(4) Soluduğum İlk Koku

21.5K 2.1K 14.1K
                                    

"Adımı Ukde koyarken onunla ilgili her şeyin benim içimde ukde kalacağını bilmiyordu."

GEÇMİŞ.

Süs havuzunun kenarına oturmuş asık bir suratla kâğıttan yaptığım yamuk yumuk gemileri yüzdürüyordum. Annemin açık penceresindeki sesler daha yüksek çıktıkça yaptığım gemilerin şekli daha da bozuk oluyordu. Sanki annem bir şeyleri kırıp döktükçe bende de bir şeyler kırılıyor, babama bağırdıkça kötü görünen gemilerim psikolojimin bozuk şeklini alıyordu.

Yine çok içtiği için babamla kavga ediyordu. Babam onu sakinleştiremiyor olmalı ki içerideki sesler dışarıdan da duyuluyordu. Babam beni tüm o yaygaradan korumak için dışarı çıkarmıştı ama dışarıda olmak da bana güvenli bir alan oluşturmuyordu. Yedi yaşındaki bir çocuğun duymaması gereken her şeyi çocuk kulaklarım işitiyordu. Annem içince bu konuda pek duyarlı olmuyordu.

"Yeter!" diyen bağırışıyla elimdeki kâğıt gemiyi avucumun içine alıp sıkmaya başladım. "Yeter bıktım artık senden!" O bağırdıkça parçalamak ister gibi avucumdaki gemiyi sıkıyordum. Babama bağırmasını istemiyorum. Babamı üzüyordu. Böyle yaparak kendini hatta beni de üzüyordu. Annemin bu öfke patlamaları hayatımızdan hiç eksik olmuyordu.

Çoğu zaman bizden nefret ettiğini bile düşünüyordum çünkü içtiğinde benden de nefret ediyormuş gibi bakıyordu. Normal günlerde çok güzel bakardı ama içince değişiyordu.

Dış kapıdan gelen seslerle Eflah amcanın bahçe kapısından içeri giren arabasını gördüm. Çocuk kalbim bu sefer onu gördüğüne sevinmedi çünkü şu anda Eflah amca bile beni mutlu edemezdi. Annemin sesleri kesilmedikçe hiçbir şey beni mutlu edemezdi. Arabadan inen Eflah amca beni süs havuzunun kenarında görünce tebessüm etmişti ki duyduğu seslerle başını çevirip yalıya baktı. Annemin odasının penceresinden dışarı fırlayıp ikinci kattan düşen bir vazoyu gördü.

Yere düşen vazoyla gözlerimden yaşlar akmaya devam etti. Annem, "Senden nefret ediyorum!" diye babama bağırmaya devam ediyordu.

Yalının penceresine bakan Eflah amcanın kaşları çatıldı. Kısık bir sesle bir şeyler söyleyip önüne dönerek bana doğu yürümeye başladı. Bana bakınca çatık kaşları düzelmişti çünkü beni şu anda olduğumdan daha fazla korkutmak istemiyordu. "N'aber velet?" Yanıma oturup ıslak gözlerime bakarak iç çekti. "Seni her gördüğümde neden ağlıyorsun?"

Annemin bağırışları bir kez daha dışarı gelince gözlerimden süzülen yaşları gördü. Artık o da neden ağladığımı biliyordu. "Annem bizden neflet mi ediyoy?"

"Bunu da nereden çıkardın?" Uzanıp iri parmaklarıyla gözlerimdeki yaşı sildi. "Annen sizi seviyor," dediği an annem bir kez daha, "Hepinizden nefret ediyorum!" diye bağırınca kısık bir sesle küfretti.

"Bak göydün mü ediyomuş!" dediğimde sinirden güldü. "Muhtemelen sarhoştur bilirsin insanlar içince saçmalar."

"Sen hiç saçmıyorsun ama."

"Saçmıyorsun değil saçmalamıyorsun," diyerek beni düzeltti. "Kaç yaşına geldin hâlâ doğru düzgün konuşamıyorsun." Burnumu çekerek ağladığımı görünce, "Tamam," dedi beni sakinleştirmek için. "Konumuzun bu olmadığını bende biliyorum ama yetişkinlerin sorunları için kendini üzmeyi bırak."

Suratımı astım. "Kalpçigim üzülüyoy amca." Hızlıca başımı salladım. "Annem böyle yapınca kalpçigim kocaman üzülüyoy sonya beni de üzüyoy."

"Demek kalpçigin üzülüyor?" Tebessüm ederek başını sol göğsüme doğru eğdi. "Ukde'nin kalbi, duyuyor musun lan beni?" dediğinde yine çok komik görünüyordu. "Oğlum, kızı üzmeyi bırak alırım bak ayağımın altına," dediğinde kıkırdadım. "Eflah amca kalp konuşmaz ki."

ÖYLE BİR UĞRADIM (Kitap Oldu)Where stories live. Discover now