18. bölüm : GEL DESEM, GELİR MİSİN?

4.5K 300 60
                                    

Yazardan...

Öğretmen ve doktor sobanın dibine oturmuş sohbet ediyorlardı. Bu sohbet, çok farklıydı çünkü her ikiside daha birbiryle tanışmadan konuşuyorlardı. İkiside birbirleri hakkında hiç bir şey bilmiyorlardı. Nereli oldukları, yaşları, kimin hangi oda da kalacağı.. Bunları hiç konuşmamışlardı.

Radyoda çalan müziğe sadece doktor eşlik ediyor, elini yukarıya kaldırıp sallıyordu. Öğretmen ise gülümseyerek ona bakıyordu. Doktor, elinde tuttuğu bardaktaki viskiyi fondip yapıp bardağı sertçe yere vurdu. Kaç bardak içmişlerdi bilmiyorlardı ama öğretmen ikinci şiseyide açmıştı bile.

" Unutmadım, nasıl unutur kalbim?
Alışmadım, yokluğun cehennemim
İsyanım hep özlemimden,
Ah bir gelsen o gündür bayramım. "

Doktor yine elini havaya kaldırarak yavaş yavaş salladı ve bağıra çağıra şarkıyı söyledi. Öğretmen ise ilk defa böyle bir şeyle karşı karşıya kalmış olduğu için şaşkındı. Ev arkadaşı çok renkli ve değişik bir karakterdi.

Doktor, içmekten kan çanağı olmuş gözlerle öğretmene baktı ve " Ben unutmak isityorum. Her şeyi unutmak istiyorum. Sil baştan yapmak istiyorum, her şeyi. " dedi.

Öğretmen doktorun elindeki bardağı aldı ve " Tamam unutucaz. Bende gençken olmayacak birine tutuldum. Yaşı benden küçük. Yani gençken oluyor böyle saçma şeyler. " dedi.

Doktor başını sallayarak " Demi? Oluyor böyle şeyler. Gençken normal, benimde normal böyle olması. " dedi öğretmene hak vererek. Kelimeleri anlamsız ve saçma çıksada umrunda değildi. Tek inanmak istediği şey öğretmenin söylediği şeydi. " Normal demi bana böyle olması? " dedi öğretmene.

" Hayırdır sana noldu? " dedi öğretmen. Amacı ev arkadaşının derdini anlamak, dertleşmekti. Bu kadar kendini kaybedecek kadar içen birinin aşk acısını merak ediyordu.

Doktor içli içli ağlarken, " Çok fena şeyler oluyor. Ben beceremiyorum. Sen nasıl unuttun, kurtuldun? " dedi.

Öğretmen karşısındaki doktorun haline çok acımıştı. " Dur bakalım, belki kurtulman gereken bir şey değildir. Anlatsana, evli falan mı bu kız? " diye sordu.

Doktor başını yukarıya kaldırarak " Değil " dedi. Çok sarhoştu. Hareketleri oldukça sersem ve yavaş, kelimeleri düzensizdi.

" Eeee? " dedi öğretmen sorgulayarak.

" Benden büyük. " dedi doktor.

" Nolmuş büyükse. Benim ki de benden küçüktü. Amaaan bende bir şey sandım. " dedi doktor dudaklarını büzerek.

Doktor omuzlarını düşürerek, " Ama öyle üç beş yaş değilki. Hem başka engeller de var. " dedi başını onaylarcasına sallarken.

" Aşk öyle yaşa, engellere falan bakmaz ki. Çok mu seviyorsun sen bu kızı bakiyim? " dedi öğretmen göz kırparak.

Doktor dudaklarını büzerek başını salladı ve güldükten sonra " Yanii. Onun kadar olmasa da bende seviyorum. " dedi.

Öğretmen heycanla " Ee O'da seni seviyormuş. Daha ne olsun? " dedi.

Doktor ellerini birbirine vurarak, " Ama o hemen gitti başkasıyla nişanlandı. " dedi.

Öğretmen kaşlarını çatarak, " Nası yani? Bu kadar çabuk, seni unuttu ve başka biriyle mi nişanlandı? " dedi. Doktor öyle bir sarhoştu ki düzensiz bir şekilde anlatıyor, öğretmen her defasında konuyu iyi anlamak için soruyordu.

Doktor, öğretmene yaklaşarak gözlerini büyüttü ve " Beni unutmadı.
Biliyorum. " dedi. Öğretmen onun bu halini görünce gülümsedi.

" Ee oğlum manyak mısın? Yol yakınken konuş. Dök içini. Hem evlenmemiş daha. Sonradan çok pişman olursun bak. " dedi öğretmen.

Amacı onunla dertleşmek ve akıl vermek olsa da doktor bunu yanlış anlamış ve gaza gelmişti. Doktor eliyle telefona sarılırken öğretmen onu durdurdu ve " Dur şimdi değil. Sorhoşsun. " dedi.

Doktor başını olumsuzca sallayıp " Yok yok ben başka zaman söyleyemem. Şimdi söyledim, soyledim " dedi ve telefonu kulağına dayadı.

Açmamıştı Emrah telefonu.

Doktor bir kez daha ararken, öğretmen
" Arama. Söz dinle, ağzından yanlış şeyler çıkacak. " diye uyardı.

Doktor, " Ya şimdi, ya hiç " diyerek telefonu bir kez daha kulağına dayadı.

Emrah : " Alo, Feridun? "

Feridun : " Aa iyi akşamlar. Sana bir şey diyecektim. "

Emrah : " Hayrolsun? Dinliyorum. "

Feridun : " Babanın tansiyonu nasıl? Bugün sağlık ocağına ölçtürmeye gelmedi de merak ettim. " Öğretmen şaşkınlıkla doktora baktı ve sabır dilenerek gözlerini yumdu. Biliyordu saçmalayacağını.

Emrah : " Feridun sen içki mi içtin? Neredeysen hemen eve git. "

Feridun : " Git diyorsun yani. Bana git diyorsun. " diyerek telefonu kapattı.

Öğretmen derin bir nefes aldı ve
" Noldu? " diye sordu.

Doktor dudaklarını büzerek " Bana git dedi." dedi ve ağlamaya başladı.

Üçüncü şişe de tamamen bitmiş ve doktor ayağa kalkmıştı. O kadar içkiden sonra kalkarken sersemlemiş ve düşecek gibi olmuştu. Neyseki öğretmen hemen onu tutmuş ve dengelemişti.

Doktor, " Beeen biraz hava alacağım. " diyerek harekete geçerken öğretmen " Saçmalama. Adım atacak halde değilsin. Pencereyi açarız. " dese de doktor onu dinlemedi.

Doktor evden çıkmış yolda yürürken öğretmen de hemen peşinden geliyordu. Doktor alkolün etkisiyle yavaş hareketlerle dönerek arkasındaki öğretmene baktı ve işaret parmağını havaya kaldırarak " Sakın gelme peşimden Alican. Sakın. " dedi.

...

Doktor sersem adımlara bir o yana bir bu yana yürürken Emrah kolundan tutmasıyla sendeledi. Gözlerini kısarak kendisini tutan adama baktı ve gülerek " Geldin mi ? " dedi umutla.

Emrah dudaklarının kenarı kıvrılmış bir vaziyette " Geldim Feridun. Geldim. " dedi.

Emrah, doktor düşmesin diye onu iki eliyle tutarken, doktorunda elleri Emrah'ın kollarındaydı.

Doktor başını havaya kaldırarak sesli bir şekilde nefes aldı ve " Bende hava almaya çıkmıştım. " dedi.

Emrah kaşlarını çatarak, " Kim içirdi bu kadar sana? Öğretmen mi yoksa? " dedi.

Doktor başını hafif geri çekerek, " Aaa bak böyle sorgulama yoksa doktor sana aşık olmaktan vazgeçer. " dedi.

Emrah, onun bu tatlı haline gülse de sonradan ciddiyetini toparladı ve " Sen çok sarhoşsun. " dedi.

Doktor kıkırdıyarak " Evet " dedi.

Sonralardan onun burada olduğunu anladı ve " Sen niye burdasın? Sevgili nişanının yanında niye değilsin? " diye sordu.

Emrah kaşlarını çatarak, " Bana hayır diyen sensin. Mutluluklar dinleyende sensin. Noldu, ne değişti? " diye sordu öfkeyle.

Doktor, Emrah'ı itmiş ve kendide düşecek gibi olmuştu. Neyseki Emrah yine onu belinden yakalamış ve tutmuştu. İkisininde vücudu tutkalla yapıştırılmış gibi birleşmiş yüzleri arasında sadece santimler vardı.

Emrah doktorun dudaklarına bakarken, doktorda onun gözlerinin içine bakıyordu. Korkmadan, çekinmeden, utanmadan.

" Pişmanım, gel desem gelir misin?
Pişmanım desem, bana dön desem, döner misin ülkücü? " dedi doktor titreyen sesiyle.

Ülkücü yavaşça dudaklarını araladı ve hızlı bir hamleyle doktorun alkollü dudaklarına yapıştı.

Genç doktor ve ülkücü sokak lambasının tam altında dudaklarını harket ettirmeden öylece kalmışlardı.

TİRYAKİ ~ BxB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin