Bu bölümü christopheraasigmtsk ithaf ediyorum
Keyifli okumalar
Huzur geçmişin kırgınlıklarının son bulması mıydı, şuanın dinginliğinden mi kaynaklanıyordu? Huzuru biz kendimiz mi oluşturuyorduk yoksa çevremizdeki kişilerin varlığı mı buna neden oluyordu? Huzur, yaşlı bir ninenin torununa ördüğü minik bir yelek gibi sevgiyle ilmek ilmek örülürdü. Her bir ilmek emek ister, en ufak bir dikkatsizlik tüm emeği heba ederdi. Geri dönüp düzeltilebilirdi ancak geri dönmek için çözülen her ip, eskisi kadar ne yumuşak olabilir ne de düz kalabilirdi. Geçmişte huzur örgümün ilmeği kaçmış olabilirdi ancak ben geriye dönüp bu anı yarıda kesmek yerine oraya Baybars'ın sevgisini yama yaparak kapatmak, bugünümün huzurunu kaçırmadan, geleceğimden keyif almak istiyordum.
Hayatımda ilk defa gam tasa duymadan vakit geçirmiş, gerçekten de sevginin ilk ilmeklerini hissetmiştim. Kulağımın arkasına koyulan gonca gül, ellerimi sımsıkı tutan eller, gözlerimin içine ışıl ışıl bakan o gözler... Varlığı, kendimi güvende hissettiriyor, huzur veriyordu. Günlerdir kaçtığım adama yakın oldukça onun çekimine kapılmış nöronlarım etrafında fır dönüyorlardı. Ben kaçtığımı sandığım kaderin topraklarında aşka susuz kalmış mecnun gibi ona doğru koşuyor, koştukça susuzluğumu dindireceğini umuyordum. Bir günde tüm duvarlarımı yıkmış, bir olduğumuzu kanıtlamıştı.
Kuşların cıvıl cıvıl sesleri kulağıma gelirken, güneşin ışıklarını tenimde hissediyordum. Sabah olmuş, biz dün gece yan yana uyuyakalmıştık. Uzun zamandır hiç uyumadığım kadar derin bir uykudan sonra bedenimdeki dinlenmişlik hissiyle gülümsedim. Dün gece yıldızları izlemiş, takım yıldızlarını bulmaya çalışmış, çocukken yaptığımız gibi yıldızlara bakıp hayaller kurmuştuk. Hayatın gerçekliklerinden kopup kendimize ait bir köşe olmuştu bu sera. Yanımda uyuyan adamın varlığını hissediyordum ancak gözlerimi açıp da uyandığımı bilmesini, bu güzel anın bitmesini, gidelim demesini istemiyordum. Uyanmıştı, elini saçlarımda hissediyordum. Her bir teli tek tek kaldırıp okşuyor gibiydi. Parmakları yavaş yavaş saçlarımdan alnıma değdiğinde ister istemez kaşlarımı çattım. Tırnakları uzamış, çapa gibi yüzümü acıtıyordu. "Baybars canımı acıtıyorsun." Umursamadı, duymamış gibi dudağımı cimcirdiğinde acıyla gözlerimi açtım. Yeşil, mavi renklerinde muhabbet kuşuyla göz göze geldiğimde çığlık çığlığa ayağa kalktım. Benim ayağa kalkmamla birlikte etrafımda gezinen kuşlar kanat çırpıp arkalarında tüy bulutu bırakarak uçtular. Öksüre öksüre saçlarımı ve yüzümü temizlemeye çalışırken Baybars koşa koşa yanıma geldi.
"Ne oldu? Neden bağırıyorsun?" Yüzü endişeyle kasılmış, neler olduğunu anlamaya çalışıyor, uyku akan gözlerini ovuşturarak açmaya çalışıyordu.
"Kuşların saldırısına uğradım. Dudağımı ısırdı bir tanesi. Sen neredeydin? Beni neden yalnız bıraktın?" Dudağımın acısı geçmişti ama Baybars'ın beni bırakıp gitmiş olması nedense daha çok canımı acıtıyordu.
"Birisi saldırdı sandım, aklımı kaçıracaktım Aslı." Derin bir nefes verip rahatlamış gibi omuzları çöktü. Gerçekten de bana bir şey olduğunu sanmıştı ama bir şey olmuştu zaten. Kuşların saldırısına uğramıştım! Onunsa umrumda değildi. Huzurdan bahsediyordum bir de! "Uyuyamadım. Ben de sandalyede uyudum."
Yanımda, bu rahat minderlerde uyuyamamış ama sandalyede uyumuştu öyle mi? Külahıma anlat. "Neden uyuyamadın? Benden mi rahatsız oldun?" Gözlerini kaçırdı. Gerçekten benden rahatsız olmuş olamazdı değil mi? Kötü mü kokuyordum? İster istemez üzerimdeki tişörtü kokladım ama bir koku alamadım.
"Çok güzel kokuyorsun, sorun o değil." Gelip ellerimi tişörtümden çekip bana sarıldı. Sırtımı, geçti artık ben varım, der gibi sıvazladı. Beni bilmem ama onun ter koktuğuna yemin edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REST +18
Romance+18 cinsellik ve şiddet içermektedir Karlı bir gecede başladı herşey. Önce yıldızların yüzünü öptüğü kadın çıktı sahneye, sonra o yıldızlardan kadının saçlarına taç yapan adam. Beraber armağan ettiler içlerinde alev alev yanan sıcaklığı karlı buz g...