'𝟷𝟻

162 64 151
                                    

[ Park Jimin ]

"Abla, biraz sakin olur musun?"

"Ne sakini Jimin!"

Telefonu kulağımdan uzaklaştırarak çıkan cırtlak sesini biraz olsun azaltmaya çalıştım. Zaten şu günlerde sebebini bilmediğim bir şekilde sürekli gergindi. Ve şimdi hastanede olduğumu söyleyince bu gerginliği iki katına çıkmıştı.

"Ablam, canım ablam, çilekeş ablam. Beni bir dinlesen."

"Lanet olsun, Jimin beni okul saatinde arıyorsun ve hastanede olduğunu söylüyorsun."

Derin bir nefes aldım. Onun sinirli bu sinirli hallerinde sadece sakin olmalıydım.

"Hastanedeyim, evet. Ama bana bir şey olmadı, tamam mı? Sadece Bayan Ha Rin için buradayım."

Kısa bir sessizlik.

"Bayan Ha Rin mi?"

Görmese de başımla onaylamıştım. Neyse ki artık benden bağımsız oluşan hareketlerimi sorgulamayı şu son üç saattir bırakmıştım.

"Evet. O karı- kadın."

"Tanrım, ne oldu ki?" Yine görmediği halde omzumu silktim. "Bildiğim tek şey önümde bir anda bayıldığı, abla."

Gözlerimi zemine sabitleyip okuldaki hallerini düşündüm. Ilk defa onu böyle sinirli ve böyle de savunmasız görmüştüm. Derin bir iç çektim. Sanırım ikimiz de birbirimizin zayıf noktalarına şahit olmuştuk.

Bakışlarımı kaldırıp koridora çevirdiğimde bana doğru gelmekte olan kişiye karşın duruşumu dikleştirdim ve yaslanmış olduğum duvardan birkaç santim ayrıldım.

Ablama, onu sonra arayacağımı söyleyip telefonu kapattığımda bana doğru gelen bedenin tam önümde olduğunu fark ettim.

Elindeki minik çantayı diğer koluna geçirerek yakınımda olan odanın kapısına baktı ve sıkıntılı bir nefes verdi.

"Ah, Tanrım! Bu odayı bulana kadar canım çıktı. Hastane labirent gibi ve herkes bu odadan bihabermiş gibi hiçbir şekilde doğru düzgün tarif edemedi."

Özene bözene yaptığı saçlarını geriye iterken sadece onu izliyordum. Bu Bayan Ha Rin'in kuzeni miydi?

Gözleri beni bulduğunda hala bezginlik içerisinde olduğunu ve içerisinde azıcık da olsa merak olduğunu görmüştüm.

Boştaki elini bana uzattı. "Kendimi tanıtmadım. Ben Ma Ri."
Uzattığı ele karşılık ben de uzattım ve elini sıktım.

"Ben de Jimin." Elini benden çektiğinde birkaç adım gerilemişti. Bana kısık gözlerle baktı ardından.

"Telefonda konuştuğum kişi sendin, değil mi?"

Başımı sallayarak buna onay verdiğimde Bayan Ha Rin'in onu nasıl telefonuna kaydettiğini hatırladım.

Ambulans aracında bir yakınını aramam gerektiğini söylediklerinde telefonuna ulaşmış ve rehberde en son konuştuğu kişiyi aramıştım. Sinek kapanı.

O anın ciddiyetiyle belki buna tepki verememiştim ancak ne zaman aklıma gelse gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Ma Ri ağzını açmış yeniden konuşacakken koridordan gelen sesler üzerine bundan vazgeçmişti. Başımı onun gibi koridorun sonuna çevirdiğimde gelen altı kişiyle rahatlıkla nefes vermiştim.

Ah, bunlar benim hayat kaynağımdı.

"Ulan izmarit! Bizsiz nereye gidiyorsun?"

Taehyung hepsinin önüne geçmiş birkaç adımda yanıma ulaşırken diğerleri de yerini almıştı.

𝐀𝐦𝐛𝐢𝐯𝐚𝐥𝐞𝐧𝐬𝐢 | 𝐏𝐉𝐌 ᵗᵉˣᵗᶦⁿᵍHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin