Hoşgeldinizz <3
Medya: Misty'nin gördüğü gölgelerden biri (Şşşş çaktırmadan gözlerini kırmızı hayal edin)
------------------------------------------------------
**Hatırlatma**
Bence onlarca tür arasında en şanssız ve kötü tür albaydı.
Ve bu şanssız albalardan biride bendim.
****
Hayır sahip olduğum gücün yetersiz olduğunu düşünmüyordum , ben direkt gücümün şanssız olduğunu düşünüyordum. Böylesine şanssız bir güçle doğduktan sonra gücümü geliştirmek ve anlamak için çok uğraşmıştım. Hırslı biri olmamın da bana birçok faydası dokunmuştu bu konuda. Güçsüz olmak benim için katlanılabilecek bir şey değildi. Dünyanın en iyisi olmama gerek yoktu ancak akademinin en iyisi olmaya niyetim vardı ve olacaktım da. Alba türündekiler diğer türler tarafından güçsüz olduğu düşünülüp eziliyordu ama benim kendimi sırf albayım diye ezdirmeye hiç niyetim yoktu. Her alba güçsüz değildi ayrıca kendini ezdirmeyip gücünü bütün dünyaya kanıtlamış albalarda vardı ve bende o albalardan biri olmayı planlıyordum.
Benim gücüm gölgelerdi. Her türlü canlının gölgesini görüp onlarla iletişime geçemesem de anlayabiliyordum, aramızda garip bir bağ vardı. Onları kontrol edebiliyordum ve istersem daha önce gördüğüm bir gölge ile yerimi değiştirebiliyorum ya da o gölgenin gözünden etrafı seyredebiliyordum ve daha birçok şey yapabiliyordum. Şahsen ben gücümü seviyorum ancak bu gücün negatif tarafları da çok vardı.
Güçlerim ben 6 yaşındayken ortaya çıkmıştı ve çıktığı zaman tam bir felaket yaşanmıştı, evimizin bahçesinde babamın köpeğiyle oynarken izlendiğimi hissetmiştim ve etrafıma bakınmıştım o an gördüklerimle attığım çığlığın sesi hala kulaklarımdaydı. Siyah uzun buhar şeklindeki ve gözlerinin olması gereken yerde parlak kırmızı ışığın olduğu yüzlerce varlık yüzlerce gölge kitlenmiş bir şekilde bana bakıyordu. Ağaçların, çiçeklerin, böceklerin hatta çimenlerin bile. Gölgeler cisminin büyüklüğüne göre değişiyordu ve bahçedeki uzun ağaçların gölgeleri beni en çok korkutanlar olmuştu.
Köpeğimi de alıp buradan kaçmak istemiştim ancak köpeğime döndüğümde yanındaki köpek şeklinde olan siyah gölgeyi görünce ipler bu sefer bende tamamen kopmuştu, yere çöküp dizlerimi karnıma çekip annemle babam beni bulana kadar korkudan ağlamıştım. Gerçi annemle babam beni bulunca işler daha da kötü olmuştu. Yanlarındaki insan görünümündeki gölgeler beni daha da ağlatmıştı neyse ki babam soğuk kanlı bir adamdı ve benimle zor da olsa iletişim kurduktan sonra az çok neler döndüğünü anlayıp beni bir şekilde sakinleştirmişti. Aradan zaman geçtikçe yalnız olmamaya, bana kitlenen kırmızı gözlere alışmıştım.
Bunda en çok babamın payı vardı. Annem bir periyken babam bir albaydı ve gücü hayvanlarla konuşmaktı. Hayvanlarla arasında bir çeşit bağ vardı. Babamda benim gibi kendini ezdirmeyi sevmez, hakkını her daim arardı. Küçükken babamı kılıç talimi yaparken gizlice hayran hayran izler ,bulduğum herhangi bir dal parçasıyla onu taklit etmeye çalışırdım. Bir gün annem beni babamı taklit ederken görmüş ve bunu babama söylemiş. O gün babam yanıma gelip bana kılıç kullanmayı öğretmesini isteyip istemediğimi sordu. Babasına aşık bir çocuk olarak o daha sorunun başındayken evet demiştim.
Başlangıçta bana temel kılıç dersleri verdi ama daha sonra kılıcın bana uygun olmadığına karar verip hançer kullanmayı öğretti. Kılıç kullanmada kötü değildim ancak hançer kullanırken hançeri sanki vücudumun bir uzvuymuşçasına kullanabiliyordum. Ayrıca ok kullanmayı da öğretmeye çalışmıştı ancak ok atma konusunda tam bir felaket olduğumdan üzerinde fazla durmamıştık.
