\13/

8.9K 963 1.5K
                                    

Slm slm slm 👋
Biz celdıııkkk... Naber? Nasılsınız? Nası gidiyor?

Beni sormayın çünküm kötüyüm, geçen bölüm çok az yorum yaptınız kızlarım ama olmuyor böyle. Lütfen oy verip yorum yapmaktan çekinmeyin, çünkü cidden yazma hevesimi ciddi anlamda etkiliyor. 😔

Şimdi şöyle yapalım mı? Bölüme geçmeden önce bir önceki bölüme oy vermeyenler gidip oynayabilir mı lütfen? Yapan varsa şimdiden teşekkür ederim😘💕

Bu gün bol tekuklu bir bölümle geldim🤭

Keyifli okumalar<33

Oy-yorum plssss









༺ꕤ༻











~jk

İçimde adını koyamadığım bir hisle başbaşa kalırken, arabanın camından dışarıyı geçip gittiğimiz yolu seyre dalmıştım. Dışarıdan gören birisi bana çok düşünceli bir insan diyebilirdi ama kafamın içi bomboş, sadece anlamdıramadığım his'e odaklıydım ve bu his bungalovdaki evdeyken, Eunwoo'ya ait kutuyu açtığımdan beridir beni bırakmıyordu.

Hayal kırıklığı desem, değildi çünkü bekliyordum. Sadece ilk başta kondurmak istemiyordum, aldatılıyor olmak bir insanın kolay kolay sindirebileceği bir şey değildi ama artık emindim. Aldatılıyordum.

Bir ilişkide olması gereken üç temel öge vardır; birincisi sevgi, ikincisi saygı, üçüncü ve sonuncusu olarak güven. Eunwoo ise sevgimi yok etmiş, güvenimi kırmıştı. Saygı ise, ona olan değil kendime olan saygımdı. Ben bilmiyor muydum o beni aldattı diye, onu aldatmayı? Daha bir gün önce dedektif ile yaşamış olduğum zorunlu -ki bunda dedektifin çıkarcılığıda etki etmişti- yakınlaşma bile beni bu denli zorluyorken,  aldatıyor olduğumu tahmin ederken bile vicdan azabı çektiriyorken onun bunu düşünmüyor olması bile artık cidden bir şeylerin bitmiş olduğunu gösteriyordu. Onun bu tavrına en iyi karşılığı vermeyi tabi ki de biliyordum ama onun kendine yakıştırdığı bu şeyi ben kendime yakıştırmıyordum, yakıştırmayacaktım da.

Ne olursa olsun.

Dedektifin teklifini kabul ettiğim günden beri ya beni aldatmıyorsa, ya şuan ben onu sözlü olarak aldatıyorsam düşüncesi beni çepeçevre sarıp sarmalamış, en sonunda bügün peşimi bırakmıştı. Çünkü bir nevi içim rahatlamış, aldatıldığımdan emindim artık, vicdan azabı çekeceğim herhangi bir şey kalmamıştı.

İlk başta şok yüzünden döktüğüm göz yaşlarından sonra daha da tek bir damla akıtmamıştım. Akıtmayı da düşünmüyordum. Zaten hemen yan koltuğumda oturan dedektif'in ağlamama izin vereceğini de sanmıyordum. Yapacağı saçma sapan espiriler, sakarlıklar veya azgınlıklarıyla bile bunu pekala başarırdı. Bunu bilmek yüzümde farkında olmadan tebessüm oluşmasını sağlarken bakışlarım, dikkatli bir şekilde arabayı sürmeye devam eden Dedektife kaymıştı.

Ciddi tuttuğu surat ifadesi, keskin çene hattı, dişleriyle kabuklarını soyduğu dudakları, esmer teni, esmer tenine özenle yerleştirilmiş küçük fırça darbeleri, uzun kirpikleri, biri tek biri çift göz kapakları, hafifçe gözlerine düşen dalgalı siyah saçları tüm bu özgüveninin aslında yerinde bir özgüven olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Onu ne ara bu kadar detaylı incelemiş, bu kadar fazla ayrıntısını aklımda tutmuştum bilmiyorum ama, küçümsenmeyecek derecede yakışıklıydı. İnkar edemezdim.

Sassy Detective | TAEKOOK Where stories live. Discover now