19. Bölüm

23 5 37
                                    

"Kalbin her zaman kalplerimizde ikamet etsin!
Kanın sürekli ruhumuzun damarlarında aksın!
Ey kalplerimizin güneşi, sen iyiliğinin ışınlarıyla her şeye yaşam verirsin!
Ey Rab İsa'nın Kalbi, beni güçlendirmeden huzurundan ayrılmayacağım!
İsa'nın Kalbi benim kalbimin Kralı olsun!
Övgüler olsun Tanrı'ya. Amin..."

"Her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Ondan kaçtığımız her gün aslında daha fazla yaklaşıyoruz. Ve ölüm, her şeyi eşit yapar..."

🕯

Sabah büyük bir baş ağrısıyla uyandım, ya da zorunda kaldım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Sabah büyük bir baş ağrısıyla uyandım, ya da zorunda kaldım. Baş ağrısı şiddetlenince kafamı duvarlara vurma isteğiyle dolup taşmaya başladım, ne olmuştu böyle? Chris'le bir gün geçirmem beynimde bir şok etkisi yaratmış olmalıydı sanırım, yoksa bunun başka bir açıklaması olamazdı.

Daha fazla bu ağrıya dayanamayacağını anladığımda yataktan bir hışımla kalkarak banyoya doğru koştum. Eczane dolabından en güçlü ağrı kesiciyi alarak odama döndüm tekrar. Sürahiden bardağa su dökerek tek tikişte içtim, sanki bütün gece beynim maraton koşturmuştu.

Yatağa oturarak sabah aç karnına ilaç içmemi görmezden gelmeye çalıştım, zaten hiçbir şey yolunda gitmiyor. Ha ilacı tok karnına içmişim, ha aç karnına. Artık ne fark eder?

On beş dakika ellerimle şakaklarıma masaj yapmam ya da aldığım ilaç işe yaramıştı, nihayetinde beynimin uğultusu dinmiş ve kendime gelmiştim. Derin bir nefes alarak normal başlamayan günümü az da olsa yoluna koymak için tekrar banyoya döndüm. Sıcak suyu yüzüme çarptığımda kendimi biraz daha normal hissettirmeye başladım, ama elbette bu da her şey gibi kısa sürdü.

Birisi evime girmişti.

Bu da yetmezmiş gibi aynamın üzerine mesaj bırakmıştı.

Bana yardım et!

Neyim ben, Alaaddin'in sihirli lambası mı?

Neye şaşıracağımı şaşırmıştım artık, kim evime girmeyi başarmıştı? Bunu da geçtim, -ki geçilesi bir durum değil elbette- odama girerek niye bana mesaj bırakmıştı? Benden nasıl bir yardım bekliyordu ki? Lanet olasıca mesaj yazmak yerine kapımı çalamaz mıydı? Şov yapmaya ne lüzum vardı ki? Sadece yüzüme bakarak bunu söylemesi yeterli olurdu, elimden geldiği kadarıyla yardım ederdim zaten.

Aklımın en kuytu köşelerine saklanmış bir ses ya kapını çalabilecek biri değilse diyor ama bunu görmezden geldim. Hayaletler ne zamandan beri diş macunuyla aynaya yazı yazıyordu? Güncelleme mi gelmişti yoksa benim mi haberim yoktu?

Suyla yazıyı sildim, tekrar evime girme cesareti var mıydı emin değilim aslında. Ama yine de içeri geçerek kısa arayışımın ardından fosforlu kalemimi alarak aynanın önünde durdum. Ne yapmam gerekiyor? Bunu görmezden gelmem pekâlâ mümkün, ki bence yapmam gereken de bu. Ama içimde körüklenen merak duygusu ağır bastı, kalemi alarak aynaya yazmaya başladım.

Hayaletin Fısıltıları Where stories live. Discover now