Kabus Değil Gerçek

0 0 0
                                    

Merakla fotoğrafın üzerine tıklayarak yüklenmesini bekledim. Fotoğraf açılınca gözlerime inanamadım.
     " Bu... bu nasıl olur?" diye mırıldandım.
     Fotoğrafta Emir ve Melisa vardı. Hemde yan yana! Melisa Emir'e yaslanmış ve çirkin bir şekilde gülümsüyor, benim aptal ikizimde fotoğrafta halinden memnun bir şekilde sırıtıyor. Montaj! Evet evet montaj bu. Bunun başka bir açıklaması yok.
      Olamaz.
      Emir neden Melisa'yla böyle bir fotoğraf çeksin ki. Arkadaş bile değiller onlar. Onları hiç yan yana görmedim. Konuşurken bile görmedim. Kesin biri beni sinir etmek için böyle bir oyun oynuyordu. Ama kim? Neden yapsın? Melisa'yı o çirkin gülümsemesiyle boğmak istiyordum.
      Kafamı hışımla kaldırdım telefonun ekranından. Daha fazla o iğrenç montaja bakamayacaktım.
      Midemi bulandırıyordu.
      Etrafa göz gezdirdim Melisa'yı arıyordu gözlerim. Ondan başka kimse böyle bir oyunu çeviremez. Kimden akıl aldıysa o aklı da imha edecektim.
      Gözlerimle spor salonunu tararken karşı banklarda çakma sarışınlarla dolu olan bir grubun içinde çirkin gülümsemesiyle bana bakıyordu Melisa. Göz göze geldiğimizde tek kaşını kaldırıp indirdi. Onun yaptığını biliyordum.
      Benimle uğraştığına pişman olacaktı.
      Oturduğum yerden fırladım, doğru kelime buydu fırlamak.
      " Armağan! Armağan dur!" dedi arkamdan gelen Atahan.
      Atahan'a cevap vermeden hızla hedefime doğru gittim.
      Tekrar seslendi." Nereye gidiyorsun?"
      Atahan'ı duymamazlıktan gelerek Melisa'nın oturduğu yere yöneldim. Yancıları kalkacak gibi oldu ama o oturduğu yerden gülümsüyordu. Yanına ulaştığımızda üzerine atladım o takma sarı saçlarını tek tek yolacaktım ne yazık ki şimdi o kadar zamanım yoktu.
      Ben şimdi hıncımı alayım da...
      " Sen nasıl o fotoğrafı bana gönderebilirsin?" diye bağırıyor bir yandan da saçını çekiyor uzamış tırnaklarımı yüzüne, boynuna, saç köklerine batırıyordum.
      " Ne diyorsun sen be!" dedi o iğrenç sesiyle.
      Dinlemeyerek performansıma kaldığım yerden devam ettim.
      Atahan'ın elini belimde sesini kulağımda hissettim." Armağan bırak kızı." diyordu.
      Hâlâ bırak diyor ya!
      Sinirim daha fazla artıyordu etrafımdaki insanlar şu çakma sarıyı korurken.
      " Yardım etsenize." diye bağırıyordu yaralı Ceylan.
      " Armağan ne yapıyorsun?" diye Emir'in sesini duydum.
      Zavallı ikizim bilmiyordu ki montaj yapıp fotoğrafını bana atmışlar. Düşündükçe saçlarını daha çok çekiyordum.
      " Emir canım yardım et." dedi Melisa tiksindirici sesiyle.
      O an elim ayağım boşaldı.
      Emir beni belimden yakaladı ve Melisa'nın üzerinden çekti. Beni kenara indirdi ve Melisa'ya " İyi misin?" diye sordu.
      Ben bu olanları büyük bir hayal kırıklığıyla izliyordum.
      Melisa kafasını salladı ve ağlamaya başladı. Oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. Büyük bir tebriği hak ediyordu doğrusu. Emir kaşlarını çatmış bana doğru döndü.
      " Ne yapıyorsun Armağan sen? Delirdin mi?" diye bağırdı spor salonunun ortasında.
      " Ben mi delirdim? Asıl sen delirmişsin. Baksana montaj yapıp fotoğrafını göndermiş bana." dedim telefonumu suratına doğru tutarak.
      Ekrana baktı ve bakışlarını bana çevirdi." Onlar montaj değil." dedi.
      Kaşlarımı çattım." Ne?" diye fısıldadım.
      " Doğru duydun. Onlar montaj değil. " dedi tekrar.
      " Bu nasıl olur?" diye sordum tekrar fısıltı şeklinde çıkan sesimle.
      " Bir daha da Melisa'ya yaklaşayım deme." dedi ve Melisa'nın yanına gitti.
      Gözlerimden birkaç damla yaş yanaklarımdan süzüldü. Emir ya ikizim nasıl böyle bir şey söyler bana? Melisa'nın yanına gitmişti beni bırakıp.
      Arkasından bağırdım." Senden nefret ediyorum."
      Arkamı dönüp spor salonundan çıktım. Çantamı, montumu hiç bir şeyimi almadan okuldan çıktım koşarcasına.
      Okulun bahçesinden çıkarken Atahan peşimden geliyordu. " Armağan dur. " diye seslendi.
       Omuzlarımı silktim." Durmayacağım. Gelme peşimden." diye bağırdım ve koşmaya başladım.
       Hafif hafif yağmur yağmaya başlamıştı.Gözyaşlarım ve yağmur ikisi bir arada yüzümü ıslatıyordu. Okuldan uzaklaşınca arkama dönüp baktım. Peşimde kimse yoktu koşmayı bırakıp yürümeye başladım. Artık saçlarım ve kıyafetlerim ıslanmaktan üzerime yapışmıştı. Yürümekten yorugun düşüp kenardaki banklardan birine oturdum.
       Gözlerimin önüne Emir'in Melisa'yla beraber spor salonundan çıkması geliyordu. Gözlerimi kapattım aynı anda gözlerimden yaşlar döküldü. Biz nasıl Emir'le bu hale düşmüştük? Nasıl olur da bana hiç bir şey söylemez? Ondan nefret ediyordum. Melisa'yla onu bir daha görmek istemiyordum. Telefonum elimde titredi yaşlı gözlerimi ekrana çevirdim.
       Can'om arıyor...
       Yazıyordu. Aramayı hiç bir şekilde cevap vermedim. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Bakışlarımı karşımdaki denize çevirdim. Kızgın dalgalar birbirine çarpıp kıyıya vuruyordu. Dalgaları kıskanırken omzuma bir şey atıldı ve Atahan yanıma oturdu. Suratına bakmadım kokusundan anlamıştım kim olduğunu. Beni nasıl bulmuştu bilmiyordum?
       " Peşimden gelme diye uyarmıştım seni." dedim ağlamaktan boğuk çıkan sesimle.
       Kafasını salladı." Bu güzel manzarayı sana bırakamazdım." dedi.
       " Al manzara senin olsun." dedim omzuma attığı şeyi çıkartarak.
       Engel olarak omuzumdaki elimi indirdi ve iyice üzerime geçirdi. Sanırım onun montuydu çünkü çok Atahan kokuyordu. Burnum Atahan'ın kokusuyla dolmuştu.
       " Hiç bir yere gitmiyorsun. Beraber gidiyoruz." dedi.
       Kaşlarımı çattım." Ben seninle bir yere gelmiyorum."
       " Ben seninle geliyorum." dedi.
       " Gelmiyorsun." dedim üstüne basa basa.
       " Offf Armağan. Sabahtan beri sakinleşmeni bekliyorum ıslanmışsın da hadi kalk yeter." dedi ayağa kalkıp beni kolumdan kaldırarak.
       Kolumu çekiştirdim. " Bekleme sakinleşmemi. Islandıysam da ben ıslandım." diye çemkirdim.
       " Sayende bende ıslanıyorum. Hadi!" dedi.
       Omuzlarımı silktim. " Gelmeyeceğim." dedim.
       " Kızım sen adamı deli edersin." diye söylendi ve kolumdan çekerek arabaya çekiştirdi. Kapımı açıp beni içeriye tıkıştırdı. Kendi yerine oturdu ve kapıyı kilitledi.
       Bıkkınlıkla Atahan'a döndüm." Atahan aç şu kapıyı. Bak sinirimi senden çıkartırım." dedim dişlerimin arasından.
       " Benden çıkar ulan. " diye bağırdı.
       " Ya sen laftan anlamaz mısın?"
       Kafasını salladı. " Öyle bir huyum var." dedi sahtece üzülür gibi.
       " Atahan. Aç şu kapıyı. Bırak peşimi. Yoksa sende mi Melisa'ya tekrar saldırmamdan korkuyorsun?" diye sordum.
       Sırıtarak"Hakikaten ya! Sen nasıl atladın öyle kızın üstüne." diye sordu.
       Meslek sırrı demek isterdim de vazgeçtim. Omuzlarımı silkmekle yetindim.
       Koluma hafifçe vurdu." Kızın her yerini cırmalamışsın. Sen de bir şey yok gibi."
       Gülümseyerek " Daha çok onun üzerinde çalıştım." dedim. Melisa'ya da dikkatlice bakmış olması dikkatimden kaçmadı.
       Sırıtarak kafasını salladı. " Kedi kız." dedi.
       " Sen neden Melisa'nın arkasından gitmedin?" diye sordum.
       Gözlerini devirdi." Melisa'nın arkasından gitmemi mi isterdin?" diye sordu. Lafı yine kendi lehine çevirmişti.
       Kafamı iki yana salladım, dürüstçe " Hayır." dedim.
       Sırıttı." Yani senin peşinden gelmemi isterdin?"
       Gözlerimi devirdim." Ne isteyeceğim peşimden gelmeni. Emir gitti ya sana fırsat kalmamıştır." dedim.
       " Belki de ben senden bana fırsat kalmasını istiyorumdur." dedi muzipçe.
       " Eve bırak beni."
       Kafasını sallayarak " Tabi Armağan hanım başka bir isteğiniz var mı?" diye sordu.
       " Vee beni rahat bırak." dedim. Kafamı cama çevirip cama çarpan yağmur damlalarını izledim. Cama vuruşlarını, bir damlanın başka bir damlaya çarpmasını çarptığı damlanın camdan kayıp gitmesini izledim.
       İkizim ve bende böyle olmuştuk. Melisa bana çarpmıştı ben düşmüştüm. O ikizimi elimden almıştı. Kulağımda Emir'in  Onlar montaj değil demesini yankılanıyordu. Emir'in sesi oraya yerleşmiş çıkmıyordu. Bir tıkaç gibi tıkamıştı kulağımı. Gözümden birkaç damla yaşın süzülmesine engel olamadım.
       Onu asla affetmeyecektim!
       Atahan arabayı durdu. Kafamı camdan çevirip ne olduğunu sormadım.  Camdaki damlaları izlemeye devam ettim. Eliyle çenemden tutup kafamı kendine doğru çevirdi.
       " Biraz abartmıyor musun? Emir de senin gibi bir insan istediği kişiyi sevebilir. " dedi.
       Kafamı geri çekerek çenemdeki elinden kurtuldum. " Ben abartmıyorum. Melisa Emir'i sevmiyor, o seni seviyor. Benim canımı yakmak istiyor." diye bağırdım.
       " Duyguları değişmiş olamaz mı?"diye sordu.
        " Olamaz." dedim tek kelimeyle.
       Kafasını iki yana salladı. " Sen ikizini kıskanıyorsun." dedi.
       Kaşlarımı çattım." Ne diyorsun sen be! Hep o Melisa yüzünden başımıza gelmedik olay kalmadı. Hâlâ mı inanmıyorsun. O attı o fotoğrafı bana. Bilerek yaptı." diye bağırdım.
       Cevap vermesini beklemeden kilidi açıp arabadan indim. Bir an arkamı döndüm" Sakın peşimden gelme, Melisacı." dedim ve yürümeye başladım.
       Etrafımdaki herkes Melisacı olup çıkmıştı. Melisa'dan nefret ediyordum. Ona oyun nasıl oynanılır gösterecektim. Önce ikizim sonra Atahan.
       Yağmur bana eşlik etti eve girene kadar. Hava çoktan kararmıştı. Anneme ne söyleyeceğimi bilmiyordum? Kimseyle konuşmak istemiyordum. Cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Her yer karanlıktı.
        Evde kimse yoksa kimseyle konuşmaya da gerek yoktu. Doğrudan odama gittim ışıkları açmadan kendimi yatağıma attım.Emir'e o kadar çok sinirliydim ki. Onu görmek bile istemiyordum. Ağlamaktan gözlerim yanıyordu. Yavaş yavaş göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Engel olamadım kendimi uykuya bıraktım.
        Uyup uyandığımda geçecektir.
        Titreyerek uyandım. Bilincim yerine geldiğinde Emir'in sözleri kulağımda Melisa'yla gidişleri gözlerimin önüne geldi. Kâbus değil miydi?
         Geçmemişti.
         Yerimde doğruldum her yerim acıyor ve üşüyordum. Ayağa kalkıp odamın ışığını açtım. Gözlerim ışığa alışana kadar odamı inceledim. Çalışma masamın üzerinde bir not vardı. Yaklaşıp notu elime aldım. Annemdendi.
         ' Canım biz babanla misafirliğe gidiyoruz. Seni aradım ama telefonun kapalıydı. Umarım geç gelmemişsindir. Biz biraz geç kalabiliriz. Notu gördüğünde haber ver bana.Yemekler dolapta ısıtıp Emir'le yiyin. Öpüyorum.'
          Emir'le yiyin!
          Emir bana bir tabak dolusu hayal kırıklığı yedirtti.
          Suratımda acı gülümsememle gözlerimi notun üzerinde gezdirdim. Havlu, telefonumu ve şarj aletimi alıp banyoya gittim. Telefonumu şarja takıp, açtım. Annem merak etmesin diye ona kısa bir mesaj attım.
          Gönderilen: Annem
          ' Telefonumun şarjı bitmiş, üzgünüm. Erken geldim merak etme. Eğlenmenize bakın.'
          Diye yazdım ve gönderdim.
          Sıcak suyu açıp altına girdim.
          Duş aldıktan sonra kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Banyodan çıkmadan telefonumu şarjdan çıkardım. Kapıyı açmak için elim kapı kulpuna gitmişti ki salondan birkaç tıkırtı sesi geldi. Annemlerin geldiğini düşünerek saate baktım,saat daha erkendi. Kapıyı yavaşça ses yapmamaya dikkat ederek aralık bırakana kadar açtım.
          Salondan sesler gelmeye devam ediyordu. Korkarak kapıyı kapattım ve kilitledim. Kapının arkasına yasladım. Ne yapacaktım ben şimdi? Hızlı hızlı düşünürken aklıma Tuna geldi. Hemen Tuna'yı aradım. Telefon çalıyor çalışıyor ama cevap vermiyordu. Arama bitince tekrar aradım tekrar çalıyor çalıyor cevap vermiyordu.
          Geriye bir tek Atahan kalıyordu. Elimlerim titresede sakin kalmaya çalışarak Atahan'ı aradım. İlk çalışta açıldı. Keşke ilk onu arasaydım diye geçirdim içimden.
          " Beni bu kadar çabuk özleyeceğini tahmin etmezdim." dedi keyifli sesiyle.
          Gözlerimi devirdim." Atahan." dedim fısıltıyla.
          "Sen neden fısıldayarak konuşuyorsun?"
          " Evde biri var."dedim aynı şekilde fısıldayarak.
          " Ne demek evde biri var? " diye bağırdı telefonda. Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Tekrar sesi gelince kulağıma yaklaştırdım." Bekle. Sakın yerinden kımıldama geliyorum." dedi.
          Kafamı salladım." Tamam."
          " Telefonu kapatma açık kalsın." dedi.
          " Tamam." dedim çıkmayan sesimle.
          " Evde nerdesin? Kapını kilitle." dedi. Arkasından bir gürültü sesi geldi kulağıma ardından Atahan bir küfür mırıldandı.
          " Banyodayım. Kapımı da kilitledim."
          " Tamam güzelim. Sakın çıkma ben gelene kadar." dedi. Sanırım arabayı kullanıyordu, sürekli bir korna seslerini ve Atahan'ın küfürlerini duyuyordum.
          Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp evden hâlâ ses geliyor mu diye kulağımı kapıya dayadım. Dışarıdan ses falan gelmiyordu. Kesilmişti. Telefonu kulağıma yaklaştırdım.
          " Atahan, artık ses gelmiyor." dedim fısıldayarak.
          " Geldim güzelim. Sen çıkma yerinden." dedi. Yerimden kımıldamadan Atahan'ın gelmesini bekledim.
          Bir süre sonra sırtımı yasladığım kapı tıklatıldı. Korkudan kalbim ağzımda atarken Atahan'ın sesini duydum.
          " Armağan aç kapıyı güzelim. Benim."
          Atahan'ın sesini duyunca hızla yerimden kalktım ve kapının kilidini açtım. Karşımda saçları alnına dökülmüş, soluk soluğa kalmış Atahan duruyordu.
          Parmak uçlarıma yükseldim ve kollarımı boynuna doladım. Atahan'ın kollarını belimden kafasını boynumda hissettim. Atahan kollarımdan tutarak beni kendinden uzaklaştırdı. Baştan aşağı süzdü ve " İyi misin?" diye sordu.
          Kafamı salladım." İyiyim."
          " Görebildin mi kimmiş?" diye sordum.
          Kafasını aşağı yukarı doğru salladı." Kediymiş." dedi düşünceli düşünceli.
          Kaşlarımı çattım." Kedi mi?"
          " Hm. Kedi."
           Kaşlarımı daha çok çattım." Ee sen nasıl girdin eve?"
           Sırıtarak " Omuz attım." dedi.
           " Vee kapı açıldı." dedim şüpheyle.
           Kafasını salladı." Evet kızım. Güçlü vurdum." dedi sırıtarak.
           Gözlerimi devirdim." Kedi nasıl dördüncü kata çıkabilsin ki?" diye sordum.
           Omuzlarını silkti." Ne bilim ben kızım belki apartmandakilerin birinindir." dedi.
           " Sen böyle mi kalacaksın?" dedi kaşlarını oynatarak.
           Kaşlarımı çattım ve kafamı eğip kendimi süzdüm. Hâlâ havluylaydım. Kafamı kaldırdım Atahan sırıtarak beni süzüyordu.
           Koluna vurdum." Bakmasana!" diye cırladım.
           Gözlerini gözlerime dikti." Ne yapayım?" diye sordu keyifle.
           " Bakma!"
           Omuzlarını silkti " Sende böyle durma." dedi.
           Gözlerimi kısarak Atahan'ın omuzuna çarpıp odama gittim. Kapıyı kapatmak için arkamı döndüm peşimden geliyordu. Kaşlarımı çattım." Sen nereye?" diye sordum.
           " Senin yanına." dedi.
           Gözlerimi devirdim." Üzerimi değiştireceğim Atahan. Çık git salona." dedim ve kapıyı kapatıp kilitledim.
           Kapının arkasından homurdanmalarını duyuyordum. Kıkırdayarak dolabıma gittim. En sevdiğim sıcak, yumuşak geceliklerimi üzerime geçirdim saçlarımı kurutmadan omuzlarıma bıraktım. Salona gittiğimde Atahan Bey ayaklarını sehpaya uzatmış etrafı inceliyordu. Bana yakın Atahan'a uzak olan koltuğa oturdum.
           " Gitsene." dedim.
           Bakışlarını bana çevirdi. Beni baştan aşağıya süzdü. Bugün süzme günüydü sanırım. " Havlulu halini tercih ederdim." dedi.
           " Neyse ki senin tercihlerin doğrultusunda giyinmiyorum."
           Kafasını salladı sırıtarak" Belki bir gün." dedi.
           Atahan'ı duymazlıktan gelerek " Hadi git." dedim.
           Omuzlarını silkti." Açım." dedi.
           Kaşlarımı çattım." Banane git bir yerde ye!"
           Tekrar omuzlarını silkti." Çağırmasaydın yerdim." dedi.
           Saate baktım ve tekrar Atahan'a döndüm." Daha erken git bir yerde ye!" dedim.
           Yerinde biraz daha yayıldı ve" Hazırla da yiyelim." dedi.
           Oflayarak suratına baktım." Yemeden gitmeyeceksin değil mi?" diye sordum.
           Sırıttı." Beni bu kadar tanıdığını bilmiyordum."
           Gözlerimi devirdim ve mutfağa gittim. Annemin notta yazdığı yemekleri çıkarıp ısıttım. Masaya son tabağıda koydum Atahan'ı çağırmak için salona gidecektim ki kapıda beni izliyordu. Korktuğumu anladı ama bozuntuya vermedi sırıtarak geldi ve bir sandalye çekip oturdu.
           " Bu kadar marifetli olduğunu bilmiyordum." dedi.
           Gülümseyerek bir sandalye de kendim için çektim ve oturdum. " Ben yapmadım. Annem yapmış." dedim.
           Kafasını salladı." Tahmin edebiliyorum. Senin böyle güzel yemek yapabileceğinden şüpheliyim."
           Gözlerimi devirdim." Ben de güzel yemek yapabiliyorum."
           Sırıtarak" Hâlâ şüpheliyim. Sen neden yemiyorsun?" diye sordu.
           Omuzlarımı silktim." Aç değilim." dedim.
           Gözlerini devirdi." Emir Melisa'dan ayrılana kadar açlık grevi mi yapacaksın?"
           Kaşlarımı çattım." Onlar birlikte değiller." dedim.
           " O zaman yemek ye." dedi.
           " Yemekle ne alakası var." diye çıkıştım.
           " Çok alakası var." dedi bir yaprak sarmasını ağzına atarken. Sarma ağzındayken sırıttı. Sanırım beğenmişti. Sırıtarak bir sarma daha aldı ve bana uzattı. Kafamı iki yana sallayarak geri çekildim. Bir eliyle kafamı tuttu diğer eliyle sarmayı ağzıma tıktı. Atahan'a kötü kötü bakarken ağzımdaki sarmayı yuttum.
           " Ne yapıyorsun?"
           " Yemek yemene yardımcı oluyorum." dedi.
           Gözlerimi devirdim." Ben tek yiyebiliyorum."
           Sahtece şaşırarak kaşları havalandı. " Hiç de belli olmuyor." dedi.
           Yemeğin geri kalanında Atahan zorla bir şeyler tıktı ağzıma. Yemek yerken fark ettim çok yiyor ama hiç kilo almıyordu. Bir ara yemekten sonra kusuyor musun? diye bile sormuştum. Gözlerini devirip çekiciliğin sırrı olduğunu söylemişti. Egosuyla ayrılamıyorlardı.
           Masayı toplayıp salona geçtik. Aslında ben topladım Atahan laf atmakla ve egosunu konuşturmakla meşguldü. Atahan kendini koltuklardan birine attı. Kolunu çekiştirdim.
           " Hı?" dedi. Çok tatlı söylemişti ama buna odaklanmamalıydım.
           " Yemekte yediğine göre artık gidebilirsin." dedim.
           " Kahve?" dedi.
           Gözlerimi devirdim." Tuzda atayım mı?" diye sordum.
           Kaşlarını oynattı." Şeker tercih ediyorum." dedi.
           " Git onu da evinde iç." dedim.
           Anlamadığım bir anda bileğimden tuttu ve beni yanına çekti. " Yanımda uzanırsan gideceğim." dedi.
           Kaşlarımı çattım." Neden uzanayım  ben senin yanına!" diye cırladım.
           " Gitmem."
           " Annemler gelecek." dedim. Belki uzanmaktan vazgeçip de gider diye ortaya attığım fikir beni köşeye sıkıştırdı.
           Omuzlarını silkti." Onlarla da tanışırız." dedi.
           Koluna vurdum" Saçmalama!"
           " Uzanıyor musun yoksa sohbet mi edelim annenler gelene kadar." dedi sırıtarak.
           Uzanabilirdim sanırım. Hem annemler gelmeden gitmesi gerekiyor. Kısa bir süre saatte daha erkendi. Sadece yan yana uzanacağız. Yan yana duruyormuş gibi.
           " Sadece beş dakika." dedim üstüne basarak.
           Kafasını salladı sırıtarak. " Beş dakika." dedi.
           " Kay, Allah'ın cezası kay." dedim dişlerimin arasından.
           Atahan kenara kaydı ve bana yer açtı. Yanına uzandım. Bir kolunu kafamın altına koydu. Göz ucuyla Atahan'a baktım. Gözlerini kapatmıştı.
           Dirseğimle dürttüm. " Sakın uyuma." dedim.
           Kafasını salladı sırıtarak." Sadece beş dakika gözlerimi dinlendireceğim." dedi.
           Kafamı salladım ve gözlerimi kapattım. Sadece beş dakika gözlerimi dinlendirecektim Atahan gibi.
           " Armağan salonda mısın?" diye annemin sesini duydum. Gözlerimi açıp önce yanımdaki Atahan'a sonra saate çevirdim. Beş dakika bir saat olmuş.

YAZGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin