39.

38 2 8
                                    

Üstümdeki turuncu mahkum üniformasından kurtuldum ve uzun kırık boy aynasından yüzüme baktım.

Berbat haldeydim. Bütün saçlarım darmadağınıktı. Gözlerim olması gerektiğinden daha kırmızıydı. Göz altlarım morarmıştı ve yüzüm ufak yaralardan geçilmiyordu.

Boynumda hala parmak izleri vardı.
Göğsümün altında ne zaman olduğunu bilmediğim üç tane yatay uzun çizgi vardı.

Karnımdaki yara daha iyi değildi. Derin bir nefes verip soğuk suyu açtım (sıcak su yoktu malesefki) ve altına girdim hemen. Bütün vücudum irkildi.

Hızlıca duş alıp üstüme siyah sweat larımdan birini geçirip eşofmanımı da giyip çıktım banyodan. Eray yer yatağında oturmuş gözlerini belli bir yere dikmişti.

Kollarımı bağladım.

"Ayağa kalk efkarlı polis"

Dediğimi yapıp ayağa kalktı. Yüzüme bakıp baştan aşağı süzdü beni.

"Deja vu yaşadım. Hani senin kelepçelerin?"
"Heh! Kimin hapishanesinde olduğuna dikkat et. Benim bölgemde mahkum sensin."

Gülümseyip banyoya doğru yürüdü.

"Lan dur! Bu şekilde mi gireceksin?"

Dolaptan temiz kıyafet çıkarıp ona verdim.
Elindeki kıyafetlere ve yüzüme baktı.

"Utanıyorum Bulut"

Kaşlarımı çattım.

"Ne? Herhangi bir teklifte bulundum da benimmi haberim yok aq gir işte oglum izlemiyorum seni"

"Olsun. Senin kıyafetlerin ya. Yada şöyle diyeyim, başkasının kıyafetlerini giymekten acayip utanırım."
"Başka şansın varmış gibi konuşuyorsun"

Başını sallayıp banyoya girdi ve kapıyı kapattı.

Arkamı dönüp gardıroptan tarağımı çıkardım.
Tabii. Uzun mavi saç olunca bakımını yapman gerekiyor.

Saçlarımı tarayıp kendimi yer yatağına attım. Garip bir şekilde temiz ve derli topluydu.
İnanılmaz yorgun hissediyordum.

Çok geçmeden banyo kapısı açıldı.
Gözlerimi hafif açıp nerde olduğuna baktım.
Bağdaş kurarak önüme yere oturdu. Elinde birşeyler vardı. Tentürdiyot, pamuk ve sargı bezi.

Pamuğun ucuna biraz tentürdiyot döküp elinin kenarındaki yarayı sildi ve yaraya bir yara bandı yapıştırıp pamuğu eline geri aldı.

Bu sefer benim elimi tutup bıleğimin hafif üstündeki yarayı silip sargı beziyle sardı.

Uyumak üzereydim.
Yanağımdaki yaraya yara bandı yapıştırıp dudağımın kenarındaki yaraya pamuğu değdirip kaldırdı ve sweat'imin eteklerinden tutarak yukarı sıyırdı.

Pamuğa biraz daha tentürdiyot damlatıp karnımdaki açık yaraya değdirince ağzımdan küçük bir 'tıs' sesi kaçtı.

İyice sürüp sweat'i biraz daha yukarı kaldırdı. Göğsümün altındaki üç çizik yarayı da sildikten sonra,

"Bulut kalk"

Gözlerimi açıp düşmemesi için sweati tutarak ayağa kalktım.

Sargı beziyle bütün göbeğimi ve göğsümün altını sardı.

"Uzanabilirsin."

Yatağa geri yatıp ona sırtımı döndüm.
Banyoya gidip elindekileri bırakıp geri döndü. Aynı yere bağdaş kurarak oturdu. Kendimi kaldırıp oturduğum yerden ona çevirdim bakışlarımı.

Vay. Sweat ve dağınık saç. Ne kadar yakışıyormuş ona öyle.

"Neden öyle bakıyorsun?"
"Şurda tarak var istersen diyecektim ama boşver. Bu şekil sana çok yakışmış. Hele sweat. Benden çok sana yakışmış."

Başını iki yana salladı.

"Saçmalama."

Bütün bedenimi ona çevirdim.

"Şunu da taksan"

Diyip kapüşonuna uzandım. İki yandan tutup kapüşonu başına kapattım. Ama bırakmadım.

"Ne oldu kötü değil mi?"

Tuttuğum yerden onu kendime doğru çekip dudaklarına uzandım.

Boş Kafes (bxb)Where stories live. Discover now