16-Trip

1.1K 135 51
                                    

Kapıyı açtığımda gördüğüm şey ile gözlerim kocaman olmuştu. Kızlar da benden farksızdı. Hyunjin orada ölü gibi yatıyordu bornozla. Kalbim bi anda deli gibi çarpmaya başladı. Gözlerim doldu. Panik olmuştum. Çok feci panik yapmıştım.

"Ne var ya."

Bi anda Hyunjin konuşmuştu. Yüreğime iniyordu amk. Birde ne var ya diyor.

Bi anda ağlamaya başladım. Çok paniklemiştim. Çok endişelenmiştim.

"Gerizekalı, salak herif. Allah senin belanı versin."

Koşarak odama gittim. Anahtarımı da aldım. Kapımı arkamdan kilitledim.

"Felix, ne oldu ya? Kapıyı aç. Hadi kapıyı aç konuşalım. Ne oldu sana bi anda amk."

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Nedenini bilmiyorum. Ben böyleydim. Herhalde hormonal birşey olabilirdi yada psikolojik.

Kalbim deli gibi atıyordu. Öldü zannettim bi an.

"Felix, açar mısın şu kapıyı hemen, bak yoksa kırmak-."

Bi anda konuşmayı kesti ve -büyük ihtimalle kendi anahtarıyla- kapıyı açtı.

"Ne oluyor sana böyle?"

Ağlarken nefesim daralıyordu.

Hemen yanıma oturdu ve yüzümü avuçları arasına aldı.

"İyi misin Lixie?"

Sarıldı bana. Rahatlamıştım biraz. Hıçkırıklarım dindiğinde beni bıraktı ve tekrar yüzümü avuçları arasına aldı.

"Ne oldu Felix, neden bir anda ağladın?"

Yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Özür dilerim. Bi anda öldün zannedince panikledim."

Yüzüne bir gülümseme yerleşti. Benim de kalbim hızlanmaya başladı. Bu adamı görmek beni heyecanlandırmazdı ama şu an kalbim fazla hızlı atıyordu ve fazla heyecanlanmıştım.

"Çok mu düşünürmüş küçük Lixie beni."

İkimiz de güldük. Kapının önünde bizi izleyen kızları görünce tekrar güldüm. Gülümseyerek bizi izliyorlardı.

"Oo Hyunlix."

Bunu söylemeleri ile birlikte Hyunjin onlara döndü ve sinirle baktı. Sonra yüzümü bıraktı ve açıklamaya başladı.

"Kulağımda kulaklık vardı. Merak etmene falan da gerek yoktu ayrıca. Sana söylüyorum Felix, bana çok alışma."

Soğuk bir ses tonuyla konuşmuştu. Ne oluyordu bu adama. Tam iyi biri oldu derken sikim sikim konuşmaya başlıyor.

Ben de aynı soğuklukla cevap verdim.

"Size alıştığımdan falan ağlamadım Hyunjin bey. Başka kim olsa aynı tepkiyi verirdim. Kendinizi bu kadar önemli biri olarak görmeyin. Ayrıca şu an yemek yapacağım, isterseniz gelin yardım edin. Bugünün dersi olarak düşünebilirsiniz."

Söylediklerim onu üzmüş gibiydi. Yarrak herif. Salak salak üzülüyor birde. Mal bu adam. Aslında hata bende. Ben neden bu piçi merak ettim de kapısını çaldım ki.

"Sen yemek yapamazsın. Ben yaparım bugün de. Sen sadece anlat. Yarından itibaren artık yaparsın yemek."

"Birşeyim yok benim merak etmeyin. Ayrıca o kadar kötü de yaralanmadım. Abartmanıza gerek yok. Çok şükür yürüyebiliyorum."

Kaşlarını kaldırıp sırıttı.

"Vaaay, trip mi atıyorsun?"

Yarrağımın ucunu ye piç.

Cevap bile verme gereği duymayıp mutfakta yemeğimi yaptım. Yardım falan da etmedi. Edecek küfür bulamıyorum artık.

1 saat sonra yemekler hazırdı ve büyük Hwanglar gelmişti eve.

