7:: 'Sabahın dördü.'

66 9 13
                                    

Dokusunu sevmiş miydi? Değişik bir cümleydi bu. Ama benim söylediğim şey daha da garipti. Refleks olduğunu yazmak ne alakaydı ki?

Sanırım aramızda garip bir yazışma geçmişti.

Diğer günler boyunca birbirimiz ile iletişimi kesmiş gibiydik. Ne ben ona yazıyordum, ne de o bana yazıyordu.

Ona yazmıyordum evet, ama onu çok özlemiştim.

Bu özlem onu arkadaş olarak sevdiğimden miydi? Yoksa hoşlandığımdan mı? Bilemiyordum.

Emin olmak için onunla konuşmak istiyordum, hislerime bir açıklık getirmeliydim.

Saatlerce düşündükten sonra kendimi onun evinin önünde buldum. Zili çalmalı mıydım?

Çalmadım. Evini görebildiğim bir bankta oturdum. Belki evinden çıkar diye bekliyordum.

Ama hayır, o evden çıkmadı ve Baekhyun denilen o adam onun evine yaklaştı. Baekhyun beni görmesin diye çalılıkların arkasına saklandım.

Baekhyun onun kapısını çaldı. Elinde de bir takı kutusu vardı.

O, Ryujin'in apartmanına girdikten sonra kafamı dağıtmak için oradan uzaklaşıp bir kafeye girdim. Sıcak latte söyledim ve çantamdan defterim ile kalemimi çıkardım.

Öylesine bir resim çizmek istiyordum. Herhangi birini değil, öylesine çizecektim.

Kahvemi bitirdikten sonra resmime daha ayrıntılı bir şekilde baktım.

"Ne?"

Lafı çıktı ağzımdan. Farketmeden Ryujin'i çizmiştim.

Defterimi kapatıp çantama attım.

~

Telefonumun çalmasıyla uyandım.

"Bu saatte kim arıyor olabilir ki?"

Diye mırıldandım. Arayan, Ryujin'di. Telefonu açtım.

"Ryujin? Neden beni bu saatte arıyorsun?"

Saat sabahın dördüydü.

"Kusura bakma Yuna. Eğer uyandırdıysam. Şuan bir bardayım ve..."

"Ve, ne?"

"Seni çok özledim. Yumuşak dudaklı kızım!"

"Ryujin ne diyorsun? Sarhoş musun sen?"

Bu saatte bara gidip sarhoş olmuştu. Ne yapıyordu ki bu orada? Bunu garipsemiştim.

"Yuna'cığım!"

Yuna'cığım da neydi?

"Ne? Lütfen öyle deme. Çok korkunç."

"Ne diyeyim peki? Yuna'cık!"

"Lütfen sus ve konum at Ryujin. Çok sarhoşsun belli ki."

Attığı konuma koştum.

Yanında onu rahatsız eden biri olabileceğinden şüphelenmiştim. Neyse ki bu saatte kimse yoktu. Zaten bu saatte açık bar nasıl bulmuştu ki?

Yanına gittiğimde koluma sarıldı.

"Gülüm gelmiş..."

"Gülüm ne Ryujin? Kıro adamlar değiliz biz."

"O zaman sana ne diyeceğimi buldum."

"Ne?"

"Biriciğim!"

...

can you remember the rain? | ryunaWhere stories live. Discover now