Herkese merhaba;
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Okumaktan vazgeçmeyin ve bana güvenin. Yerin dibine batırdığım gibi düzlüğe çıkarmasını da bilirim 😊
Savaş apartmanın önünde durup girişe şöyle bir baktı. Evi daha öncede görmüştü. Taşınana kadar Doğa çok defalar yeni evinden bahsetmiş, evin yüksek girişini övmüştü. Savaş'a kalsa o daha modern bir binayı seçerdi. Bu semtte oturmayı da düşünmezdi. Ama Doğa yine Doğa'lığını yapıyordu ki bunun Savaş'ı rahatsız etmesi söz konusu bile değildi. O Doğa'yı bir gün bile değiştirmek istememişti. Onu olduğu haliyle tamamen ve bütün kalbiyle seviyordu. Sorun Doğa'nın ondan uzaklaşmasında taşınmanın büyük etkisiydi. Artık yan yana evlerde yaşamıyorlardı. Buna gönüllü değildi Savaş ama eve geldiğinde Doğa'yı bıraktığı yerde bulamamak hayatında bir eksiklik bırakıyordu.
İkisi de üniversiteye başlamışlardı. İki ayrı üniversitede, iki ayrı bölümde okuyan çocukluk arkadaşları olarak ister istemez başka çevrelerin içine giriyorlardı ki bu kaçınılmaz durumu bekliyordu Savaş. Buna hazırlıklıydı. Onun beklemediği şey Doğa'nın bu yeni ortama adapte olmak için gösterdiği çabaydı. Ne beklemişti Savaş bilmiyordu. O okulda olduğu için üzülmesini, birilerinin onu dışlamasını ve sonunda dönüp dolaşıp kendisine dönmesini değil elbette. Doğa'nın onu sevmeyen insanlarla mücadele edebileceğini biliyordu. Doğa onu seven insanlarla mücadele edemezdi. Onlara karşı güçsüz olurdu. Onları kıramazdı. Sevdiği insanları o kadar kolayca geride bırakamazdı. Söylese asla kabul etmezdi, ama Doğa bu özelliğini babasından almıştı Savaş'a göre. Bazı davranışlarını Haluk amcasına çok benzetirdi. Mesela Doğa'nın evden ayrılması konusunda çok köpürmüş, bağırmış, çağırmış, tehditler savurmuş ve sonunda kabul etmişti. Doğa ile bütün bağlarını kopartmayı asla göze alamamıştı. Savaş kendi kendisine gülümsedi.
Onu bugün buraya getiren şey Duru'dan duyduğu ufak bir bilginin canını sıkmasıydı. Doğa, hafta sonu okuldan arkadaşlarıyla kamp yapmak için Bolu'ya gidecekti. Bunda bir sorun görmemişti Savaş. İkisi de severdi kamp yapmayı hatta kendilerine özel kamp günleri bile vardı.
Doğa'nın annesi öldükten sonra çevrelerinde başka kimse olmadan sadece ikisi bir yer seçer orada kamp yaparlardı. Nereden çıkmıştı bu gelenek? Biraz düşününce ilk defa kampa gittikleri günü hatırlamak zor olmadı. Cenazeden sonra Doğa hiç ağlayamadığı için babası ona kızmaya başladığındaydı galiba. Savaş kendisi de anlam verememişti annesini bu kadar çok seven Doğa'nın etrafına boş gözlerle bakışına, çevresindeki insanları bir türlü anlayamamasına. Durmadan ağlayan kardeşine ne olduğunu anlayamadan bakıyordu Doğa. Deniz'in kırmızı gözlerine ve etraftaki insan kalabalığına anlam veremiyordu. Ama bardağı taşıran evde kuran okunduğu bir gün kendi kendisine gülmesi olmuştu. 7'si miydi, 52'si mi yoksa başka bir gün mü çok emin olamıyordu Savaş. Haluk amcası, Savaş'ı yakasından tutup götür şunu buradan dediğinde başlamıştı her şey. O zaman hafta sonunu geçirmek için Yalıköy tarafına doğru yola çıkmışlardı. İkisinin de henüz ehliyeti yoktu. Kimseden onları bırakmasını isteyemeyecekleri için garip bir otobüs yolculuğuna çıkmışlardı. Yolculuktan önce girdikleri ilk kamp malzemeleri satan mağazadan bir çadır, İki uyku tulumu ve satıcının satmak için delirdiği ama onların ne işe yaradığından bile emin olamadığı birkaç malzeme alıp gitmişlerdi. Omuzlarındaki çantalarla turiste benzediklerini düşünüp duraktaki yansımalarına birlikte gülmüşlerdi.
Kamp fikri Savaş'dan çıkmıştı. Daha önce babasının zoruyla gittiği birkaç izcilik deneyimi olmuştu. Bir süre sonra bunlara Doğa'yı da bulaştırmıştı. Yine de çadır kurmayı tam olarak bildikleri söylenemezdi. Ama talimatları takip ederek ve uzun saatler boyunca uğraşarak çadırı kurmuşlardı. Normal insanların beş çadır kurabildikleri sürede onlar ancak bir çadır kurmuş, ikinci bir çadır kuracak enerjileri kalmayınca aynı çadırı kullanmaya karar vermişlerdi. Ufak uyku tulumlarını açıp Nisan ayının sonlarında hala serin olan İstanbul havasına aldırmadan çadırda iki gün geçirmişlerdi. Eğer soğuktan hasta olmadılarsa bunun sebebi birbirlerine sıkı sıkı sarılmalarıydı. Doğa o zamanlar Savaş'a ormana atılmış bir köpek gibi görünmüştü. Birileri onu sevip eve almış ve sonra dışarı atmışlardı. Hiç bilmediği bir yerde hayatta kalmaya çalışıyordu sanki. Savaş onun ormanda gördüğü ilk insanmış gibi yardım bekleyerek başını omuzuna yaslamıştı. Aciz bir anında ona sığınmaktan asla çekinmemişti Doğa.

YOU ARE READING
Sadece Beni Sev
General FictionDoğa, Savaş'ın arkasına dönüp kendisini seyrettiğini bilmiyordu. Başını telefonundan kaldırıp onunla gözgöze geldiğinde bir anlığına korktu. Damağını kaldırdı. "FBI ajanı gibi niye beni izliyorsun?" "Kiminle yazışıyorsun?" Duru müdahale etmesi gere...