28-Gerçekler

410 46 13
                                    

Voldemort

Öfkesi damarlarını yakıp kavururken cadısının dokunuşunu daha iyi hissetmek ve sakinleşmek için gözlerini sıkıca yumdu. Biraz önce kendisi onu sakinleştirmeye çalışırken, şimdi aynı şeyi cadısı yapıyordu. Bunun olması hoşuna gitti. Şimdi, her şey karışıkken bile kadının dokunuşu ve kendi gücüne cevap veren gücü onu biraz olsun rahatlattı.

Ona yapılan saldırılar ve tüm yaşananları düşündü. Başta ona karşı bir oyun içerisindeydi evet. Ama bu onun lehine bir oyundu. O yüzden kabul edilebilirdi. O bir çok kişiydi, ama aptal değildi. Cadı başından beri, hatta kehanet yüzünden doğduğundan beri onunlaydı.

Ona sadık olan ve güçlü olmasını isteyecek tek kişi olduğunu biliyordu. Ayrıca cadının ona gıcık olduğunu da biliyordu. Ama cadı bunu hiç saklamamıştı. Ona olan tüm düşüncelerini, numara yaparken bile söylemişti.

Cadının zekasını düşündü, cadının güzelliğini. Dudaklarının kendiliğinden nasıl da kiraz rengi olduğuna ve nasıl dolgun olduğuna baktı. İnce, narin parmaklı ellerinin kolunda nasıl göründüğüne.

Cadı, sadece bu görünüşle ona hiçbir şey yaptıramazdı. Ah, yaptırabilirdi evet, ama planlarıyla alakası olmayan şeyler. Çok daha kirli, çok daha eğlenceli şeyler. Kapkara saçlarının çarşaflarına yayılmasını izleyeceği şeyler. Dudaklarından adının istekle döküleceği ve tüm geceyi harika geçirecekleri şeyler.

Ama cadı görevi için bile onunla yatmayacaktı. Biliyordu Voldemort. Onunla evlenmeyi teklif etmesinin tek sebebi insanların onu öldürmesini engellemek ya da planlarını daha kolay halletmek değildi. Bunu kendine itiraf etmesi gerekiyordu.

Cadıyı cinsel olarak istiyordu. Çok istiyordu. Sahte babasının çalışma odasında ona yapılan suikastın-ki sahte haberdi- yalan olduğunu söylediği andan beri istiyordu. Evet, bu çok büyük bir istek değildi. Onun için kavrulmuyordu. Yalnızca onu gördüğünde içindeki her şey burkuluyor ve garip bir titreme bedenini sarıyordu.

Özellikle de cadı ona kafa tuttuğu zamanlar, içinde bir şey yokuş aşağı düşüyordu ve tutamıyordu. Tutmayı isterdi. Çok isterdi. Çünkü cadı onunla sevişmeyi reddedecekti. Biliyordu. Evlilikleri tamamen sahteydi ve cadı sahte kalması için her şeyi yapardı.

Ama o da cadıyı tamamen kendinin yapmak istiyordu. Onun ortağıydı. Onun gücünün yansımasıydı ve ona kafa tutup sadık olan tek kişiydi. Ona hayal bile edemeyeceği geceler yaşatıp, defalarca kendi adını unutmasını sağlamak istiyordu.

Onu gördüğünden beri kimseyi yatağına almamıştı. Alamamıştı. Bunu denemişti ama diğer cadılar onu istediği gibi tatmin edemezdi. Ne cinsel, ne zihinsel olarak ona denk başkası yoktu.

Cadı, kişiliğiyle ona bir şey yaptırmıştı. Planlarından vazgeçmesini sağlamıştı. Çünkü cadının planları daha mantıklıydı. Onunla birlikte güçlenecek ve dünyayı onunla yönetecekti.

Abraxas'a her şeyi söylemek için ağzını açtı.
"Phoebe gelecekten geliyor Abraxas."

Önce hiçbir şey olmadı. Üç müriti birbirlerine baktılar. Sonra Black başıyla onayladı.
"Bu neden zindandan sonra hayatta kaldığını ve şimdi karınız olduğunu açıklar."

Evet, açıklardı. Ama daha asıl gerçeği bilmiyorlardı.

"Gelecekte, planlarımızı değiştirmezsek çok kötü şekillerde öleceğiz. Başarılı olamayacağız. Bu nedenle, planlarımı değiştirmeye karar verdim." Lestrange tek kaşını havaya kaldırdı.

"Planlarımızı farklı şekilde ilerletirsek kazanırız."

Voldemort başını iki yana salladı.
"Hayır. Phoebe'nin geldiği gelecekte, ne yaparsak yapalım, yolumuzu değiştirmez ve cadıma uymazsak öleceğiz zaten."

YANSIMA|Tom Marvolo RiddleOnde histórias criam vida. Descubra agora