Ömrü boyunca kalbini korumak için üzerini bir tabakayla kaplamaya, etrafında kalın bir kabuk örmeye çalışmıştı; şimdiyse o kabuğu bile bile soyuyor, aslında ne kadar hassas ve korunmasız olduğunu ortaya çıkarıyordu..
En azından duş almak biraz daha iyi hissetmemi sağlamıştı. Ancak en canlandırıcı etki Vincent'ın şampuanını kullanıp, biraz da olsa onun gibi kokmaktı. Dün geceki kıyafetlerimi boş verip dolabından siyah bir tişört geçirdim üstüme ve yatak odasından çıkıp mutfağa doğru yöneldim.
Bana, muhteşem bir kahvaltıya ne dersin diye sormuştu...
Anlaşılan o ki Vincent ile muhteşem algısı konusunda oturup konuşmamız gerekiyordu.
Kahvaltı tezgâhındaki taburelerden birine yerleşirken bakışlarım önüme koyduğu tabağın içindeki bir dilim kızarmış ekmekteydi.
Umutla tezgâhın üstüne bakındım, ancak o an yiyecek başka bir şey olmaması mı canımı daha çok sıkmıştı yoksa Vincent'ın çoktan takım elbisesini giyinmiş olması mı? Emin değildim.
Aslında tekrar düşündüm de... Bence en can sıkıcı olanı o lanet lacivert takım içinde muhteşem görünüyor olmasıydı. Bense yarı ıslak saçlarım ve onun tişörtüyle yağmura yakalanmış bir sıçana benziyor olmalıydım. Üç parçalı bir takım giymişti ve yeleği onu her zamankinden daha yapılı göstermişti. Kravat, kıyafetin geri kalanı gibi koyu renkti. Beyaz gömleğinin manşetlerinde göz alıcı kol düğmeleri vardı; tıpkı takım elbisesi gibi koyu lacivertti ve elmas gibi görünüyorlardı. Bir an şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırıp "aynen öyle" diye düşündüm. Ayakkabıları her zamanki gibi pırıl pırıldı. Takım elbisesi üzerine tam oturuyordu ve mendil cebinde gömleği kadar bembeyaz bir mendil vardı. Sanki podyumdan henüz inmiş ve soluğu mutfakta almış gibi görünüyordu. Sakallarının yine hafifçe çıkmaya başladığını gördüm ve bu hali onu gözümde sanki ihtiyacı varmış gibi bir tık daha seksi yapmıştı.
Elinde kahve fincanı tezgâha yaslanmışken dikkatle beni izliyor ve yüzündeki tatmin dolu gülümsemeye bakılırsa üstümde bıraktığı etkiden gayet haberdar görünüyordu.
Kahve makinasına gidip benim içinde bir bardak kahve hazırlarken fırsattan istifade sıkı kalçalarını da incelemekten alamadım kendimi.
Ancak biraz abartmış olmalıyım ki arkasına döndüğü an yakaladı bakışlarımı.
Yüzünde arsız bir gülümseme vardı. Belki de zaten en başından biliyordu ne yapacağımı.
Kahvemi önüme koyup, direklerini tezgâha dayayarak hafifçe bana doğru eğildi. "Bugünü seninle geçirmek istiyorum aslında ama ertelemeyeceğim işlerim var." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Kırmızısı
RomanceGeçmiş peşinizi bırakmazken, gelecekten ne bekleyebilirdiniz ki? Hiç bir şey! Geçmişinizle, geleceğiz arasında kalırdınız. En kötüsü de bazen peşinize düşen bu geçmişin farkında bile olmazdınız... (Yetişkin içerik)