Bu bölümü marten3 ithaf ediyorum
Keyifli okumalar
Gökyüzünden yüzüme düşen beyaz dantellerin soğukluğu içimdeki buzların yüreğime sarkıt gibi saplanmasına neden oluyordu. Adımlarımın altında ezilen karlar, arkamda çamurlu izler bırakıyordu. Kar yere tutunmamış, eriyip gidiyordu. Ormanlık alana yaklaştıkça içimdeki gerginlik artıyor, izlendiğimi hissediyordum. Birileri izlemiyorsa bile sınırları çevreleyen duvarlardaki kameralar beni izliyordu. Sanki üzerimdeki bakışları engelleyebilecekmiş gibi üstümdeki kabanıma biraz daha sarıldım. Yüzüme yapışan, gözlerimi kapatan saçlarım daha fazla rüzgarda dağılmasın diye tepeden at kuyruğu yaparak sımsıkı topladım. Ormanlık alana yaklaştığımda geriye dönüp büyük eve baktım.
Bir zamanlar heybetli, ihtişamlı görünüyorken şimdi yılların dokunuşuyla yıpranmış ve korkutucu görünüyordu. Alt katlardaki pencereleri zamanla yenilenmiş olsa da üst kattaki eski, tahta çerçeveli pencereler hala duruyordu. Yosun tutmuş taş duvarlarının bir kısmına yeşil sarmaşık dolanmış, evi bir yılan gibi sarıyordu. Sarı ışık yanan odalarında, ısınmak için yakılan şömineler taş duvarları ısıtmaya yetmiyordu. Çok eskiydi. Kim bilir kimler gelmiş, geçmişti. Ne hayaller kurulmuştu yapılırken, neler düşünülmüştü? Şimdi ne amaçla kullanılıyordu? Yüz yıllar önce bu evi yaptıran kişi, bugün kimlerin bu eve geleceğini tahmin edebilir miydi? Mutlu gelecek hayalleri içinde bu yaş duvarlar yükselirken, içinde bir intiharın gerçekleşeceğini tahmin edebilir miydi? Ya da her şeyi biliyordu. Belki de bu evi bu işler için özel olarak yaptırmıştı. İşte bu soruyu arıyordum. Bu evi kim neden yaptırmış olursa olsun, şuan kim kullanıyor olursa olsun, bu evin gerçek gizemi neydi? İçimdeki şüpheler beni yiyip bitiriyordu.
Kalbim yerinde yoksa, o zaman ne zaman nasıl alınmıştı? Ameliyat mı? Dikiş izleri neredeydi? Doğa üstü güçler işin içindeydi. O gece Turgut Bey intihar ettiğinde olmuş olmalıydı. O intihar ettiğinde ben baygın halde yerde yatarken olmalıydı. Ancak ne olduğunu neden hatılayamıyordum? O bölüm neden eksikti? En fazla yarım saat baygın kalmış olmalıydım. Bu sürede kim kalbimi alıp bir başkasının kalbiyle mühürleyebilirdi?
Baybars kalpleri ve bedenlerimizi koruyoruz demişti. Bedenim buradaydı, başka bedenler mi vardı? Kalplerimiz neredeydi? Aybars kalpler ayrılırsa ölürsünüz demişti. Birisi o kalplerimizi ele geçirirse ne olurdu? Baybars'ın söyledikleri doğru muydu? Birileri bizi öldürmek istediği için mi birilerini öldürüyorlardı? Bu doğru muydu peki?
Düşündükçe boğulacak gibi oluyordum. Soğuk havada bedenim cayır cayır yanıyordu. Şakaklarımdan ter akıyordu. Boğazımda bir acı vardı, yutkunamıyordum. Boğulur gibi öksürmeye başladığımda ters giden bir şeyler olduğunu anladım. Bana değil, Baybars'a bir şey oluyordu. Birisi onu boğuyordu, dolaylı olarak beni de boğarak öldürüyordu.
Çığlık atarak eve doğru koşmaya başladım. Ayaklarım ıslak zeminden dolayı kayıyor, düşmemek için dengemi zar zor koruyordum. Eve girdiğimde bağırmaya başladım. "Baybars boğuluyor, yardım edin, Baybars boğuluyor." Sesimi duyup çıkan herkes benimle birlikte odaya doğru koşmaya başladı. Ayağımdaki topuklu botlardan hızlı koşamıyordum. Aybars benden hızlı koşup odaya girmişti bile. Daha fazla koşacak gücüm kalmadığında ellerimle boğazımı tutup beni boğmaya çalışan şeyden uzaklaşmaya çalıştım ama nafile. Gözlerim kararıyordu. Etrafımdaki kişilerin seslerini duyuyor ama anlamıyordum. Nefes alamıyordum. Üzerimdeki kabanı çıkartıp kazağımın boğazını açmaya, nefes almaya çalıştıkça sanki daha da kötüleşiyordum.
Bir anda ciğerlerime dolan temiz hava, derin bir nefes almamı sağladı. Ciğerlerimi doldurup temiz havanın varlığına teşekkür ederken, odadan gelen öksürük seslerini duyabiliyordum. Baybars öksürüyordu. Odadan çıkan Aybars'sa çok sinirliydi. Dudaklarından hiç hoş olmayan küfürler çıktığında ne kadar sinirli olduğunu anlamamak imkansızdı. Yanımda duran Selin elimi tutup beni ayağa kaldırdı. Yerdeki kabanımı da kaldırıp silkeledi. "Bağın etkisi, birinize bir şey olursa diğeri de bunu hisseder. Ölürse ölürsün. Geçmiş olsun, Baybars iyi." Gerçekten geçmiş olsun. Ölürse ölürsün ne demek Allah aşkına? Kefenin hazır gel gir içine der gibi, tövbe tövbe. Az daha ölecektim, kadının umurunda değildi. Üstümü başımı silkeleyip içimde geçmek bilmeyen endişeyle odaya girdim. Baybars kahkahalarla gülüyordu. Az önce nalları dikecekti, yanında da beni götürecektir ama hiç bir şey olmamış gibi gülüyordu, inanılır gibi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REST +18
Romance+18 cinsellik ve şiddet içermektedir Karlı bir gecede başladı herşey. Önce yıldızların yüzünü öptüğü kadın çıktı sahneye, sonra o yıldızlardan kadının saçlarına taç yapan adam. Beraber armağan ettiler içlerinde alev alev yanan sıcaklığı karlı buz g...