10:: 'Gözlerin.'

56 12 17
                                    

Bir anlık donup kaldı. Belli ki bunu dememi beklemiyordu.

"Sonbahar güneşi mi? Normal güneşten ne farkı var ki?"

Ona söylemeye utanırdım.

"İnternetten bak."

"Olur. Gün sonunda bakarım!"

Randevumuz güzel geçiyordu. Dışarıdan gelen kuş sesleri, hoşuma gidiyordu.

İkimizde aynı yemeği sipariş etmiştik. Yemeği çok beğenmiştim. O da yemeği beğendiği için yemek zevklerimiz benzeyebilirdi.

Ardından aklıma bir soru geldi.

"Ryujin."

"Efendim?"

"Sevgilin var mı?"

Ben bunu dedikten sonra kahkahalara boğuldu. Sorduğum şey komik gelmişti herhalde.

"Sence Yuna? Sürekli sarhoş olup seni arıyorum. Nasıl sevgilim olabilir ki?"

"Haklısın."

Yemeklerimizi bitirdikten sonra tatlı söyledik. Tatlıları yerken çok konuşmadık çünkü yemek yerken konuşabileceğimiz kadar konuşmuştuk.

Restorandan çıktık ve o sokaktaki dükkanları gezmeye başladık.

Tatlı anahtarlıklar satan bir dükkana girdik. Ryujin tatlı şeyleri seviyor gibi görünüyordu.

Bir anahtarlığı aldı ve bana gösterdi.

"Yuna, bak! Çok sevimli değil mi?"

Civcivli bir anahtarlıktı bu.

"Öyleymiş. Gerçekten sevimli."

"O zaman bunu sana alacağım!"

Anahtarlığı elinde sallayıp kasaya koştu. Kasiyere parayı verdikten sonra anahtarlığı bana uzattı.

"Teşekkür ederim, bu anahtarlık çok şirin."

Ben de ona anahtarlık almak istemiştim. İkimizin de birbirine anahtarlık aldığı bir randevu, kulağa hoş geliyordu.

Uzun uzun anahtarlıklara baktım. Ona benzettiğim bir şey bulmak istiyordum. Ona benzettiğim bir anahtarlık istiyordum.

Sonunda bulmuştum.

Bir bulutun arkasından çıkan güneşli anahtarlık.

Sonbahar güneşi, karanlık bir havada beklenmedik bir anda ortaya çıkar. Ryujin de benim için öyleydi.

Ben kendimi kötü hissederken gelmiş ve günlerimi güzelleştirmişti. Anahtarlığı elimde salladım.

"Ben de sana bunu alıyorum o zaman Ryujin!"

"Yine güneşli bir şey, bu hoşuma gitti."

Bunu derken gözlerinden mutluğu belli oluyordu.

~

Gün sonuna gelmiştik. Beni evime bırakmayı teklif etti, kabul ettim.

Evime doğru yürürken çiçek açan ağaçlardan kışın bittiği, ilkbaharın geldiğini anlıyordum.

Evimin önündeydik. Bugün çok güzel bir gün geçirdiğimiz için birbirimize teşekkür ettik. Ardından o, bana gülümsedi.

Gülümsediğinde gözleri kısılıyordu.

Bunu daha önce de biliyordum ama gülünce kısılan bir çift göz görmek daha önce hiç bu kadar hoşuma gitmemişti.

"Gözlerin."

"Ne? Ne olmuş gözlerime?"

"Sen gülünce kısılıyorlar."

...

can you remember the rain? | ryunaOnde histórias criam vida. Descubra agora