بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيمBİR SEVİNÇ, BİR HÜZÜN
Bırakmamaya yeminli gibi gözlerimin içinden duygularıma hükmeden adama "Neden?" diye sordum büyük bir hezimetle...
Soruma karşın gözlerini bir an olsun ayırmadı Abdullah benden. Sanki bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Üzerimde yarım yamalak giyilmiş ferace ve elimde, henüz örtemediğim sıkmaktan kırış kırış olmuş baş örtüyle bir zavallı gibi görünüyor olmalıydım.
Arkamdaki kapının kilidi üç kez karşımdaki adam tarafından çevrildiğinde ancak çıkabilmiştim kocamın etkisinden. Öyle güzel kokuyor, öyle anlamlı bakıyordu ki ben istesem de gidemezdim zaten bu şekilde.
Abdullah'ın anahtarı çeviren eli yeniden kapıya dayanmıştı. Lakin bu sefer az önceye nazaran eli daha aşağıya kaymıştı. Yüreğim her şeyi unutmuştu artık. Neden gitmek istediğimi, niye bu hale geldiğimizi tamamen unuttuğuma inanamıyordum!
Aramızda mesafe kalmayıncaya kadar bana yaklaşan adamın, bu zamana kadar ki en yakın taarruzu altındaydım şimdi...
Yüzü, yüzümü süpürüp geçtiğinde kulağımın dibindeki nefesiyle ben, nefes almayı unutmuştum.
"Gerçekten, hala nedenini anlamadın mı?"
Ne demek istediğini zihnim tartana kadar yüreğim sürekli araya girip durdu. Bu yüzden cevap veremeden gözlerimi yumup kocamın çekilmesini bekledim.
Az önce bu anları yaşamadık diye alınan ben değilmişim gibi!
Adam biliyordu kalbimin dayanmayacağını tabii, ondan kaçıyordu benden.
Oradan oraya uçuşup duran düşüncelerimi yakalayamadan Abdullah yeniden demin ki yerine döndü ve hiç görmediğim şeyleri tam da o an almış, kabul etmiş bulundum gözlerinden. Bakışları altında hiperaktif bir çocuk gibi zıplayıp duran yüreğim epey yorgun düşmüştü. Öyle ki yavaş yavaş ayaklarımdan can gidiyor gibi hissediyordum. Bu kadar heyecanı ve bir sürü duygunun aşırılığını bedenim de kaldıramamıştı anlaşılan.
Abdullah hala kapıya yaslı elinin altından beni izliyordu. Benden bir cümle beklediği aşikardı ancak, bende öyle bir can kalmamıştı maalesef. Tahmin ettiğim gibi bacaklarım boşaldığında yere doğru süzülecekken kocamın kollarımı tutmasıyla ayakta kalabildim.
"Meryem! İyi misin?!"
Başımı iki yana sallayıp dolan gözlerimdeki yaşları geri göndermek için uğraştım, bunu başarsam da desteksiz yürümem imkansız gibi görünüyordu. Abdullah direkt beni yatırır pozisyonda kucağına alırken hızla yatak odasına doğru yöneltti adımlarını. Vücudumu kocamın sinesine sokup küçük bir kız çocuğu gibi gizlendim göğsüne.
Abdullah'sa "Özür dilerim, özür dilerim." diye sayıklıyordu. Odaya geçip beni yatağa bıraktığında doğrulmadan, saçlarımı yüzümden çekip alnımı öptü.
Üzerimi örterken "Ben, ben sana nasıl böyle bir şey yaptım." diye fısıldadığında uzanıp yüzünü tek avcuma aldım. Yüzünde acı bir ifade kol geziyordu ve ben onun üzülmesini istemiyordum. Bana bunu yapan o değildi, bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLEDEKİ GİRİFT [✔️]
Spiritual"...Sen bana abi diyen kıza, yüreğimin çektiği hasretliği nasıl bileceksin?!" dedi Abdullah. ~ Kocaman bir apartman düşünün, birbirine can olmuş Allah rızasını gözeten 3 aileyi, aile dostlarını... Hepsinin neredeyse bir düzine çocuğu olduğunu düşünü...