Ben öyle oturup kendi kendime düşünürken giriş katında bir tek benim ve danışmadaki kadının kaldığını fark edince ayaklandım ve cebimdeki kağıttan odamın hangi katta olduğuna baktım.
Kat: 3 No: 78
Merdivenlerden hızlı hızlı çıkıp 78 no'lu odayı bulup kapının yanındaki cihaza elimi okutup içeri girdim. İçerisi küçük değildi ama büyükte değildi orta boyutluydu, üç kişilik bir çalışma masası ve üç tane tek kişilik yatak vardı. Sol köşedeki yatağa uzanmış açık pembe saçlı, mavi gözlü ve duru bir güzelliği olan peri bir kız uzanıyordu. Diğer kız ise sağ köşedeki yatağı almıştı ve valizindeki kıyafetleri gardıroplardan birine yerleştiriyordu. Bu kızınsa beyaz saçları ve açık mavi gözleri vardı. Her ne kadar dışarıdan ilk bakışta bir meleğe benzetilse de bakışlarındaki soğukluk onu ele veriyordu. Bu kızsa şeytandı ve bir şeytan olmasına rağmen beyaz saçları olduğuna göre o asil Setra ailesinden biri olmalıydı.
Ben içeri girdiğimde ikisinin de bakışları kısa bir an bana dönse de şeytan olan pek umursamadan gözlerini çekmiş ve işine kaldığı yerden devam etmişti. Diğer kızınsa bakışlarını üzerimde hissetsem de ona bakmadan ortalarındaki yatağa doğru adımladım. Bu arada gölgelerinden bahsetmiyordum ama bu gücün herhangi bir açma kapama düğmesi olmadığından istesem de istemesem de her an gölgeleri görüyordum. Bana göre bu odada 3 kişi değil 6 kişiydik.
Ayrıca türlerini anlayabiliyordum çünkü gölgeleri sayesinde istemsizce içime doğuyordu hangi türden oldukları.Ben kendi gölgemi sadece aynadan bakarken görebiliyordum ondada ne zaman aynadan baksam kendimi görmem gerekirken benim olmam gereken yerde gölgem oluyordu. 6 yaşımdan beri aynalarda kendimi göremesem de neyse ki fotoğraflardan görebiliyordum da tipimin neye benzediğini anlayabiliyordum.
Peri olan sonunda konuşmaya karar vermiş olacak ki " Merhaba ben Elena türüm peri ve akademi süresince bir terslik olmazsa aynı odayı kullanacağız, iyi geçinelim" diyerek elini uzattı.
Nedenini bilmesem de kendimi bildim bileli yeni tanıştığım, sevmediğim yada tanımadığım insanlara karşı çok alaycı ve kaba birisine dönüşüyordum. Ancak birisini samimi bulduysam ve onu arkadaşım olarak kabul edersem bambaşka birine dönüşüyordum. O kişiyle konuşurken yüzümdeki gülümseme asla silinmezdi ve sürekli karşımdaki kişiyi güldürmeye çalışırdım.
Böyle davranmamın sebebi sanırım gücümle alakalıydı. Kendimi her saniye izleniyormuş gibi hissediyordum ve kendimi bir türlü güvende hissedemiyordum, sürekli tetikte bekliyordum. Hele ki uyuyacağım zamanlar en kötüsüydü ama bu kısımlara girmiyorum çünkü karşımdaki kızı yeterince bekletmiştim.
"Merhaba bende Misty alba türündenim" dedim samimice. Diğer türleri bilmiyordum ancak periler bana her zaman samimi gelmişti bu yüzdende karşımdaki kıza soğuk davranamamıştım. Perilerin bana samimi gelmesinin nedeni annemde olabilirdi gerçi.
"Tanıştığıma memnun oldum Misty, yarım saat sonra yemek saati istersen eşyalarını yerleştirmende sana yardımcı olabilirim birlikte daha hızlı bitiririz"
"Teşekkürler kendim hallederim" deyip boş olan gardıroba eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Bütün bu zaman boyunca şeytan kız arada bize kaçamak bakışlar atsa da konuşmaya dahil olmamıştı.
-----------------------------------------
Vee bölüm sonu
Umarım okurken eğlenmişsinizdir
Bir dahaki bölümde görüşürüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Horace Akademisi
FantasyMisty'nin yaşadığı dünyada 6 farklı tür vardı elfler, şeytanlar, periler, şekil değiştirenler, element kullanıcıları ve türlerin arasında en güçsüz ve şanssız olarak bilinen alba türü. Misty sizinde tahmin etiğiniz gibi alba türündendi ve gideceği...