Hep birlikte yemeğimizi yedik. Hyunjinin yüzüne bile bakmadım. O da bakmıyordur bana zaten.

Akşam oldu ve kulaklıklarımı takıp uykuya dalmaya çalıştım. Ama uyuyamamıştım.

Bir anda kulaklığım kulağımdan çıktı. Gözlerimi açmamıştım bilerek. Bunun Hyunjin olduğunu tahmin ediyordum.

"Ah Lixie. Kulaklık ile mi uyudun?"

Yanıma geldiği için gereksiz yere heyecanlanmıştım.

"Sen beni zorluyorsun. Ahh, senden nefret etmiyorum özür dilerim."

Onun bu muhteşem ses tonu kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti.

"Seni öldürmek istemiyorum Felix. Özür dilerim çok özür dilerim. Seni öldürmemek için göndereceğim. Çok özür dilerim."

Sanırım o ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra hemde. Bi anlığına uyanmak istedim. Uyanmış gibi yapsam ne olurdu acaba.

Hafifçe kıpranıp gözlerimi açtım.

"Hyunjin, neden ağlıyorsun?"

"Ağlamıyorum."

Hala ağlıyordu. Kollarımı açıp sarıldım ona. Ağlaması daha da arttı. Hıçkırıkları kalbimi parçalıyordu adeta.

Kollarımı daha çok sardım ona. O da beni daha çok sardı.

"Felix ben-"

"Birşey söyleme Hyunjin. Hiçbir şey söylemek zorunda değilsin."

Kolları yavaş yavaş uzaklaştı. Göz göze geldik. Gözleri... Gözleri çok çaresizdi.

"Felix özür dilerim, özür dilerim Lixie."

"Ştt özür dilenecek birşey yapmadın."

(burayı superboard dinleyerek yazmam şaka gibi bişey lan. Hiç ciddi olamıyorum)

"Felix bunların hepsini sil aklından. Lütfen. Yaşanmamış gibi davranalım."

"Ne yapmaya çalışıyorsun Hyunjin? Neden hiçbirşey yaşanmamış gibi davranayım, neden sana alışmayayım, neden?"

"Felix ne olur, beni azıcık seviyorsan unut bunları."

"Allah belanızı versin Hyunjin bey."

"Vermiş zaten. Daha ne olabilir ki?"

Gerizekalı herif, Allah onu bildiği gibi yapsın.

"Çık git lan odamdan."

"Vayy, büyümüş de beni odasından kovuyor."

Güldük ikimiz de.

"İyi geceler Hyunjin bey."

"İyi geceler Lixie. Kabusunda beni görr."

Dil çıkartıp odamdan çıktı.

O gittikten sonra sabaha kadar düşündüm. Neden böyle yaptı ki acaba? Neden yanıma gelip özür diledi, neden beni öldürmemek için gönderecekti? Çok fazla soru vardı. Bunları düşünmemeye çalıştım. Uyumalıydım. Kulaklıklarımı taktım. Strawberries&Cigarette çalıyordu. Bu şarkıyı seviyordum. Bu şarkı bana daha çok onu düşündürüyordu. Bir süre onu düşünmemeye çalıştım ama sonra vazgeçtim. Onu düşünecektim, akışına bırakacaktım düşüncelerimi.

Aklıma onun gözleri geldi. Çok güzel, samimi, sıcak bakıyordu. Sonra güzel yüzünü düşündüm. Dudakları... Onlar çok, çok şey gibiydi... Öpülesi. İçimde bir anda onu öpme isteği doğmuştu.

Hadi ama Felix, gerçekten mi? 3.günden aşık olamazsın. Daha 3. Gündeydim ve aşık olmuştum. Belki de aşk değildir, yakın temastan dolayı küçük bir hoşlantı da olabilir. Ama neden her an onu düşlüyordum?

Onu düşüne düşüne uykuya dalmıştım.

Selamlarrr bu bölümü beğendiniz mi? Hızlı mı gidiyoz? Yada belki yavaş? Neyse yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, öptümm💙❄️






Şefim-HyunLixWhere stories live. Discover now