20. bölüm

6.2K 352 27
                                    

Eve girdiğimde anneannem salonda fasulye ayıklıyordu ama yemeklik değil kışlık için olmalıydı. Nereden baksan on kilo vardı, odama gidip kısa bir duş aldım ve ince şort-tişört takımlarımdan birini giydim. Salona anneanneme yardım için gittiğimde bana ufak bir tebessümle bakıyordu.

"Sabah olanlar için özür dilerim anneanne, tatsız bir olaydı." Bana minik bir gülümsemeyle bakıp başını iki yana salladı.

"Dileme yavremu, gençsin sen. Bunlar gençliğin olağan halleri, damatlar üzüldü ama biraz." Sinirle gözlerimi devirdim.

"Üzülsün aptallar, güvenmediler bana çekip gittiler hemen." Bir yandan fasulye ayıklarken, bir yandan üzüntümün sebebini açıklıyordum ona.

"Bana söz hakkı bile vermediler, hesap sorsalar ve dinleseler bile daha az sinir olurdum. Her duyduklarına inanacak kadar aptal olduklarına inanamıyorum, belki de bana güvenmiyorlardır."

Anneannem bilge bir bakışla sadece dinliyordu beni, arada başını sallayıp dinlediğini belli ederken derin bir nefes aldım. Kırgınlığımı ifade etmek sinirimi ifade etmekten daha zordu.

"Biraz ayıp ettiler ama kıskanıyorlar demek ki." Anneannem kısaca yorum yaptığında yüzüm düştü.

"Belki de hiç güvenmemişlerdir bana, güven vermemişsem demek..." kafasını iki yana sallayıp elimi tuttu sıkıca.

"Sinirin geçince dinle onları, ağla biraz hatta. Rahatla, sakinleş ve sonra dinle. Kalbin feraha çıkmadan karşılarında durma, kırgınlığını ve sinirini anlat."

Tamam anlamında kafamı salladım, Ece mutfaktan geldiğinde elinde bir bardak süt ve kurabiye dolu bir tabak vardı.

İkimizin yaptığı kurabiyelerden doldurmuştu minik tabağa. Pıtı pıtı adımlarla gelip yanıma oturdu, dolu gözlerime bakarak çikolatalı kurabiyeyi dudaklarıma doğru uzattı.

Büyük bir ısırıkla parmağını da hafifçe ısırdığımda kıkır kıkır gülmeye başladı, ikimizi izleyen anneannem de hafifçe gülüyordu. Sütünü içerken oluşan bıyığı bile o kadar sevimli geliyordu ki gözüme, uzanıp pembe yanaklarını sertçe öpmeye başladım.

Akşama kadar bitirdiğimiz fasulyeleri poşetleyip dondurucuya yerleştirdikten sonra akşam yemeği için de biraz pişirmiştik. Ailecek yemeğimizi yedikten sonra çalan kapıyı anneannem açmış ve ellerinde tatlılarla gelen damatlarını içeri almıştı.

Tripli bir şekilde bacak bacak üstüne atıp başımı başka yöne çevirdim, kollarım da tribimi gözlerine sokar gibi göğsümde bağlanmıştı. Çocukça bir hareket olsa da, onlarla aynı ortamda olup özür dilemelerini istiyordum.

Tekli koltukta oturduğum için yanıma sokulamıyorlardı, anneannem kardeşimi alıp mutfağa giderken ikisine kısık sesle bir şeyler söyledi ama duyamadım. Ben koltuğa oturmalarını beklerken yere, önüme, dizlerinin üstüne oturduklarında şaşırmıştım.

"Paşa'm, çok özür dileriz. Kıskançlıktan aklımızı kaybettik, seni o kadar seviyoruz ki..." burnumdan 'hıh' diye bir ses çıkarttım. Belliydi sevdikleri, sırtlarını dönüp gitmişlerdi.

"Biz çok korktuk aslında, onun yakışıklılığı ve senin onun kolunu tutuyor olman, ona dokunuyor olman bizi kıskançlığa itti." Yüzümü buruşturdum sözleriyle, Alper onların yanında yakışıklı bile sayılmazdı.

"Bana sırtınızı dönüp gittiniz, dinlemediniz bile." Bir cümle kurmuştum ama hemen gözlerim dolmuştu.

İkisi de sustu, bu konuda haksızlardı, farkındalardı bunun. Onlara doğru dönmedim, bir baş dizlerime yerleşti sakince. İstemsizce dudaklarım kıvrıldı, fark etmelerine izin vermeden hemen düzelttim yüzümü.

"Aşkım?" Sorar tonda konuşan Utku ile istemsizce ona döndüm.

Dudaklarını ısırmış öylece bana bakıyordu, Umut kadar yaklaşmamıştı bile bana. Gözleri yüzümde turlarken tekrar gözlerim doldu, kırgındım, çok kırgındım hemde.

"Özür dilerim, benim yüzümden gittik. Ben o çocuğu dövmeyeyim diye uzaklaştırdı Umut beni. Affet ne olur.."

Gözlerimden yuvarlanan bir damla yaşla öylece ona bakıyordum sadece, elleri dizlerinde yumruk olmuştu. Bana paramparça olmuş bir ifadeyle bakarken kollarımı yavaşça indirdim.

Göğsüm hızla inip kalkarken, tıpkı bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamaya başladım. Beni ağlarken ilk kez gördükleri için şaşırsalarda hemen kollarını vücuduma sardı ikisi de.

Sürekli özür diliyorlardı ve sırtımı okşuyorlardı. Artık ağlamam iç çekişlere döndüğünde uykum da gelmeye başlamıştı, vücudum gevşerken kendimi uykunun sakinleştirici kollarına teslim ettim.

iki artı bir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin