13 | Movie Day

473 83 22
                                    

Film Günü

İki gün önce olanları bininci kez Azul'a anlatırken fırından çıkardığım kurabiye dolu tepsiyi tezgahın üzerine koydum. Yok anlamadığı için değil, dinlemeye doyamadığı içindi. Ben anlatırken best shipini izler gibi dinliyordu.

Kocaman bir kahkaha atarak el çırptı, "Ay çok güzel! Yani ciddi ciddi izin mi istedi öpmeden önce? Çok naif ya!"

Derin bir iç çektim, "Evet Azul evet, kaç kere daha anlatacağım ya?"

"Ay ne yapayım çok güzel! Jeong In bu konularda biraz odun olduğu için böyle şeyleri bilmiyorum ben. Felix dışarıdan bakınca Jeong In'den daha soğuk ve sert görünüyor ama asıl hödük olan Jeong In çıktı!"

Bu sefer gülen ben olmuştum. Kekler için saklama kabı çıkarırken sordum, "Ne hödüklüğünü gördün çocuğun?" Jeong In ile can ciğer olmasak da Azul için mükemmel bir erkek arkadaş olduğunu inkar edemem. Hem son zamanlarda iyi anlaşıyoruz gibi.

"İlk öpücük dediğin sizinki gibi narin olur. Bu hıyar yapıştırdı beni duvara birden öptü, sormadı da hiç iznim var mı yok mu! Tamam, kabul etmek gerekirse ateşliydi... AMA Yine de daha tatlı bir an tercih ederdim."

"Aigoo bir de şikayet ediyor. Bence gayet iyi yapmış bak unutamamışsın." kurabiyeleri saklama kabına koyduktan sonra kalanını da tabağa koyup Azul'un oturduğu mutfak masasının üzerine koydum ve önüne ittim, "Tadına baksana."

Bir tanesini üfleye üfleye yedi.
"Hmm, güzel olmuş. Damla sakızlı mı?"

"Evet."

"Bayağı iyi. Sen şimdi bunları Felix'e mi götürüyorsun? İyi de hasta değil mi bu çocuk, ya sana da bulaşırsa?"

"Canım grip değil ya sonuçta, biraz halsizmiş sadece. İlk iki dersi boş olunca da okula gitmemiş. E biz de öğleden sonra beden dersi var diye okulu ektik, bari yanına gideyim de çocuk tek kalmasın."

Kıkırdadı, "Yalnız ailesi evde yok demiştin. İki gün önceki kadar masum olur mu bilmem-" cümlesini bitirmesine izin vermeden kurabiye fırlattım üstüne, "İyice Jeong In'e benzemeye başladın sen!"

"Yah! Yandım! Fırından çıkan kurabiyeyi fırlatmak nedir ya manyak?!"

"Akıllı ol sen de." tehditvari konuştuktan sonra buzdolabına ilerledim ve dün yaptığım yaş pastadan ayırdığım iki dilimi de başka bir saklama kabına koydum. Vitamin olur diye biraz elma, çilek ve portakal da dilimleyip bölmeli saklama kabına yerleştirdikten sonra hepsini bez çantama koydum. Giderken marketten kahve de alır evde yaparım artık.

"Hadi çıkalım. Sen ne yapacaksın bu arada? Jeong In şimdi okuldadır."

"Ne yapacağım, eve gidip anime izlerim."

Hiç şaşırmadım. Jeong In yoksa anime, anime yoksa Jeong In...

ฅ^•ﻌ•^ฅ

Kapıyı açan Felix, tüm yorgunluğuna rağmen güneş ışığını anımsatan gülüşünü sundu, "Hoş geldin."

Elimi yanağına götürdüm, "Nasıl hissediyorsun?"

Yanağındaki elimi tutarak, "An itibariyle iyileştim." dediğinde gülerek gözlerimi devirdim ve elimi çektim, "Salak..."

İçeri geçtik. Eve fazla göz gezdirmeden onun yönlendirmesi ile mutfağa girdim ve çantamı tezgahın üzerine bırakarak içindekileri çıkardım.

"Sana kurabiye yaptım, biraz da meyve getirdim vitamin olur diye. Heh, kek de var- ay..." birden kafama dank etti, "Keşke çorba yapıp getirseydim, iyi gelirdi. Ne kadar aptalım ya!"

GENIUS |  Lee FelixWhere stories live. Discover now