12. BÖLÜM

255 161 273
                                    


Akın ile Aras arabaya binip Adnan Arden'in evine doğru yola çıktılar. Akın yolda giderken Adnan Arden'i aradığında aralarında söyle bir konuşma gerçekleşti.

"Efendim." dediğinde Adnan Arden, Akın sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.

"Nerdesin lan? Hangi cehennemin dibindesin?" diyerek haykırıyordu.

"Bu ne sinir böyle Akıncığım yoksa o çok sevdiğin sevgilin Asya'ya bir şey mi oldu?" derken Adnan Arden büyük bir keyifle sırıtıyordu. Akın, Adnan Arden'in sesindeki keyifi anlayınca siniri daha da harlandı.

"Lan bana bak eğer ona bir şey olsun var ya yemin ederim ki seni yaşatmam duydun mu?" dediğinde içindeki bütün öfkeyi Adnan Arden'e kusuyordu.

"Bu boş laflarla çok vakit kaybediyorsun Akın Alp. Oysa şuan bana Asya'yı hayatta tutmam için yalvarman gerekiyordu. Neden siz Alp'ler bu kadar sinirlisiniz hiç anlamıyorum doğrusu. Baban da öyleydi kardeşin de öyle ve sen Akın, sende çok sinirlisin. Bu sinir seni çok fazla yaşatmaz benden sana bir baba nasihatı." dediğinde Adnan Arden oldukça keyifli bir şekilde gülümsüyordu.

Akın ise derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalışıyordu yoksa Asya'yı her an kaybedebilirdi. Bir süre sonra sinirini yatıştırınca konuşmaya başladı.

"Tamam, nereye gelelim onu söyle? Evine mi?" derken oldukça sakin konuşmaya çalışıyordu.

"Hayır, ormanlık alandaki çiftlikteyiz oraya gel." diyerek emir veren bir manada konuştu Adnan Arden. Akın ise emir verilmesinden hiç ama hiç hoşlanmasada yine de Asya için bu sefer ona boyun eğmesi gerekiyordu.

"Tamam, on dakikaya orda olacağız ve sende Asya'ya iyi gelecek şeyi hazırlasan iyi olur." dediğinde Akın, karşı tarafın cevabını beklemeden sinirli bir şekilde telefonu kapattı.

"Sence o şeyi verecek mi?" derken sesi çok kısık ve üzgün çıkmıştı Aras'ın.

"Vermek zorunda, bunun başka yolu yok. Eğer bizi kandırıp vermezse almasını biliriz." diyerek kendinden çok emin konuşuyordu Akın. Ama o şuan sadece Asya'nın durumunun nasıl olduğunu merak ediyordu. Adnan Arden'in verip vermeyeceği konusunda en ufak bir şey düşünemüyordu.

"As- Asya yaşayacak değil mi?" diyerek iyi bir şeyler duymaya ihtiyacı vardı Aras'ın.

"Tabiki yaşacak Aras. Onun ne kadar güçlü biri olduğundan haberin yok senin. O ne zorlu görevleri atlattı bir bilsen." dediğinde aklına Asya'yla olan anıları geldi. Onları hatırladıkça gözleri dolmaya başladı.

"Benim yüzümden bunca şeye katlanmak zorunda kaldı o küçücük yaşıyla. Kim bilir neler çekti ben yanında yokken. Akın ben onu hiç koruyamadım. Eğer onu daha erken bulmuş olsaydım başına hiç bunlar gelmeyecekti. Belki ..." dediğinde devamını getiremedi. Devamını söylemeye ne dili vardı nede yüreği.

"Sen de daha çok küçüktün Aras. Kendini suçlu hissetmene gerek yok. O küçücük yaşınla ne yapabilirdin ki? Ama yine de kardeşinden vazgeçmeyip onu buldun ve şuan onu kurtarmak için elinden geleni yapıyorsun." diyerek Aras'ı rahatlatmaya çalıştı. Ama yine de Aras'ın içi bir nebze bile rahatlamamıştı.

"O ölmek için daha çok küçük Akın, 25 yaşında daha." dediğinde sesi ağlamaklı çıkmıştı.

"Ölmeyecek dedim Aras." desede buna hem Aras'ı hem de kendini ikna etmeye çalıyordu.

Yolun geri kısmında bir daha hiç konuşmadılar. Akın yol boyunca içinden Asya' ya gitmemesi için yalvarırken Aras'ta yol boyunca kardeşine bir şey olmaması için dua ediyordu.

PERİYODİK AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin