Bölüm 22

147 35 4
                                    


Kapının açılması ile kafasını önündeki evraklardan kaldırdı genç adam, içeriye gülümseyerek gelen eski arkadaşını görünce hemen yerinden kalktı... En son gördüğünde üzerindeki yükten çökmüş, genç yaşında vazgeçmiş gibiydi. Şimdi ise sanki sihirli bir değnek değmiş gibi yeniden parıldıyordu gözleri. O soğuk mesafeli adam gitmişti, eski Berke gelmişti.

"Ooo Berke hoş geldin abicim... Hayırdır yolun buraya düştü," derken sımsıkı sarıldı eski dostuna.

"Ahmet hoş bulduk... Kaan'ı getirdim bugün annesinin yanına. On gündür benimleydi. İzmir'e gelmişken seni de göreyim dedim."

Ahmet mutlulukla baktı eski dostuna ve "İyi yaptın... Gel gel... Aç mısın bir şeyler yiyelim?" diyerek odasında oturma grubuna yönlendirdi.

"Yok, değilim ama şöyle soğuk bir sodaya hayır demem." derken Ahmet'in çalışma masasının karşısındaki ikili koltuğa oturmuşlardı.

Ahmet sekreterine siparişleri verdikten sonra arkadaşına döndü, üniversitenin ilk yıllarında birbirlerinden pek hoşlanmamışlar fakat daha sonra birlikte aldıkları "mezvuat" dersi arkadaşlıklarını ilerletmişti. Üniversiteden sonra Ahmet Londra'ya master için gitmiş, Berke ise memleketine dönüp babasının yanında çalışmaya başlamıştı. Yıllar sonra İzmir'de tekrar karşılaşmışları tam da Berke'nin eşinden yediği darbe ile en kötü olduğu zamana denk gelmişti... Berke o sancılı zamanları Ahmet'in desteği ile atlatmıştı ve tekrar hayata, işlerinin başına dönmüştü.

Ahmet merakla arkadaşına bakarken "Ee hayırdır? Sen yalnız Kaan için gelmedin herhalde İzmir'e." dedi.

"Evet nerden bildin? Seninle görülecek hesabım var..." derken oturduğu yere iyice yerleşti ve bacak bacak üzerine attı.

Merakla baktı karşısındaki adama "Haydaa neymiş o dostum? Ne yaptım yine?"

Berke gülümseyerek pantolununda sanki iplik varmış gibi oyalandı ve "Buse Bozkurt desem?" diye dostunun gözlerine baktı.

"Ne olmuş Buse'ye?"

"Artık bizim otelin operasyon müdürü." derken sesindeki başardım tonu çok belli oluyordu.

Ahmet konunun önemini biliyordu ama Berke'nin buralara kadar Buse için gelmesine şaşırmıştı. "Onu biliyorum Seda dedi de, benimle olan hesabın ne onu anlamadım hocam?"

"Niye bana demedin Buse Hanım'ın o kadar genç biri olduğunu? Ulan görünce kaldım öyle karşısında ne diyeceğimi şaşırdım." Berke o halini hatırlayınca gevrek bir kahlaha attı.

Ahmet de mevzuyu anlayarak alttan alta güldü arkadaşına "Ahaha... Oğlum ne bileyim ben Buse'nin yaşının önemli olduğunu, sen bana nasıl biri, nasıl bir yönetici diye sormadın mı?"

"Sordum da insan bir uyarır!" derken Ahmet'in asistanının getirdiği sodadan bir yudum aldı ve geri masaya bıraktı.

Ahmet pess dercesine kafasını sallarken "Hadi ben demedim Seda'yi tanıyorsun, onun üniversiteden arkadaşı düşünmedin mi hiç?" diye karşılık verdi.

Berke yeniden gevrek bir kahkaha atarken "Ne bilim ben ya!" diye söylendi.

"Neyse neden bu kadar önemsedin yaşını anlamadım? Hayırdır? Bak Buse güzeldir, hoştur ama..." derken bir yandan arkadaşına sataşıyor bir yandan da acaba der gibi bakıyordu suratına. "Hem nasıl ikna ettin bakayım onu?"

Berke kafasını "yok bee" dercesine salladı. "Lan ne takılması... Saçmalama! Valla geldiğinde çok kararlıydı ben pek bir şey yapmadım ikna için. Çok heyecanlı ve hevesliydi."

BuselikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin