DAY 3

8 1 0
                                    

Gözlerimiz dolmaya başladı mı?

Ölüm, ne kadar kaçınılmaz değil mi? Hepimiz öleceğiz. Eninde sonunda tabii ki. Bazılarımız diğerlerinden daha önce ölecek. Herkes farklı nedenlerle ölecek ve nasıl öleceğimizi tahmin edemeyiz, nasıl öleceğimizi seçebiliriz. Doğal yollarla ölmek yerine nasıl hayatınıza son vereceğinizi seçebilirsiniz ve ben bunu seçiyorum. Bu, bir sabah uyanıp 'Hey, iyi hissediyorum ama belki daha sonra hayatımı sonlandırırım.' diyerek ertelenmiş bir karar değil. Hayır, bunu planladım. Bunu uzun zamandır planlıyorum ama tam olarak ne zaman yapacağımı bilmiyorum. Sadece 'yakında' gerçekleşeceğini biliyorum ama bu 'yakında'nın ne zaman olacağını daha planlamadım.

Ne düşünüyorum? Her zaman hızlıca ölmek istemişimdir. Ama bunu tekrar düşündüğümde ve elimde olan seçenekleri değerlendirdiğimde bu kararımdan vazgeçtim. Mümkün olduğunca acı çekmek istedim. Temelli gitmeden önce kendime son bir kez daha işkence etmek istedim. Kendi ölümümü izlemek istedim. Her şeyin üzerinde düşündüm. Kulağa biraz hastalıklı bir düşünce gibi geliyor, değil mi?

Bir gül gibi solup gideyim. Tanrım, gülleri seviyorum. Güzel ve canlı bir başlangıç yapıp kendimi hiçbir şeye dönüşesiye kadar izleyeceğim. Soğuk. Tanınmayan. Birisinin bana ya kırılırsa diye dokunmaktan korkacağı bir cam gibi kırılgan.

Ama ben zaten kırıldım. ONLAR beni kırdılar.

Deneyebileceğim pek çok yol var. Bir uçurumdan atlamak? Bazı zavallı piçler benim Bella Swan gibi uçurumdan atlayacağımı düşünürdü... Uçurumdan atlarsam en azından ilk olarak kafamı kayaya çarpmam gerekecek...

Hmm... Aslında cazip geliyor...

Boğulmak... Bu her zaman beni etkilemiştir. Pes edip suyun beni yutmasına izin veresiye kadar hayatım için ne kadar süre savaşırdım mesela. Beni okyanusun derinliklerine götürün. Aslında bu bir bakıma Titanik gibi de olabilirdi... Louis her zaman Titanik'in sonunda ağlar... Bu harika olabilir.

Düşmek, olmak için eğitildiğim makine gibi parçalara ayrılarak...

Bir halat, eğer bir tane bulabilirsem-

Louis günlüğü kapattı ve yatağa fırlattı. Titreyen ellerini, yorgun yüzünde gezdirdi. Son zamanlarda çok fazla uyumamıştı. Sonuçta kim uyuyabilirdi ki...

Daha fazla okuyamadı, bu çok fazlaydı. Yatağın ucundaki battaniyeyi aldı ve bir top gibi kıvrılarak şifonyerde duran düğün fotoğraflarına bakmaya başladı.

"Nasıl bunu göremedim... Daha fazla seni gözlemlemeliydim... Neden senin acı çektiğini göremedim?" Louis gözlerini kapayıp, gözyaşlarının yanağından süzülüp yattığı yastığa damlamasına sebep olurken kendine bu soruları sordu.



*Yukarıda 'Hey, iyi hissediyorum ama belki daha sonra hayatımı sonlandırırım' ifadesini kullandım, onun orijinali 'felt cute might end up my life later' ifadesiydi. Bir zamanlar sosyal medyada çok fazla kullanılan 'felt cute might delete it later' diye bir ifade vardı, genelde fotoğrafların altına falan yazıyorlardı. Ona bir atıfta bulunulmuş, kelime oyunu tarzı bir şey yapılmış normalde o yüzden açıklamak istedim.
*Bella Swan de Alacakaranlık serisinde bulunan bir karakter. İlk bölümde de isim olarak geçmişti, 'Alacakaranlık'taki Bella gibi konuşuyorum' tarzı bir ifadeydi. Alacakaranlık serisinin tüm filmlerini bitirdim ama uçurumdan atlama sahnesini hatırlamıyorum varsa bile büyük ihtimalle arkadaşlarıma filmden ne kadar nefret ettiğime dair sinir krizi geçirdiğim mesajlar atarken kaçırmışımdır. Alacakaranlık izlemediyseniz veya okumadıysanız geri kalan hayatınızda da bunu sürdürün lütfen.
Ve ek olarak söylemek istediklerim kısmı da bittiğine göre görüşürüz demem gerek sanırım? Not kısmını nasıl bitirecegime dair bir fikrim yok, sanırım görüşürüz diyeceğim. Görüşürüz?

27 DAYS (LARRY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin