40

600 97 34
                                    

Harry'nin randevusu bir şarap tadım etkinliğiydi. Tesisten içeriye girdikleri anda Louis bu fikre bayıldı. Birkaç aşamaya bölünmüş bir etkinlikti. İlk bölümde; çoğu çift olan diğer katılımcılarla beraber restoran gibi bir odada kendilerine ait bir masada oturuyor, birkaç aperatifin yanına getirilmiş dört farklı şarabın tadına bakıyorlardı. Her bir şarap içilmeden önce bir anlatıcı tarafından şarabın yolculuğu anlatılıyordu.

Louis şarap yapımını bu kadar merakla dinleyeceğini hiç tahmin etmezdi ama ortam çok güzeldi ve anlatıcı o kadar başarılıydı ki kendini dinletiyordu. Harry onun keyif aldığını görünce gülümsedi, başarılı bir seçim yapmıştı.

Atıştırmalıkların ardından bir turist kafilesi gibi üzüm bağlarına gittiler. Uzmanlardan biri turizm rehberi edasıyla üzümler hakkında konuşuyor, misafirlere isterlerse üzümlerden yemeleri konusunda tavsiyede bulunuyordu. Bağların arasında gezinirken Louis Harry'nin elini tuttu. Bunu neredeyse rutin haline getirmişlerdi.

Harry küçük bir bağ üzüm koparmak isteyince ellerini ayırmak zorunda kaldılar ama Louis bu sefer de kolunu onun beline sararak yürümeye devam etti. Harry buna sadece tebessüm etti; elindeki bordo üzümlerden birer ikişer yemeye ve Louis'ye de yedirmeye başladı.

"...Yani, sevgili misafirlerimiz, üzümün geldiği bölge şarabın kimyasını tamamen değiştirir. Üzüm bağları denince aklınıza ilk gelen yerler nerelerdir? O bölgelerin şaraplarından bahsedelim."

"Bordeaux?"

"Evet, hanımefendi. Fransa, Bordeaux. En ünlü şarap merkezi. Bordeaux şarabı solgun ve tanenli yapıdadır. Siyah üzümlerle yapılırlar ve kırmızı şaraplara özgü yoğunluk ile kompleks aromaları bu üzümler sağlar."

Harry etrafına bakındı, tedirgin bir şekilde "Toskana?" diye sordu.

"Ah, İtalya, Toskana! Bu bölgede üretilen Chianti şarapları, Sangiovese üzümlerinden yapılır ve genellikle kırmızı meyve tatları ve belirgin asitlikle tanınır. Toskana'nın eşsiz toprakları ve ılıman iklimi bunun en büyük sebebidir."

Louis ilgiyle kaşlarını kaldırdı. "Burgonya?"

"Harikasınız, bayım. Fransa, Burgonya. Chardonnay üzümleri burada öne çıkar ve beyaz Burgonya şarapları taze, meyvemsi ve zarif tatlar sunar. Bu bölgedeki üzüm bağlarındaki farklı toprak türleri ve mikroiklimler, şarapların tadını etkiler."

Birkaç kişinin daha sorusuyla adam açıklamalarına devam ederken Louis "Şarabın bir uzmanlık alanı olabilecek kadar detaylı olduğunu hiç düşünmemiştim." dedi. "Bugün o kadar çok şey öğrendim ki..."

"Yılda dört kez yapılıyor bu etkinlik ve hep merak ediyordum ama birlikte gelebileceğim biri yoktu. Beğenmene sevindim."

"Sen beni çamaşırhanede randevuya çağırsan yine beğenirdim. Ama bu gerçekten çok güzel bir etkinlik. Kendimi ayrıcalıklı zengin çocukları gibi hissettim."

Üzüm bağlarındaki gezinti de bittiğinde etkinliğin son aşamasına geçiliyordu, ki Louis için de Harry için de en güzel kısım buydu. Şarap tadımını sanatla birleştiriyorlardı. Her davetliye paravan ve perdeyle ayrılmış bir alan veriliyordu, misafirlerin burada resim çizmesi için tüm malzemeler hazırdı. Bir masada minik kadehlere doldurulmuş yirmiden fazla şarap çeşidi de bu etkinliğe eşlik ediyordu.

Üzerlerinde önlüklerle tuval başına geçtikleri anda Louis "Yarışalım mı?" diye sordu. "En güzel resmi yapan kazanır."

"Ah, hadi bakalım!"

Birbirlerine tuvalleri göstermemek için iki şövaleyi birbirine arkası dönük şekilde yerleştirdiler. Böylece birbirlerinin yüzünü direkt görüyor fakat resimlere bakamıyorlardı.

"Yeni video çekmeyi düşünüyor musun?" diye sordu Louis resimle uğraşmaya devam ederken. "Youtube için."

"Aslında bu şarap etkinliğini tanıtıp özetleyen bir video çeksem güzel olurmuş ama aklıma yeni geldi, artık çok geç."

"Başka şaka videosu yok mu?"

"Hayır, kesinlikle yok! Bir kere yaptım onda da rezil oldum yetti cidden."

"Öyle düşünme, o video sayesinde tanıştık."

Harry elindeki fırçayı bırakırken gülümsedi, "Tek güzel yanı oydu." dedi direkt Louis'ye bakarak. "Gerçekten seni tanıdığıma çok sevindim. Birkaç kez birlikte dışarı çıktık ama hepsi çok keyif vericiydi."

"Veda konuşması gibi oldu, ayrılıyor muyuz?"

"Hayır," dedi Harry gülerek. "Söylemek istedim."

Louis de elindeki paletle fırçayı bıraktı, tuvalin başından ayrılarak Harry'nin yanına geçti. "O zaman ben de söyleyeyim. Ben de seni tanıdığım için mutluyum ve sanırım senden gerçekten çok hoşlanıyorum."

"Sanırım mı? Emin değil misin? Geçen sefer 'sanırım' dememiştin."

Bu sefer gülme sırası Louis'deydi. "Paranoya yapma, ağzımdan öyle çıktı. Eminim."

"Güzel. Ben de eminim çünkü."

"Harika."

Birbirlerine uzunca bir süre bakıp gülümsediler. Louis onu öpmeyi çok istiyordu ama nedensizce korkuyordu. Birbirlerinden hoşlandıklarını söylemelerine rağmen sanki aralarını bozarmış gibi hissediyordu. Ama bu korkusunu yenmeye yemin etmişti.

Sessizlik devam edince Harry "Şarapların tadına bakmadık." dedi. "Resimler biraz bekleyebilir."

"Evet, her tür için tek kadeh var. Birlikte bakalım."

İlk kadehi eline alan Louis oldu. Bardağın altında şarapla ilgili kısa bir bilgi kartı da vardı ama onu okumak yerine bir yudum içmeyi tercih etti. "Ekşiymiş!"

Harry kadehi ondan aldı, kalan şarabı içti ve yüzünü ekşitti. "Beğenmedim, çok fena!"

İkinci kadehteki biraz tatsızdı, üçüncüdeki fazla aromalıydı, dördüncüdekinin ise tadı fena sayılmazdı.

Devam etmeden önce Louis "Bekle," dedi ve cebinden telefonuyla kulaklığını çıkardı. Kulaklığı telefona bağladıktan sonra tekini Harry'ye verdi ve diğerini de kendi kulağına taktı. Bir yandan şarkı dinlemek istemişti.

Ağır ritimli bir şarkıyla 3-4 şarabı daha denediler. Sonrasında Harry kadehleri bırakıp ellerini Louis'nin omuzlarına koydu, "Bu şarkıyı severim." dedi yeni başlayan müziği ima ederek. "Dans edelim mi?"

"Zevkle."

Louis onu belinden sıkıca tuttu ve ritme uygun bir şekilde sakince dans etmeye başladılar. Harry masadan bir kadeh daha aldı, tek yudumla şarabın tadına bakıp "Bunu beğendim." dedi. "Her şeyi tam tadında."

"Ben de bakabilir miyim?"

"Sanmıyorum." dedi Harry sırıtarak, ardından kadehte kalan tüm şarabı tek seferde içip bitirdi. "Tadı muazzamdı."

"Merak ettim, deneyeceğim."

"Şanssızsın, hepsini içtim."

Bu sefer sırıtan Louis oldu, "Şanslıyım, hepsini içtin." dedikten sonra çok yavaş bir şekilde dudaklarını onunkilere değdirdi. İzin mi bekliyordu cesaret mi o da emin değildi ama devam etmedi, sadece bekledi.

Harry anında gözlerini kapattı. Uzun zamandır bunu bekliyormuş gibi bir heyecanla onu öptü. Böylece Louis ihtiyacı olan izni ve cesareti almış oldu. Nefesinin kesildiğini hissederek, çölde bulduğu tek damla suyu içercesine onun öpücüğüne karşılık verdi.

Daha tadına bakılacak en az on şarap örneği vardı ve Louis bundan sonra hiçbirini kadehten içmemekte kararlıydı.

TRICKY FREAKYWhere stories live. Discover now