4

189 16 30
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

...

"Siktir geldi cidden." çok ümitsiz şekilde Jungkook'u beklerken sahanın ucundan onu görmemle arkadaşlarımı dürttüm.

"Saklanın siz. Eğer canı dayak isterse sadece işaret vermemi bekleyin."

Yoongi, Seokjin ve Hoseok birkaç cesaret verici şey geveleyip beni sahanın demirliklerine yaslanmış elleri cebinde sigarasını içen Jungkook'un yanına yolladılar.

Çok dalgın görünüyordu sahayı sadece sarı bir sokak lambası aydınlatıyordu saat gecenin on biriydi. Etrafta bizden başka kimsecikler yoktu.

Ayağının altında basketbol topu tutuyordu. Tek başına mı çalışacaktı?

Onun gibi demirliklere sırtımı yasladım. Geldiğimi fark ettiğinde bana döndü. Dudaklarını büzüp dumanı bilerek yüzüme üflediğinde burun kıvırdım.

"Göster."

Bitmek üzere olan sigarasını demirliklerden sahanın dışına attı. Cebinden telefonunu çıkarıp sifresini girdi. Videoyu açıp son ses verdiğinde sadece "siktir." diyebilmiştim.

Hemen etrafa baktım. Saklandığını bildiğim arkadaşlarım dışında bomboştu. "Sesi kıs!" Changbin'in inleme seslerinin bütün sokakta yankılanması... siktir cidden bu çocuk çok fena dayak istiyordu.

Gülmeye devam etti. Sesi kısmaması tamamen puştluğundandı. Elinden telefonu almaya çalıştığım an kendini kurtardı. Bir basketbolcu ile refleks yarışına giremezdim.

Elimi ensesine atıp sıktım. "Jungkook şimdi sikeceğim seni kıssana lan şunun sesini!" elim ensesindeyken arkadaşlarıma işareti verdim.

Sahanın içinde inleme seslerimiz yankılanıyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. Tek yapabildiğim dişlerimi sıkıp küfretmekti.

Daha önce Jungkook'la çok fazla birebir hırgür çıkarmıştık. Biz nasıl desem... dişe diş, göze gözdük. Ne o beni tüketebiliyordu ne ben onu. Tam dişime göre bir rakipti.

Bu yüzden ona tek başıma dalaşmak gibi bir risk almayacaktım. Videonun hayati önemi vardı. Bu işi tekte bitirmeliydim.

Birkaç saniye geçmeden sahaya arkadaşlarım daldı. Jungkook'un gülümsemesi yüzünden silindi. Gülme sırası bizdeydi.

Jungkook'u bileklerinden tutarak demirliklere yasladım. Elinde telefon duruyordu ve video devam ediyordu ama onu tuttuğum için alamazdım.

Yoongi atik bir hamleyle elinden telefonu kaptı. "Kırayım mı lan!?" diye Jungkook'un yüzüne doğru bağırdı. Jungkook inleyerek bileklerini ellerimden kurtarmaya çalıştı ama gücü yetmedi.

Kurtulamayacağını anladığında gülmeye başladı. "Siz kendinizi çok mu zeki sanıyorsunuz?"

"Komik olan ne lan! Kaşını gözünü dağıtmamız da komiğine gider mi!" diye bağırdım yüzüne doğru.

Hepimizi dumura uğratan şey ise Yoongi'nin arkasından gelen hamleyle neye uğradığını şaşırıp telefonu yere düşürmesi olmuştu.

Yoongi'ye bakarken saniyelik bileklerine verdiğim gücü azaltmamla Jungkook direkt benden kurtulmuş burnumun ortasına kafa atmıştı acıyla burnumu tutup geriye çekildiğimde yanında topunu getirmesinden bunu tahmin etmediğim için kendime sövdüm.

O asla tek başına antrenman yapmazdı. Onun ilgisini çeken şey ona kafa tutacak birileriydi.

Ama biz bir kişi fazlaydık avantaj bizdeydi. Tek sıkıntı şu Namjoon denen herif iki kişi büyüklüğündeydi.

Gelmeden önce anlaşmıştık önceliğimiz dalaşmak değil telefonu kapmaktı ama kanımız kaynıyordu işte. Arkadaşlarım telefonu tamamen siktir etmiş onlara dalarken benim tek odağım yerde duran telefondu.

O telefon sadece benim odağım değildi. Telefona doğru koşarken Jungkook resmen üstüme atladı sırtıma bütün ağırlığını vermesiyle yere çakıldım.

"Şerefsiz! Elimde böyle bir açığın varken bana dalmayacaktın ulan! Seni pişman edeceğim!"

Üstümde dururken bana sağlam bir yumruk geçirdi. "Ahhh!" Beni kurtaran şey Hoseok'un, Jungkook'un yüzüne attığı tekmeydi. Jungkook yanıma savrulduğunda bunu fırsat bilip yerde sürünerek telefona ulaştım. Tam o an Jimin'in elime basmasıyla bağırmaya başladım.

Yoongi, Namjoon'un yumruklarına rağmen benim bağırmamla Jimin'in üstüne doğru koştu. Koşarken elime bir kez de o basmıştı ama Jimin'i sahanın tellerine yapıştırdığı için hissetmediğim elime rağmen zar zor telefonu almıştım hala oynayan video da kolumun içini alkolle siliyordum. Siktiğimin videosu.

Silme tuşuna bastım çöp kutusu logosuna tıkladığımda bunu telefonun çöp kutusundan da silmem gerektiğini anımsamamla ellerim titrerken çöp kutusunu aramaya başladım.

O sırada Jungkook, Hoseok'un elinden kurtulmuş darbe aldığı çenesini sıkarak bana doğru geliyordu. Ayağa kalkıp kaçmaya başladım gözüm telefonda olduğu için kaçtığımı fark eden Namjoon'u görmedim ve karnıma çok sert bir yumruk yedim. Telefon elimden firladığında Namjoon'la yumruklaşmaya başladık. Son gördüğüm şey telefonun Seokjin'in elinde olduğuydu.

Ve hepimizi tekrardan dumura uğratan şey polis sireni sesleriydi. Her şeyi bırakıp ayaklarımız kıçımıza vura vura kaçmaya başladık her zaman ki gibi.

Polis arabasının siren sesinin neredeyse duyulmayacağı kadar uzağa koştuğumuzda neredeyse hepimiz yere yığılıp nefeslenmeye başladık.

"Te-telefon kimde?" dedim nefes nefese

Herkes birbirine bakarken Jungkook gülümseyerek bana doğru elindeki telefonunu salladı.

Ve uykularımı kaçıracak, bütün hayatımı diken üstünde yaşamama sebep olacak cümleyi kurdu:

"Videoyu yedeklemediğimi mi sanıyorsun? İstersen evime girip bütün teknolojik eşyaları yok et yine de ben o videoyu bir şekilde bulurum Kim."

heartless | taekookWhere stories live. Discover now