20.

86 6 0
                                    

"Tunay— kardeşim ne yapıyon"

Tunay yürüdü, hücrenin kapısını yanındaki anahtarlarla açtı ve çıkıp kapıyı kilitledi.

"Gidiyorum Bulut"
"Evet görebiliyorum da- neden şimdi?"
"Çünkü herkes uyuyor.. sen ne yapıyorsun? Bu saatte neden uyanıksın?"
"Bir polisin bana haber vermesini bekliyorum. Denis uyandı mı? Uyanmadı mı?"
"Ha dur sana Eray'ı göndereyim"

Koşar adım uzaklaştı.

"Anca Eray zaten. Yokmuydu elinizde taş bir Devrim hadi onu geç yokmuydu bir Arez?"

.

Aradan anca yirmi dakika geçmişti.
Eray kafasını kaşıyarak yanıma yaklaşıyordu.

"Bana güzel birşeyler söyle Eray"
"Şimdi.. ıe"

Kafasını bırakıp yanağını kaşımaya başlamıştı.
Bi boklar dönüyordu ama.

"Şimdi Bulut, Denis- Denis,"
"Lan Eray!"
"Denis'in kalbi durdu. Ama korkma, Carla hemen müdahale etti, kalbini geri getirdi, sonra hemen hastaneyi aradı.. gelip aldılar onu- sakin ol"

Gözlerim dolu dolu, önümdeki demirlikleri
Parmak boğumlarım beyazlaşana kadar sıkmış, yüzümden ve ellerimden soğuk ter akmaya başlamıştı.

Yavaşça dizlerimin bağı çözüldü, parmaklıkları bırakmadan yere diz çöktüm. Gözlerimden akan yaşlara mani olamadım.

Ben oracıkta Allah'ıma kavuşurken önümdeki polise bir arama geldi.
Açtığını duymuştum.

"Buyrun amirim?"
"Ney Bulut'mu"
"Evet efendim."

Yine benim ismim geçmişti arada.

"Lan Bulut bu saatte ne ziyaretçisi"

Kim? Kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım birden

"Ne"

Ceplerinden bir anahtar çıkardı.

"Eray başkasınındır, başka Bulut'undur. Ben.. benim kimsem yok"
"Hayır şef özellikle , 'bak Bulut Kara. Kara olan. Bulut Çiçek yada Bulut Özgür değil. Kara olan.' Dedi haydi yürü"

Kapıyı açtı, elinde kelepçelerle, bana bakıyordu. Bende normalden yüz kat daha hızlı çarpan kalbimle ona doğru yürüdüm.

Ellerime kelepçeleri takıp yürümeye başladı. Onu takip ettim.

Birkaç dakika sonra bir kapının önünde durduk.
Yüzünü bana çevirdi, elinde anahtarla kelepçeleri çıkarmak için bir hamle yaptı.
Elini havada yakaladım, kafasını kelepçelerden benim yüzüme çevirdiğini hissetmiştim ama, ben kelepçeli ellerime doğru bakıyordum.

"Bak Eray. Benim kimsem yok. Suikastçi olabilir."

İç çekme sesi geldi.

"Değil, içerdekinin kim olduğunu biliyorum."

Kaşlarımı çattım.

"Sana nasıl güveneyim? Ben bir 'katil' im değil mi? Masum kişileri öldürmekte usta biriyim değil mi? Sen bana nasıl ben sana nasıl güvenebilirim ki?"

Diğer elini kaldırdığını görünce gözlerimi sıkıca yumdum.

Çenemden tutup başımı yukarı kaldırdı. Tabi ben şok.
Gözlerimi olabildiğince açtım.

"Ama ben bir polisim Bulut. İşim suçlu suçsuz insanları korumak. "

Kelepçelerimi açtı.

" O yüzden, bu seferlik güven. Pişman olmayacaksın.

Gözlerini yerim.

Kelepçelerimi açınca, kapının üstündeki küçük camdan baktım
Uzun kırmızı saçlı, saçlarını ensesinden hafif yukarıda bağlamış sırtı dönük, birisiyle konuşan birini gördüm.

Gözlerim daha da açılınca bir önümdeki camdan dışarı, birde yanımdaki Eray a bakıyordum.

Gözlerim yine dolunca, karşılık beklemeden ilk önce sıkıca deniz gözlü polise sarıldım.
Hemen kalkıp elimi kulpa yerleştirdim.
Gözlerimi kulptan çekmeden,

"Eray, ben yapamıycam galiba."

Kulptaki elimi birden tutup çevirince, kapı hafif bir sesle azıcık açıldı.

Senin yapacağın işe tüküreyim Eray.
Elimi bırakmadan bana baktı. Bende ona baktım.

"Sen yapamazsın ama ben yaparım."

_____________

🎊🎊

Boş Kafes (bxb)Where stories live. Discover now