatlamak için. Akşamdan kalma olmasa gider o Değnekçi'nin yüzündeki sırıtışı eğip büküp bir tarafına monte ederdi ama daha taze dövmüştü onu. Üstelik kendi de dövülmüştü. Koca mahallede gücüne denk bi tek o mu vardı bilemiyordu ama başkasıyla dalaşsa daha az yıpranacağından emindi delikanlı. Ona indirdiği her bir darbe tıpkı bumerang gibi aynı hızda ve şiddette kendi bedeninde yerini buluyordu her kavgalarında.

Ayrıca... Fiko ne zaman onun ayağına sipariş götürmüştü de şimdi götürecekti? Bir insan bu kadar mı düşmanını tanımazdı?

"Ayağına servis bekliyor bi de. Tipini siktiğimin habeş maymunu... Daha çok beklersin."

Söve söve bitirdiği sigarasını masadaki küllüğe bastıktan sonra onu görmezden gelmeye karar verdi. Sinirinden içtiği sigaradan da bir şey anlayamamıştı zaten.

Kedi gibi gerinerek omurgasını esnettikten sonra yine kollarını göğsüne bağlayıp büzüşerek sırtını dükkanın camına dayadı. Yok... Bugün dalaşmayacaktı kimseyle. Zira her gün ayrı bir gerilim, ayrı bir kavgayla akşamı etmekten iflahı kurumuştu. Tamam, kavgadan kaçacak adam değildi Fiko. Hatta en saçma mevzu için bile en önde o giderdi koşa koşa ama... Kimse kusura bakmasın, artık onun da canının bi kıymeti vardı.

Sanki o Azer değnekçisi, attığı yumruğa değecek adam mıydı? Fikret kavgada yüzüne tükürse aşk ile "Yarabbi şükür!" derdi. Arsızın tekiydi. Utanması sıkılması yoktu puştun.

Arkadaşlarıyla sabahlara kadar son ses müzik eşliğinde alem yapmalar mı dersin, otoparkın arkasındaki depoda kaçak dövüş düzenleyip bahis oynatmalar mı dersin, geceleri park edilen lüks araçları tarifenin dışında ücretlendirip sabah parayı alamayınca araç sahiplerini tartaklamak mı dersin... Tonla vukuat, tonla şikâyet.

Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi mahalle esnafı tarafından 'otopark mafyası' lakabı takılarak bu kötü şöhreti taçlandırılmıştı serserinin. Fikret en çok da buna tutuluyordu. Çünkü o Azer'e dense dense anca 'değnekçi' denebilirdi. Mafyalık kim o kimdi? Ayrıca da hiç sektirmeden 97 bölüm Kurtlar Vadisi izlemiş esnaf nasıl oluyordu da bu sonradan görmeye 'mafya' diyebiliyordu? Hâlâ akıl erdiremiyordu Fiko.

"Pabucumun mafyası..."

Bu son homurtuyla beraber onu zihninden siktir edip gözlerini kapattı ve öylece kımıldamadan arkasına yaslı oturdu bir süre. Kasanın başında kıdemli çırakları Mürsel durduğundan içi rahattı. Mübarek çocuk neyi nasıl yapacağını ondan iyi biliyordu. Aslında bakarsanız bu koşullarda Fiko'nun dükkâna bile inmesine gerek yoktu da işte maksat babasına çalışıyormuş gibi görünmekti.

Delikanlı tam sessizliğe alışmış, kendini bu sabah kız kardeşi tarafından silkelenerek zorla uyandırıldığı için sonunu göremediği Megan Fox'lu rüyasının kollarına atmak üzereydi ki...

Karşıdan oyun havasına benzer, fıkır fıkır bir müzik sesi yükseldi. Hemen ardından şu sözler çalındı kulağına:

"Lebleebi koydum tassaiii... Doldurdum baasa baasa! Doldurdum baasa baasa!!"

Çocukluğundan bir kesit dans ederek gözlerinin önünden geçip gittiğinde, birden elektrik verilmiş gibi yerinden fırladı Fikret.

"Lan! Kapat şunu!!"

"Hiçbir kussurum yoktuuuğ... Dört parmak boydan kısa! Dört parmak boydan kısa!"

Fikret ateş saçan gözlerini otoparktan tarafa diktiğinde, Azer'in bekçi kulübesindeki cama çıkmış elindeki bluetooth hoparlörü son sese getirirken kendisine piç piç sırıttığını gördü. Hemen akabinde bütün mahallede şu 'manidar' sözler yankılanmıştı:

"Hoop bici bici bici leblebici! Seni gidi yaramaz meyhanacı! Sen olmuşsun dalavuracı! Ben istemem dalgacı..."

Nakarat bu sefer de koro eşliğinde tekrar ederken artık yerinde daha fazla duramazdı Fikret.

"ULAN DEĞNEKÇİİ!! ŞİMDİ SİKTİM BELANI!"

...





🌹🌹🌹



Hikâye her yazdığımı herkesten önce okuyan en sevgili okurum ve dostum @HilalPortakal1'a adanmıştır.

Keyifli bir anımda eğlence olsun diye yazdım. Öyle çok uzun, dallı budaklı bölümler beklemeyin. Çok basit, yüzeysel düşünerek yazacağım. Maksat gülüp eğlenmek, eğlendirmek... Çok da şey yapmayın yaani. :d

Bu arada... Partnerleri kedi&köpek gibi olan ilişkiler her daim en sevdiğim olmuştur. Tek zaafım enemies to lovers diyorum, başka da bir şey demiyorum. Hepinizi gözlerinizden öpüyor, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. :'> <3

Kuruyemişleriniz ve sıcacık çaylarınız hazırsa, sizleri Leblebici Fiko ve Değnekçi Azer'in mahallesinde ufak bir gezintiye çıkarmaya geldim. Hadi bakim... düşün peşime. ;))

Not: Hazırda bölümüm yok gaza geldim YA ALLAH diyerekten daldım kalem kürek... sonumuz hayrolsun. Her hafta 1 bölüm sözü vereyim de linç yemeyim. Bu burda dursun gelecek devamı inşallah...

Leblebici | bxbWhere stories live. Discover now