DAY 7

4 1 0
                                    


Bir gün çok kötü bir şaka duymuştum.

İlk önce hangisi düşer, bir tüy mü yoksa bir oğlan mı? İlk başta kafam karışmıştı ama cevap tüydü.

Çünkü halat, çocuğu durdurmuştu.

Aptalca, değil mi? Ama bu konu hakkında düşünürseniz aslında güzel çünkü bu konuyu çok kez düşündüm. Ben orada sallanırken beni kim bulacak? Ölümün ağırlığı...

Beni Louis'nin bulmasını istemezdim. Bunun beni tamamen yıkacağını biliyorum. Onun da kocasını o şekilde bulduğu için yıkılacağını biliyorum.

Bugün başım dönüyor. Sanırım bir haftadır uyumadığım için. Bir aydan uzun süredir hiçbir şey yemedim. Vücudumu su canlı tutuyor. Louis'nin endişelendiğini görebiliyorum. Ama sorun yok. Endişelenmemeli.

Ben iyiyim.

Şimdi bunu hissedebiliyorum. Kan akıyor, benden. Bunu durdurmalıyım, şu sikik metal şeyi bırakmalıyım ama yapamıyorum. Bu bir bağımlılık gibi. İstiyorum. Hepsini istiyorum. Acıyı. Kendi bedenimde olmanın sığ hissini ama kendime dışarıdan bakan bir yabancı gibi süzülmeyi.

Gitmeden önce söyleyeceğim daha çok şey var.

Bize kafa karışıklığından, sinirden, korkudan ve üzüntüden utanmamız gerektiği öğretildi ama benim için bunlar mutluluk, heyecan ve ilham duygularıyla eşdeğer.

Üzüntüyü mezara veya baharın uykusundan uyanıp yeşermeyi bekleyen bir bahçeye gömmek iyidir  derler.

Ama bu saçmalık.

Benim üzüntüm ölene kadar benimle olacak ve sonrasında mezarımda bana hala benimle olacak.

Louis derin bir nefes aldı ve yanağından sessizce bir gözyaşı süzülürken günlüğü kapattı.

"Siktir, bunu yapamam. Gerçekten yapamam."



'Ölümün ağırlığı' şeklinde çevirdiğim yerde 'dead weight' yazıyordu normalde ve tam anlamı 'kendi başına hareket edemeyen insan veya eşyanın ağırlığı' Çevirirken aklıma alternatif olarak eşek ölüsü gibi ifadesi geldi çünkü sanırım Türkçede karşılığı bu (ya da sadece kelime haznem dardır) ama intihar düşüncesinden bahsedip eşek ölüsü gibi olacağım şeklinde çevirmem fazla absürt dururdu o yüzden o şekilde çevirdim.

27 DAYS (LARRY)Where stories live. Discover now