Gerçekler

263 27 9
                                    

Evan ile birlikte solana adımımızı atmamızla gürültü yerini sessizliğe bırakmış tüm gözler bize odaklanmıştı. Bu biraz rahatsız ediciydi, insanların gözlerinin üzerimde olması beni ürpertiyordu.

Evan tuttuğu elimi parmaklarıyla usulca okşadı ve adımlamam için beni yönlendirdi. Salonun ortasına doğru dikkatli adımlarla ilerleyip Regina ve Miguel'in önünde durdum. Onları selamladıktan sonra müziğin başlamasıyla tekrardan Evan ile birbirimizi bulduk. Elimin birini sakince omuzuna götürürken diğerini ise onun elinin üzerine bıraktım.

Evan, elinin üzerindeki elimi nazikçe tutmuş boşta kalan elisini ise belime yerleştirmişti ve ardından müziğin ahenkine uyum sağlayacak dansımız başlamıştı.

Dansı Evan yönlendiriyor ben ise ona ayak uyduruyordum. Etrafımızdaki gözler ise hâlâ bize odaklanmış bir şekilde üzerimizdeydi.

Etraf o kadar gerici ve rahatsız ediciydi ki fark etmeden Evan'ın ayağına bastım, bunu hissettiğimde başımı aniden kaldırıp gözlerine baktım. İfadesiz bir şekilde gözlerini gözlerime dikmiş bakıyordu ki dudağının kenarı kıvrıldı. Belimde duran eliyle beni biraz daha kendine çekti, ardından fısıldadı.

"Berbat bir dansçı olduğunu bilmiyordum Ines."

Ne? Berbat mı? Sensin berbat olan!

Zorraki bir gülümsemeyle konuştum.

"Dalgınlığıma geldi üzgünüm."

"Üzgün olmana gerek yok Ines, dansı erkekler yönlendirir yani bu senin değil benim hatam."

"Ha-hayır benim hata-"

Ben sözümü tamamlayamadan Evan diğer eliyle de belimi tutmuş ve beni havaya kaldırıp döndürmüştü. Bizim bu hareketimiz insanların oldukça hoşuna gitmiş olacak ki birden kopan alkış sesiyle irkildim.

Evan'ın beni yere indirmesiyle müzikte son bulmuş insanlar kendi aralarında fısıldaşmaya başlamıştı.

Etrafta tanıdık yüzler ararken Luna'yı gördüm, çok hoş olmuştu. Onu her gördüğümde saçlarıyla uyum içinde olan kırmızı kıyafetler tercih ediyordu ki yine bu tercihinden vazgeçmemiş.

Ona doğru adımlayacak iken Evan kolumdan tutup beni kalabalıktan hızla uzaklaştı.

"Sorun nedir?"

"Sana bunu vermek için dansın geçmesini bekledim."

Sözlerini bitirdikten sonra ceketinin cebinden çıkardığı zarfı bana verdi. Zarfı elinden alınca üzerindeki yazıya baktım, Gisel'e yazıyordu ki bu yazıyı nerede görsem tanırım bu Marco'nun el yazısı.

Zarfı hızla açıp duvara yaslandım ve içindeki mektubu okumaya başladım.

Sevgili Gisele,

Senden uzun zamandır haber alamıyorum, yazdığım hiçbir mektuba yanıt vermedin. Beni unuttuğunu düşünmeye başladım. Bir yıl oldu, hâlâ senden tek bir mektup yok. Yazmayı bırakmayı düşünüyordum ama seninle ilgili olanları bildiğim için son bir kez yazmak istedim. İmparatorluğun kayıp prensesi olduğunu kim bilebilirdi ki? Sanırım fazla meşgulsün. Sen bana yazmasan bile ben çabalıyorum, yakında seni görmeye geleceğim. Benim tek ailem sensin. Umarım bu mektubuma karşılık bir mektup yazarsın, seni özledim.

Sevgilerle Marco.

Mektubun her bir satırını okurken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Marco beni unutmamıştı, bana ulaşmaya çalışıyordu.

Bu nasıl olabilir? Ona düzinelerce mektup yazdığıma eminim, peki nasıl? Ondan tek bir mektup bile aldım ve benimkilerde ona gitmemiş. Bunun arkasında biri olduğuna eminim.

"Bu mektup nasıl eline geçti? Bunu sana Marco mu verdi?"

"Akademiye gidip onu gördüm, sana göndermek üzere çoktan bir mektup yazmış. Ona mektubu sana ulaştıracağımı söyledim."

"Yardımına ihtiyacım var, tekrar."

"Söylemen yeterli Ines, yoksa Gisele mi demeliydim?"

"Gisele benim yetimhanede kalırken kullandığım isim, buna kafa yormana gerek yok. Ona defalarca mektup yazdım ve gönderdim ama eline geçmemiş, aynı şekilde onun mektupları da benim elime geçmedi. Senden istediğim şey ise bunun arkasındaki kişiyi bulman. Mektubu güvendiğim bir kişiye teslim ediyordum, başkasına değil. Yolda bir şeyler oluyor olmalı."

"Hm, bu biraz merak uyandırıcı. Bu çok güvendiğin kişi kim?"

"Sana söylemek istemiyorum."

"Sana yardım edebilmem için bana o kişiyi söylemen gerekir Ines."

Sıkkınlıkla nefes verdim.

"Aisha, mektubu teslim ettiğim kişi Aisha."

"O kadını ve mektubu ileten kişileri araştıracağım, ben işimi bitirene kadar bundan kimseye bahsetme."

Evan ile konuşmamız gibi balo da hızlıca sona ermişti. Balo da kimseyle doğru düzgün iletişim halinde bulunamamıştım çünkü mektup olayı oldukça kafamı karıştırmıştı.

Artık Evan benimle birlikte velihat prenses sarayında kalıyordu, bana en yakın olan daireyi hazırlatmış ondan istediğim iyilik için araştırma yapıyordu. Bu süre zarfında ister istemez Aisha ile arama biraz mesafe koydum, onun suçlu olup olmadığını bilmesem de temkinli davranmak zorundaydım.

***

Evan, adamın boynundan tuttuğu gibi onu duvara yapıştırdı ve yüksek sesle konuştu.

"Konuş."

"Be-ben neden bahsettiğinizi anlamadım. Bana sadece bu mektupların geliş gidişini engellemem söylendi."

"Bunu sana kim söyledi? Bu mektupların içinde ne var?"

"Bi-bilmiyorum. O kadın bana, o kadın bana aldığım mektupları yok etmemi söyledi."

Evan koyu gözlerini adamın gözüne dikti ve kaşını hafifçe kaldırdı.

"Kadın?"

"Hizmetçi kadın! O, o hizmetçi kadın!"

Evan sırıttı ve adamın tuttuğu boynunu bırakıp nefes almasına izin verdi.

"Demek hizmetçi kadın."

İmparatorluk SırrıWhere stories live. Discover now