'𝟸𝟺

146 47 63
                                    


| Chang Ha Rin |


"Yüzüncü yıl mı?"

"Evet, Bayan Ha Rin. Okulumuzun yüzüncü yılı."

Bay Choi başıyla onaylarak sorumu yanıtladığında elindeki çay dolu büyük fincandan büyük bir yudum aldı.

Papatya çayı içiyordu. Gerçi kantindeki tüm papatya çayı stoklarını bitirmemden ötürü engel olmak amaçlı kendisi de içmeye başlamıştı.

Tanrım...

Neyse ki bu adamdan daha sinir bozucu insanlar tanımıştım. O yüzden pek de umursamıyor, inadına başka çay stoklarını bitirmeye başlamıştım.

"Bunun için sene sonunda yapılacak olan büyük kutlamayı benim mi planlamamı istiyorsunuz?"

Anlamaya çalışarak bir kez daha bunu dile getirdiğimde sabır diler gibi bir nefes almıştı. Bunun üzerine sadece gözlerimi devirdim. Anlatamıyorsan, bu benim sorunum değildi.

"Planlayacak öğrencileri sizin seçmenizi istiyorum. Başka soru?"

Kaşlarım daha çok çatılırken dirseklerimi masaya koyarak öne doğru eğildim.

"Niye ben seçiyorum? Okulda boş zamanı olan çok öğretmen var."

Fincanını önündeki küçük sehpaya bırakırken oldukça yavaş davranması bir kez daha derin bir nefes almama neden olmuştu. Yüzünü bana çevirdiğinde gözlerindeki iğneleyici ifadeyi fark etmiştim.

"Çünkü bu tür etkinlikleri hazırlama görevine Jimin'i getirmem için siz beni ikna etmiştiniz. İkna gücünüz oldukça yüksek. Öğrencileri ayarlama konusunda zorluk çekeceğinizi düşünmüyorum."

Hah! Resmen benimle dalga geçiyordu bu adam! Sanki onu başa getirerek kötü yapmışım gibi bir imada bulunması da cabasıydı.

Kendimi biraz daha öne getirdim ve ona atabileceğim en kötü bakışı attım. Sesimi sakin tutarak konuşmaya başladım.

"Istediğiniz kadar bu konuda iğneleyici tavırlarda bulunun Bay Choi. Ama içten içe bana muhtaçsınız."

Gözlerindeki o imalı bakış anında gitmiş, ciddi bir hale bürünmüştü. Bunun üzerine devam ettim.

"Yaptığım sınavlarla okulu en iyi seviyeye getirdim. Üstelik baş edemediğiniz o yedi gençle başa çıkabilen tek hocayım. Ve bu yüzden de okulda hiçbir huzursuzluk da çıkmıyor."

En sonunda derin bir nefes alarak sinir bozucu gülümsememi sundum.

"Yani ben olmasam bu okulla baş etmeniz imkansız olurdu."

Bir anda ayağa kalkıp gözlerindeki öfkeyi dışarı vuracakken bir şey diyememişti. Haklı olduğumu biliyordu içten içe.

Gülüşümü daha da genişlettiğimde tek kelime etmeden odadan hızlıca çıkmış ve kapıyı sertçe ardından kapatmıştı.

Bunu yapmasıyla tekrar eski halime döndüm ve arkama yaslandım. Bir gün o kapı bu insanların fevri hareketleri yüzünden kırılacaktı ve o gün ben de o kişinin kalbini fena halde kıracaktım.

Tekrar doğruldum ve bunları kafamdan atarak önümdeki evraklara odaklandım. Ki tam o sırada kapının tıklatılması bir olmuştu.

Gel komutu verdiğimde nöbetçi öğrenci odaya birkaç adımla giriş yaptı. Ne diyeceğini beklerken hafifçe eğilmişti.

"Efendim derslik altının dersi boşmuş, müdür sizi oraya yönlendirmemi söyledi."

Tek kaşımı havaya kaldırdım. Bu müdür bir türlü yerinde durmuyordu.

𝐀𝐦𝐛𝐢𝐯𝐚𝐥𝐞𝐧𝐬𝐢 | 𝐏𝐉𝐌 ᵗᵉˣᵗᶦⁿᵍHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin