1. bölüm

16.8K 493 80
                                    

Ders çalışmak ve sınavlara hazırlanmak harici hiç bir şeyle ilgilenmediğim için bu hale gelmiştim. Anneannem ne verse yedim, ne doldursa içtim. Aklımdaki tek şey ders çalışmaktı, mezuna kalmış olduğum için utanç doluydum.

Sevmediğim bir bölümü okumak yerine mezuna kalmıştım ama utansam bile pişman değildim. Aynaya baktım tekrar, göbeğim yağlı yağlı lömbürdüyordu.

Ne ara bu kadar kilo aldığımı fark etmemiştim bile, offlayarak saçlarımı geriye taradım. İki sokak aşağıda spor salonu vardı, istediğim okulu kazandığıma göre kendime çeki düzen vermeliydim. Kimliğimi ve telefonumu alıp evden çıktım, salona doğru yürümeye başladım.

İçerisi böyle ufak bir semte göre oldukça donanımlıydı, özel antrenörler bile vardı. Gri, salonun ismi yazılı olan tişörtleriyle salonda yeni başlayanlara yardımcı oluyorlardı.

Gözüm bir yere takıldı, aynanın karşısında bir adam kocaman bir ağırlıkla çalışıyordu ve felaket çekiciydi. Aynaya boştaki elini uzattığını gördüğümde afalladım, benim ayna olduğunu düşündüğüm kişi yani ikizi boştaki eliyle uzatılan eli tuttu. Ellerinden destek alarak ayaklandılar aynı anda, ağırlıkları duvarın önündeki yerlerine koyup bu tarafa döndüler.

Birisiyle gözgöze geldik, afallamış ifadesiyle yutkundu. Bakışlarımı hemen çekip bana salonu gezdiren antrenörün peşinden yürümeye devam ettim.

Spining odasını, toplu spor yapılan odayı ve pilates odasını gösterip ölçüm için analiz odasına götürdü. Çıkan ölçüm sonuçlarına göre obezdim maalesef, yirmi kilodan fazla kilo vermem gerekiyordu.

Kıpkırmızı bir suratla salondan çıkıp çarşıya ilerledim, spor yaparken giymek için kıyafetler aldım, çanta ve iki üç tane havlu. Anneannemin tüm havluları dantelliydi çünkü, salonda rezil olmak istemiyordum.

Ne güzel kaslı kaslı adamlar vardı, fit vücutlu kadınlar ve bir kaç kişi de benim gibiydi. Tombul ve pofuduk..

Kendi kendime gülerken çantalarla yürümek beni yorduğu için köşedeki banka oturdum. Terler küçük gelen tişörtümden belli oluyordu ve berbat hissediyordum.

Bir süre dinlendikten sonra tekrar ayaklandım ve eve az bir mesafe kaldığı için şükrederek oflayarak yürümeye başladım. Anneannem balkondaki çiçeklerini sularken bana sevgiyle el salladı.

"Hoşgeldin Paşamm, güzel oğlum." Çocuk gibi sırıttım, ailem benim yönelimimi öğrendikleri an beni buraya postalamışlardı.

Anneannemde annemi mirastan men etmiş, tüm mirasını benim üstüme devretmişti. Başka çocuğu olmadığı için sorun yaşanmamıştı, sadece ileride evlerden iki tanesini minik kardeşimin üstüne yapacaktım.

Her ay iki kirayı kendime ayırıp diğer paraları anneannemin hesabına yatırıyordum, gerek yok dese bile mutlu olduğunu biliyordum. Emekli değildi çünkü, dedemin emeklisini alıyordu sadece.

Anahtarımla kapımızı açıp büyük antredeki merdivenden çıkıp odama yöneldim. Odasından çıkan anneannem elimdeki çantalara sevinerek bakıyordu, ona aldığım eşarpla mutlulukla gülümsedi.

Benim odama gelip aldıklarıma bakarken havluları görünce kaşları çatıldı.

"Oğlum evde dünya kadar havlu var, hem bunların dantelası nerde? Ucuz gibi, amaannn." Güldüm sadece.

"Anneanne, bak sakın bunlara dantel falan takma. Spor için bunlar, öyle süslü değil düz olması lazım. Bak sakın dedim tamam mı?" Beğenisiz bir bakış attı yüzüme.

"Tamam more tamam, şimdiki gençler böyle hep zevksiz. Özence yok, kılık yok." Cık cıklayarak çıktı odamdan.

Anneannemin ataları Rumlara dayanıyordu, beyaz ve etli butlu oluşumuz genetikti yani. Kolay kilo alırdık ama albenimiz vardı her zaman.

"Bana bak, orda güzel damat adayları var mı? İyi bak gittiğin zaman yavremuuu..." Benimle açık açık dalga geçen kadına kafamı sallayıp gülerken ikizler geldi gözümün önüne, bana bakıp yutkunurken hareket eden belirgin adem elması..

"Tamam bakarım, nenemmm." Gülüşü alt kattan duyuluyordu, yaşına göre ruhu gençti ve kulakları da iyi duyuyordu.

"Ne yiyelim kuzum, paşa oğlum." Mutfakta yanına sokulup saçlarından öptüm, evde örtmüyordu saçlarını.

"Bilmem, ama hamurişi olmasın. Somun ekmeğine döndüm, evde kalırım bak yoksa." Gülüştük bir süre, sonra iki koldan yemeklerimizi yapıp soframızı kurduk.

"Anneanne, sen nasıl kabullendin benim erkek seviyor olmamı?" Yüzü soldu hafiften ama buruk bir tebessümle cevapladı.

"Rahmetli dayında sen gibiydi ama biraz daha cilvelisi. Çok adam gelirdi kapımıza, birisi ağa torunumuymuş işte. Kıydılar yavruma, sanki naneyi tek yemiş gibi aldılar canını kuzumun."

Ağzımı elimle kapattım, annem hiç bahsetmemişti abisinden. Hep tek çocuğum derdi bize, o yüzden demek o kadar karşı çıkmıştı bana.

Dolan gözlerimi silip masadan kalktım, yutkunamıyordum bile. Dayısına çeken yiğen olmuştum resmen.

Hayatımı düzeltmeye önce bedenimden başlayacaktım, bunu kafaya koymuştum ve başarmadan durmaya niyetim yoktu.

iki artı bir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin